Farzedelim o deliller yalan.. Ya 312 General Davası?
Balyoz davasında şu delil sahte, bu delil uydurma!..
Kafes davasında şu aramada bulunanlar sanıklara ait değil. Bu aramada bulunanlar işlevini kaybetmiş patlayıcılar!..
Ergenekon davasında, dosyaya giren şu telefon dinlemesi için mahkeme kararı yok, bu bilginin kaynağı gösterilmediği için hukuki dayanağı yok.
İnternet Andıcı davasında şu belge “ıslak imza”sız, bu belgedeki yazılım hataları, askeri kurallara aykırı!
Bunların hepsine, bir anlığına da olsa “eyvallah” diyelim..
Peki birisi bana izah etsin, şu 312 General Davası’na ne diyeceksiniz?
Asım Yenihaber bir eleştiri yapmış.
“Mussogorsky’ye hayranım diyen kişi, general olamaz. Çünkü Mussogorsky aslında bir Rus subayı.. Ve Kars işgal edildiğinde, işgalci Rus askeri için övgüler düzmüş bir kişi!” demiş. (Yazıda eleştirilen general Aytaç Yalman.)
Devam etmiş, “Bir generalimiz, ‘Yemen’de ne işimiz vardı, hâlâ soruyoruz’ diyor. Böyle konuşan bir paşanın, aslında orduda yeri olamaz” demiş. (Yazıda eleştirilen general, Çetin Doğan!)
Ve bu iki generale yönelik eleştiri sebebi ile, dönemin dik duruşlu gazetesi Vakit’e, 312 general birlik olup, tazminat davası açıyor.
312 general toplanıp, bir avukata vekâlet veriyor...
Ve o avukat, 624 milyarlık dava açıyor. Masrafları ile birlikte iki trilyon..
Hani diyorlar ya, “Ben Balyoz’daki şu belge imzalanması sırasında yurtdışında idim!..”
Diğeri diyor ya, “Balyoz semineri verildiğinde ben denizde seferde idim!”
Alın işte.. 312 generalin dosya içindeki vekâletlerini.
Kimisi Moskova’dan, kimisi KKTC’den, kimisi Brüksel’den, kimisi Almanya’dan..
Kimisi Ağrı’dan, kimisi İzmir, kimisi ise Antalya’dan vermiş vekâleti..
Hemen hepsi, birkaç gün içinde vekâletleri tamamlayıp, göndermişler..
Bu ağı, kim kurdu, var mı izah eden?
Kim organize etti bu işi?
Taa Moskova’daki generalden, Antalya’dakine, KKTC’dekine kadar hepsine emir verip vekâletname çıkartan kim?
Bir generalin bile, “Ben yurtdışındayım. Şu an o yazıyı inceleme fırsatı bulamadım. Sonra yurda döndüğümde, gerekirse ben de dava açarım. Ama ben görmediğim yazıya şimdi niye görmeden, dava açayım?” itirazı yapmasına fırsat verilmeden, vekâletnameler toplandı..
Vekâletnamelerin toplandığı avukata, “Yazarın ve gazetenin sorumlularının, yüzüklerine kadar her şeylerini alacağım” dedirtecek kadar saygısızlaştıran, hangi güç kaynağı idi?
O tarihlerde, Hürriyet gazetesine ve onun sövgüleri ile meşhur yazarı Emin Çölaşan’a, “Generallerin zaferi” başlığı attırarak, bir gazetinin 1 trilyon tazminata mahkûm edilmesini büyük bir başarı gibi gösterten kimdi.
Bizim muhafazakârlar bile, “Canım, bu kadar kişiyi darbe suçundan yargılamak gereksizdir. Yargılananlardan birkaçının sorumluluğunu, belgelerde ismi geçen bütün generallere yüklemek yanlıştır” diyorlar..
Onlar için, o süreçte 312 generalin biraraya gelip açtığı bir dava yoktu..
Yaşamadılar bu acıyı..
Yaşamadılar, “Bu dava kabul edilirse, ne yaparız biz?” endişesini..
Onun için, sırça köşklerden yazıveriyorlar şimdi, “Komutanların hepsini suçlamamak lazım.”
Buyurun suçlamayalım.
Ama onlar da çıkıp açıklasınlar: “Bize şu komutan emretti. Biz de emri yerine getirdik. Şu komutan, vekâleti yolla dedi. Biz de yolladık. İtiraz edemezdik. Aynı şekilde, Balyoz davasında da bize şu komutan emretti. Biz de ‘tutuklanacak gazeteciler’ listesini hazırladık. İtiraz edemezdik.”
Açıklasınlar, biz de anlamaya çalışalım onları..
Açıklasınlar, “312 general davası için bizim cebimizden avukata bir para çıkışı olmamıştır. Bu da, bizim bir yapılanma içinde olmadığımızı, olaylarda gönüllü hareket etmediğimizi gösterir. Emir altında hareket ettiğimizi gösterir. Araştırın göreceksiniz, Jandarma Vakfı’ndan yollandı o paralar” diye..
Desinler ki, biz de iyi niyetle kabul edelim onların anlattıklarını..
Aksi takdirde, 312 General Davası’nı izah edemeyenlerin, Balyoz davasındaki iddiaları izah edebileceklerine inanmıyorum..
YENİ AKİT
YAZIYA YORUM KAT