Fas seyahatnamesi: 7
Fes şehri ile Şafşavan arasındaki upuzun dağları, engebeli arazileri aştıktan sonra artık Şafşavan’a iyice yaklaşmıştık. Yaklaşık 6 saattir yoldaydık ve Şafşavan yemyeşil dağların arasından mavi bir pırıltıyı andırırcasına görülmeye başlamıştı. Kısa bir zaman sonra tüm yolcular gibi ben de Şafşavan Garı’nda otobüsten indim. Etraf bir otobüs garına yakışmayacak derecede tenhaydı. Gardan çıktıktan sonra şehrin doğu yakasındaki Medina’ya ulaşmak için dik bir yokuşu tırmanmaya başladım. Çünkü seyyahların, uzaklardan gelenlerin rüyalarını süsleyen asıl şehir orasıydı. Sırtımdaki çantayla dik yokuşu tırmandığım için biraz yorulsam da aklım fikrim mavilikler arasındaki şehre bir an önce kavuşmaktaydı. Yokuşu tırmandıktan sonra bir esnafa Medina’ya nasıl ulaşacağımı sordum. O da bana doğuya doğru yürümeye devam etmem gerektiğini söyledi. Artık gri taşlı evlerin, gürültüleri dışarıya kadar taşan kafe ve marketlerin olduğu caddelerin arasından geçiyordum. Anladığım kadarıyla buralar daha çok şehrin modern kısmını oluşturuyordu. Yol üzerinde fiyatları hakkında bilgi sahibi olmak için birkaç otele uğrasam da ben geceyi çoktan Medina’daki bir otelde geçirmeye karar vermiştim. Oldukça geniş ve canlı olan bir caddeyi daha arkamda bıraktıktan sonra Şafşavan’ın Medina kısmı mavilikler arasından karşıma çıktı. Yolculuklarımda yüzlerce şehir görmüştüm. Fakat Şafşavan’ın gördüğüm şehirler arasında özel bir yeri olacağını daha şimdiden hissetmeye başlamıştım.
Şehri maviye boyayan Endülüslüler
Medina’nın kapısından içeri hemen girmedim. Bir süre dışarıdan Rif Dağları’nın eteklerine kurulmuş olan şehre baktım. Şehir her ne kadar ilk defa Fas’ın yerlileri tarafından kurulsa da bugünkü halini İber Yarımadası’ndan sürülen Endülüslü Müslümanların Akdeniz’in öbür tarafından yanlarında getirdikleri kültür ve estetikle almaya başlamış. Şehrin telaffuzu oldukça ilginç olan ismi ise Berberice’de boynuz anlamına geliyor. Şafşavan’ın kurulduğu dağın görüntüsü de uzaktan bakıldığında bir keçiboynuzunu anımsatıyor. Şehrin niçin masmavi olduğuna dair birçok rivayet olsa da beni en çok etkileyen Endülüslü Müslümanlarla ilgili anlatılan rivayet oldu. Endülüslü Müslümanlar Kurtuba’yı, Gırana’dayı, İşbillaya’yı Akdeniz üzerinden büyük bir üzüntüyle terk edince denizin mavi rengini onlar için umudu temsil etmeye başlamış. Bir gün yine Akdeniz üzerinden geri döneceklerini umut edip bu umutlarını daima diri tutmak için evlerini mavi renge boyamaya başlamışlar. Mavi badanalı evler ve sokaklar zamanla tüm şehre yayılınca Şafşavan bugünkü halini alıp insanların rüyalarını süsleyen bir şehre dönüşmüş.
Medina’nın kalbi Sahhatül Hammam
Artık kapıdan Medina’ya girmenin vakti gelmişti. Akşam olmadan Eski Şehir’i adımlamaya başlamak istiyordum. Kapının önü sürekli kalabalıktı ve ben de kalabalığa karışıp içeriye girdim. Daracık sokaklarda yürümeye başlar başlamaz kendimi adeta masmavi bir düşün içinde buldum. Evler, sokaklar, dükkânlar her taraf masmaviydi. Önce kapının bitişiğinden itibaren yan yana dizilmiş olan küçük dükkânları aştım. Daha sonra da şehrin masmavi sokaklarında dolaşmaya başladım. Şafşavan öyle güzel bir şehirdi ki burada her bir köşenin, her bir anın tadını çıkarmak istiyordum. Şehir bir taraftan dağlara doğru uzanırken diğer taraftan da ara sokaklar küçük meydanlarla birbirine bağlanıyordu. Sokakları adımlarken birkaç küçük meydan gördükten sonra Şafşavan’ın en ünlü meydanı olan Sahhatül Hammam’a ulaştım. Şehrin ilk kurulmaya başlandığı yer olan etrafı surlarla çevrili kale ile tarihi Camii Kebir (Büyük Cami) de hemen meydanın bitişiğindeydi. İsmi buradaki eski bir hamamdan gelen meydan kalabalık olduğu kadar renkli ve hareketliydi de. Berberi müzikleri etrafa doğru yayılırken Sahhatül Hammam’da iğne atsanız yere düşmeyecek bir kalabalık vardı. Meydana kadar taşan etraftaki kafe ve lokantalarda ise oturacak yer kalmamıştı. Ben de kalabalığa ayak uydurup yavaş adımlarla meydanda dolaşmaya başladım.
