Farkındalığın derin anlamı üzerine düşünmek
Alex Pattakos, düşündüğümüz, hissettiğimiz ve eylemlerimizin mahiyetine üzerine bilinçli bir şekilde eğilmenin önemine değiniyor.
Alex Pattakos / kemalsayar.com
Farkındalığın derin anlamı
Anahtar noktalar:
• Anlam, kişinin gerçek doğası veya temel özü ile uyumlu olması olarak tanımlanabilir.
• Birey, yaşamında anlam bulabilmek için farkında olmalı ve dünyayı tam anlamıyla hissetmelidir.
• İnsanları en çok motive eden iki şey sevgi ve vicdandır.
Hızla değişen bir dünyada, pek çok insanın kendini kaybolmuş ve stresli hissetmesi şaşırtıcı değildir. Bununla birlikte, varoluşumuzun ve deneyimlerimizin gerçek anlamını araştırıp keşfettiğimizde, hayatın yalnızca başımıza gelen bir şey olmadığını keşfettiğimizi de anlamak önemlidir. Biz hayatın bir parçasıyız ve onu anlamlı kılıyoruz.
Her şeyden önce, insanın anlam arayışı, farkındalığa dayanır. “Farkında olmak akıllı olmaktan daha önemlidir”1 denilmiştir. Farkında olmak anlamı bilmektir. Farkında olmak zaman ve çaba gerektirir.
Hayatımıza çok fazla aktivite veya televizyon, akıllı telefonlar, internet ile pasif meşguliyet hakimse etrafımızı çevreleyen anlamı kaçırırız. Hayatımızın anlamını bulabilmek için farkında olmalı ve dünyayı tam anlamıyla hissetmeliyiz.
Ne kadar renk varsa, o kadar da anlam katmanları vardır. Hiç kimse bir başkası için anlam belirleyemez - hayatın anlarının anlamını tespit etmek bireysel bir arayış ve sorumluluktur. Başka bir deyişle, aramaya zahmet etmezsek anlam bulamayız ve onun ihtimalinin farkında değilsek onu arayamaz veya aramayız.
Elaine Dundon, çok satan kitabı The Seeds of Innovation'da yeniliğin yapı taşlarından biri olarak tanımladığı "dönüşümsel düşünme"nin ilk adımının farkındalığı artırmak olduğunu belirtiyor.2 Bu adım, kişinin kendisi, başkaları ve içinde yaşadığı ve çalıştığı çevre hakkında daha fazla farkındalık aramasını içerir. Birçok yönden, bu, popüler tabirle "bilinçli farkındalık" -bir tür yüksek farkındalık - olarak adlandırılan şeye benzer, yine de bu meditatif egzersizi kendi anlamlılık kavramımızla geliştirmeyi tercih ediyoruz.
Dundon'ın Psychology Today için yazdığı bir makalede belirttiği gibi:
“Anlamlılık, sadece düşüncelerimizle değil, aynı zamanda duygularımızla ve daha da önemlisi gerçek doğamızla bağlantı kurarak bizi daha ileri gitmeye, daha yüksek bir seviyeye geçmeye teşvik eder. Bizim için neyin anlamlı olduğunu bilmek için gerçek doğamızı veya temel özümüzü keşfetmeli ve onu kucaklamalıyız. Temel özümüz, bizi tanımlayan şeydir ve bizi eşsiz bir insan yapan şeyin merkezinde yer alır. Amacımızı netleştirmemize ve anlamamıza yardımcı olmak için benlik algımızı çerçeveleyen, daha neşeli ve derinden özgün bir hayata götüren şey temel özümüzdür. Temel özümüz, ruhumuzun en derin köklerinde yatar, zihinselliğin ve düşünmenin ötesindedir. Duygularımızı ve gerçek doğamızı veya temel özümüzü anlamak, daha fazla farkında olmamıza veya başkalarıyla, doğayla ve daha geniş evrensel bilinçle bağlantı kurmamıza yardımcı olur.”3
Kendimizi hayattaki pek çok olasılığın farkında olmaya açarsak, kendimizi anlama da açarız. Gerçekten de bizi anlamı keşfetmeye çağıran ve davet eden hayatın ta kendisidir ve hayatlarımızı farkındalıkla yaşadığımızda, ister antrenman ister sanat eseri olsun, yaptığımız her şeyde anlam ifade ederiz. Ne kadar farkında olursak, düşüncelerimizdeki, sözlerimizdeki ve davranışlarımızdaki örüntüleri görme olasılığımız o kadar artar. Başka bir deyişle hem iş hem de özel hayatımızdaki zorluklarla nasıl başa çıktığımıza dair örüntüler görmeye başlayabiliriz.
