Fas Seyahatnamesi 6 - Islahatçı ve direnişçi bir lider: Abdulkerim Hattabi
Fes şehrinde Kerim’in mütevazı otelinde bir gece geçirdikten sonra sabah ilk olarak Faslıların ünlü “harira” çorbalarından içmek için bir lokanta aramaya başladım. Derbul Hurra’dan şehrin en ünlü giriş kapısı olan Bab Bou Celud’a doğru yürürken bacaklarım da hafiften sızlıyordu. Bu sızlamalar bir önceki günden, Fes’in birbirinden ilginç sokaklarını adeta kendimi kaybetmişçesine gezdiğim anlardan kalmaydı. Bacaklarımdaki sızlamalardan asla şikâyetçi değildim. Bu sızlamalar bana yolları aşındırdığım, yolda olduğum hissini daha fazla yaşattıkları için bilakis memnun bile oluyordum. Bab Bou Celud’un hemen köşesindeki bir lokantaya oturup kendime harira çorbası söyledim. Harira Fas mutfağıyla öyle özdeşleşmiştir ki Faslılar Ramazanlarda 30 gün boyunca oruçlarını mutlaka harira çorbasıyla açarlar. Nohut ve et başta olmak üzere birçok malzemenin birbiriyle karıştırılması sonucu ortaya çıkan harira tıpkı nane çayı gibi insanı diri tutar. Sabah rüzgarı tatlı tatlı eserken ben de garsonun önüme koyduğu harirayı kaşıklamaya başladım. Bu arada zihnimden bundan sonra yapacaklarım geçiyordu. Önce bir süre daha Fes’te gezecektim. Öğlene doğru da modern Fes’teki CTN Otobüs Garı’ndan güzelliğiyle dillere destan olan Şafşafan’a doğru yola çıkacaktım. CTN Fas’ın en ünlü otobüs firmasıdır. Hatta tıpkı Fes’te olduğu gibi bazı garlar sadece CTN firmasının otobüslerine ayrılmıştır. Fes’ten Şafşafan’a yaklaşık 6 saat kadar otobüs yolculuğu yapacağım için ben de iyi bir firmayı tercih etmek istiyordum. Harira çorbasını bitirdikten sonra tekrar sırt çantamı yüklenip Fes’in labirentli sokaklarını dolaşmaya başladım. Fes şehrinde öyle canlı bir hayat vardı ki bu hayat bir anafor gibi beni içine çekiyordu. Şehrin sokaklarından sık sık geçtiğim için birçok Fesliyle birbirimize aşina olmuştuk. Bu nedenle bazıları çay içme teklifinde bulunuyor kimileriyle de ayaküstü laflıyorduk.
Rif Dağları’na yolculuk
Öğle vakti yaklaşınca surların dışında bir taksiye binip Eski Fes’ten ayrıldım. 15 dakika sonra Modern Fes’teki CTN Otobüs Garı’nın önündeydim. Saat 13.00’daki Şafşafan otobüsüne bir bilet alıp diğer yolcularla birlikte vaktin gelmesini beklemeye başladım. Yolculara gösterilen ilgiden CTN’yi tercih etmekle doğru bir tercih yaptığımı düşünsem de daha sonra yanıldığımı fark edecektim. Bir süre bekledikten sonra muavin her bir yolcuyu teker teker otobüse aldı. Fakat otobüste bir gariplik vardı. İçerisi sımsıcaktı ve klima çalışmıyordu. Ayrıca muavin kimseyle ilgilenmiyor, otobüs yol alırken yolculara su bile dağıtılmıyordu. Acaba ben yanlış bir otobüse mi binmiştim? Fakat konuştuğum yolcular doğru otobüste olduğumu söylüyorlardı. Yapacak bir şey yoktu, berbat bir otobüste yolculuk yapıyordum. Bu arada Fas’ın en lüks otobüsleri bu şekildeyse diğerleri kim bilir nasıldır diye merak etmedim de değil.
Otobüsümüz berbat olsa da etraftaki manzara harikaydı. Yemyeşil dağlarda yolculuk yapıyor bazen de birbirinden güzel şehirlerin içinden geçiyorduk. Belli bir zaman sonra Rif Dağları’na ulaştık. Buraları gündüz gözüyle ilk defa görüyordum ve Rif Dağları benim hayal ettiğimden çok daha güzeldi. Otobüsümüz dağlara tırmanmaya devam ederken aklıma Rif Dağları’nı İspanyol ve Fransız işgalcilere dar eden Müslüman kahraman Abdulkerim Hattabi geldi. Ömer Muhtar nasıl Libya çöllerinin aslanıysa Abdulkerim Hattabi de Rif Dağları’nın aslanıydı.