AK Parti Fas’da niçin kaybetti?
Karnım iyice acıkınca ayaküstü bir şeyler atıştırıp karnımı doyurduktan sonra geceyi geçirecek bir otel aramaya başladım. Tam Sahhatül Hammam’dan çıkıp dağlara doğru yürümeyi düşünürken Barselona Otel karşıma çıktı. Fas’ın her şehrinde olduğu gibi burada da ucuz bir otel bulmuştum. Sırt çantamı Sahhatül Hammam’a nazır odama bıraktıktan sonra kendimi yeniden şehrin sokaklarına attım. Işıklandırmalarla birlikte masmavi sokaklar bambaşka bir güzelliğe bürünmüştü. Uzun süre ara sokaklarda dolaştıktan sonra tekrar meydana gelip buradaki kahvehanelerden birine oturdum. Bu arada 4 Faslı gençle tanıştık ve kısa zamanda aramızda sımsıcak bir sohbet başladı. Hepsi de ülkedeki fakirlikten ve adaletsizlikten şikâyet ediyor, ilk fırsatta başka bir ülkeye gidip orada yaşama hayalleri kuruyorlardı. Nane çaylarını içerken sohbet daha da demleniyordu. Bir ara gençlere Fas’daki İslamcıların partisi olan Adalet ve Kalkınma Partisi’nin son seçimlerdeki hezimetinin sebeplerini sordum. Çünkü AK Parti Fas’da 1. Partiyken son seçimlerde 8. parti konumuna düşmüştü. Gençlerden biri, “İlk başlarda iyilerdi. Hepimizde büyük bir umut oluşturdular. Fakat iktidarın imkânlarıyla tanışınca onlar da yavaş yavaş bozuldular. Adaletten uzaklaştılar, yolsuzluklara bulaştılar.” dedi. Diğer Faslı genç ise bambaşka bir yorum yaptı ve özetle şöyle dedi: “AK Parti ilk başlarda çok iyi işler yaptı. Bu durum kralı korkuttu ve kral AK Parti’nin önünü almak için elinden geleni yapmaya başladı. Örneğin AK Parti’ye zorla İsrail’le anlaşma yaptırttı. Kendisine sıkıntı açacak her şeyde AK Parti’yi öne çıkarıp Fas’daki İslamcıları geriletti. Fas’daki krallık sistemi devam ettiği sürece bizim ülkemizde hiçbir parti gerçek anlamda siyasette başarılı olamaz. Fas’da halka değil; krala hizmet ederseniz ancak iktidarda kalabilirsiniz.” diye konuştu. Bizimle birlikte oturan diğer iki genç de bu söylenenleri tasdik ettiler. Fas’ın köklü gruplarından olan Tevhid ve Islah Cemaati’nin siyasi kanadı olan AK Parti ile ilgili daha sonraki günler de konuştuğum Faslılardan Şafşavan’da gençlerin anlattıklarına benzer yorumlar duydum. İlk dönemlerinde oldukça başarılı bir AK Parti, daha sonraki dönemde ise hem kendi iç problemleri hem de kralın müdahaleleriyle hızla gözden düşen başka bir AK Parti.
Şafşavan’daki ilk gecemde Faslı gençlerle Şafşavan sokakları yavaş yavaş boşalmaya başladığı vakitlere kadar sohbet ettik. Genç garson yanımıza gelip kahvehanenin artık kapanacağını haber verince birbirimizle vedalaşıp ayrıldık. Onlar evlerine giderken ben de Barselona Otel’in yolunu tuttum. Artık mavilikler arasındaki bu güzel şehirde bir an önce uykuya dalmam gerekiyordu. Çünkü sabahın erken saatinde Faslı tarihçi ve Şazeli Şeyhi Ali el Reyysuni ile evinde randevum vardı.
YAZIYA YORUM KAT