Diğer şeylerin yanı sıra, başkalarıyla olan etkileşimlerimizle nasıl başa çıktığımıza dair örüntüler görmeye başlayabiliriz. Sonuç olarak, aynı türden kişisel veya romantik ilişkileri -olumsuz ve hatta toksik olabilen ve bu nedenle bizim hayrımıza olmayan ilişkileri- tekrar tekrar kendimize çektiğimizi fark edebiliriz. Başkalarına sert çıkışlar yapmak veya bizden çok şey talep ederlerse intikam almak istemek gibi bir alışkanlığımız olduğunu fark edebiliriz. Aynı hikayenin veya konunun birçok yönü olduğunu anlamak yerine, "hikayeye" sadece kendi tarafımızdan bakmayı sevdiğimizi fark edebiliriz.
Benzer şekilde, ne kadar farkındalık sahibi olursak, sağlığımıza nasıl yaklaştığımıza dair örüntüler görmeye başlamamız o kadar olasıdır. Duygularımızı ifade etmediğimizi, öfkemizi veya kırgınlığımızı bastırdığımızı -ki bu da daha fazla strese yol açar- fark edebiliriz. Kilo almamızın stresin bir sonucu olabileceğini ve doğrudan veya mutlaka diyetimizin bir sonucu olmadığını -tatlı yiyecekler için aşermeyi içerse bile- fark edebiliriz. Bu bağlamda araştırmalar, insanların uzun süre strese maruz kalmaları halinde ilave şeker içeren gıdalara karşı şiddetli istek duymaya eğilimli olduklarını göstermiştir.4
Temel düzeyde, hayatımızdaki anların daha fazla farkına vardıkça, kendimizi anlama daha çok açarız. Birçok insan anlamı "önemli" veya "önemli olan şey" olarak tanımlar. Ancak daha önce de belirtildiği gibi, meslektaşlarım ve ben anlamı "gerçek doğamızla veya temel özümüzle uyumlu olma" olarak tanımlıyoruz. Bir şey önemli hissettirdiğinde, bir şeyin önemli olduğunu bildiğimizde, bunun nedeni onun gerçekte kim olduğumuzla uyumlu olmasıdır. Her anlamlı an veya anlamlı deneyim, daha büyük bir farkındalık aramayı ve özümüzde olduğumuza inandığımız varlığımızla uyumlu bir şekilde yaşamamızı öğretir.
Bir şeyi neden düşündüğümüzü, hissettiğimizi ve yaptığımızı bilmek ve daha da önemlisi, hayatımızda gerçek özgürlüğün ve anlamın başlangıcıdır. Yeterince derine indiğimizde, bizi en çok motive eden iki şeye ulaşırız: sevgi ve vicdan. Dünya çapında tanınan psikiyatrist Viktor Frankl, bunları sezgisel yetenekler olarak tanımladı, yani düşünmeden yaptığımız, en derin düzeyimizde bizi tanımlayan şeyler. Frankl, İnsanın Anlam Arayışı adlı klasik eserinde şöyle yazdı; "Gerçek şu ki, aşk, insanın ulaşabileceği en yüce ve en yüksek hedeftir.”5
Farkındalığınız arttıkça, her anın anlamındaki örüntüleri görmeye başlayabilirsiniz. Hayatınızın daha büyük resmini görebilmek için bu içgörüleri birleştirebilirsiniz. Hayatınızdaki tüm yolları, tüm durakları, karşılaştığınız tüm insanları, yaptığınız veya yaşadığınız her şeyi görebilirsiniz. Farkındalığınız arttıkça hayatınızda daha derin bir anlam bulma yeteneğinizi geliştirirsiniz.
Çeviren: Klinik Psikolog Aslıhan ERDAL
Kaynaklar:
1. Jackson, P. and Delehanty, H. (1995). Sacred Hoops: Spiritual Lessons of a Hardwood Warrior. New York: Hyperion.
2. Dundon, E. (2002). The Seeds of Innovation: Cultivating the Synergy That Fosters New Ideas. New York: AMACOM Books/HarperCollins.
3. Dundon, E. (2019). “From Mindfulness to Meaningfulness,” Psychology Today, March 31, 2019. https://www.psychologytoday.com/us/blog/the-search-meaning-after-age-50…. See also: Pattakos, A. and Dundon, E. (2015). The OPA! Way: Finding Joy & Meaning in Everyday Life & Work. Dallas, TX: BenBella Books.
4. Chao, A., Grilo, C., White, M., and Sinha, R. (2015). “Food Cravings Mediate the Relationship Between Chronic Stress and Body Mass Index,” Journal of Health Psychology, Vol. 20, No. 6, pp: 721-729. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC6186388/
5. Frankl, V. E. (1992). Man’s Search for Meaning: An Introduction to Logotherapy, 4th ed. Boston: Beacon; and Pattakos, A. and Dundon, E. (2017). Prisoners of Our Thoughts: Viktor Frankl's Principles for Discovering Meaning in Life and Work, 3rd ed. Oakland, CA: Berrett-Koehler Publishers, p. 78.
HABERE YORUM KAT