Islahçı ve özgürlükçü bir lider
1882 yılında Fas’ın Rif bölgesindeki Ecdir şehrinde doğan Abdulkerim Hattabi’nin babası Müslüman Berberilerden oluşan Uriyagel kabilesinin lideriydi. İlk ve orta öğrenimini Melile, yükseköğrenimini Kayrevan’da tamamlayan Abdulkerim Hattabi erken yaşlarından itibaren sağlam bir İslami eğitim almakla birlikte Batı dünyasını da yakından takip etti. İyi derecede İspanyolca ve Fransızca bilen Hattabi, Telegrama del Rif gazetesinde çalışmaya başladı. Gençlik yıllarında burada bir süre gazetecilik ve editörlük yapan Hattabi İslami ilimlerdeki yetkinliği nedeniyle kadı oldu ve 1914 yılında Fas’ın kuzey bölgelerini oluşturan Rif bölgesinin baş kadılığına seçildi. Islahatçı ve özgürlükçü fikirlere sahip olan Hattabi bağımsızlığı ve Osmanlı hilafetini savunduğu için bu yıllarda tutuklandı ve bir süre hapis yattı.
Abdulkerim Hattabi’nin kabilesi ve babası I. Dünya Savaşı yıllarında İspanyollara karşı mücadele ederken babası 1920 yılında ölünce kabilenin başına Hattabi geçti. Berberi lider kısa bir süre içinde Rif Dağları’ndaki diğer kabileleri de örgütleyip İspanyollara karşı cihad ilan etti. 22 Haziran 1921’de profesyonel bir şekilde kullandığı gerilla teknikleriyle Annual’da İspanyol ordusunu yenilgiye uğrattı. Bu yenilgi İspanyolların tarihine “Annual Hezimeti” olarak geçti.
Emir Abdulkerim el-Hattabi 1925 yılında Time Dergisi’ne kapak olmuştur. Onu bu çapta meşhur yapan Berberi Müslüman direnişçilerle İspanyol ordusuna karşı kazandığı Annual Zaferi’dir.
Fas’ın kuzeyinde Rif Cumhuriyeti
İşgalcilere karşı elde ettiği zafer nedeniyle halk arasında büyük bir nüfuz elde eden Hattabi, 19 Eylül 1921’de Rif Cumhuriyeti’ni ilan etti. İslami esaslara dayanan Rif Cumhuriyeti’nin başkanı olan Hattabi bölgede kabile temsilcilerinden oluşan bir meclis kurdu ve meclise karşı sorumlu olacak bakanlar tayin etti. Rif Cumhuriyeti’nin giderek güçlenmesi ve bölgeye hâkim olması, Fransa’nın sömürgesi durumundaki Fas Sultanlığı’nı ve İspanyolların bölgedeki geleceğini tehdit etmeye başladı. Fransa, Kuzey Afrika’da kendisine karşı gelişecek ayaklanmalara cesaret vermesinden ve onlara destek olmasından korktuğu için Abdülkerim Hattabi’yi etkisiz hale getirmeye karar verdi. Öte yandan Rif bölgesinde yaygın olan tarikatların toplum üzerindeki etkileri büyüktü. İslam’ın özü olan tevhid anlayışından saptıkları ve bir takım hurafelere inandıkları için Hattabi bölgedeki bazı tarikatlarla sorun yaşıyordu. Tarikat şeyhlerinin Hattabi’den memnun olmadıklarını fark eden işgal güçleri tarikatları silahlandırıp Rif Cumhuriyeti’ne karşı ayaklandırdı. Diğer taraftan da İspanya güneyden, Fransa ise kuzeyden Abdulkerim Hattabi ve Müslüman direnişçilere karşı kalabalık bir orduyla harekete geçti. Hem içeriden hem de dışarıdan yapılan saldırılar karşısında artık dayanamayan Berberi lider sonunda esir düştü ve böylece Rif Cumhuriyeti 1926 yılında son buldu.
Fransız işgalciler tarafından Hint Okyanusu’ndaki Reunion adasına sürülen Abdülkerîm Hattabi orada 21 yıl kaldı. 1947’de Fransa’ya nakline izin verilmesi üzerine bindiği gemi Süveyş Kanalı’ndan geçerken Hattabi gemiden kaçıp Mısır’a sığındı. Burada da Kuzey Afrika’daki özgürlükçü hareketlere destek vermeye devam eden Hattabi Fas’ın istiklâlini kazanmasından sonra Sultan 5. Muhammed’in 1958’de yaptığı ülkesine dönüş davetini, Kuzey Afrika’nın henüz bütünüyle düşman istilâsından kurtulmadığı gerekçesiyle reddetti. 6 Şubat 1963’te Kahire’de vefat eden Müslüman Berberi lider Abdulkerim Hattabi hakkında Eşref Edip tarafından Sebilürreşad Dergisi’nde yazılar yazılmış ve Hattabi liderliğindeki Berberi Müslüman direnişçilerin işgalcilere karşı verdikleri mücadeleden övgüyle bahsedilmiştir. Hayatını İslam ve bağımsızlık davasına adayan Abdulkerim Hattabi sadece Faslıların değil; İslam ümmetinin kahraman liderlerinden biridir.
YAZIYA YORUM KAT