1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Ezher'in tarihinden neler öğrenebiliriz?
Ezher'in tarihinden neler öğrenebiliriz?

Ezher'in tarihinden neler öğrenebiliriz?

Taha Kılınç, Şii ulema yetiştirmek için kurulan Ezher'in zamanla nasıl Müslümanların en önde gelen eğitim kurumlarından birisi olduğunu inceliyor.

18 Aralık 2024 Çarşamba 09:30A+A-

Taha Kılınç / Yeni Şafak

Ezher: Dünden bugüne

Salahaddîn Eyyûbî’nin emriyle, 17 Eylül 1171 Cuma günü Kahire’nin bütün camilerinde Abbâsî halifesi El-Müstedî Bi-emrillâh adına okunan hutbe, Mısır ve İslâm tarihinde bir devrin kapandığına işaret ediyordu. Artık Şiî Fâtımî devleti ortadan kalkmış, onun yerini Sünnî (ve Şâfiî) Eyyûbî hanedanı almıştı. Tarihi, aktörlerin yaşları üzerinden okuduğumuzda, bu döneme dair detaylar çok ilginçtir: Salahaddîn henüz 33 yaşında, son Fâtımî halifesi El-Âdid li-dinillâh 20 yaşında, adına hutbe okunan Abbâsî halifesi El-Müstedî de 29 yaşındadır.

Salahaddîn’in Fâtımî devletini yıkarak Mısır’a hâkim olması, Haçlı işgali altında bulunan Kudüs’e giden yolları açabilmek içindi. Zira Mısır’da işler rayına girmeden, Filistin’de suların durulmayacağını yaşayarak ve tecrübe ederek görmüştü. 1099’da Kudüs’ü Haçlılara bırakan Fâtımîler, sonraki yıllar boyunca sürekli Haçlılarla paslaşmış, Salahaddîn ne zaman Mescid-i Aksâ’yı özgürlüğüne kavuşturmak istese, karşısına hep önce Mısır’ı özgürleştirmesi gerektiği hakikati çıkmıştı.

Kahire’de siyasî düzeni sağladıktan ve Fâtımî dönemi elitlerine boyun eğdirdikten sonra, Salahaddîn, Ezher dosyasını müstakil biçimde ele aldı:

İnşaatının tamamlanmasının ardından 22 Haziran 972’de kılınan cuma namazıyla ibadete açılan Ezher Camii, “Işıltılı” anlamına gelen adını, Hz. Peygamber’in kızı Hz. Fâtımatu’z-Zehrâ’dan alıyordu. Kısa süre içinde, Şiî İsmailî öğretinin yaygınlaştırılması amacıyla yoğun derslerin yapıldığı ve “dâî” olarak bilinen propagandacıların yetiştirildiği bir okula dönüşen Ezher, aynı zamanda halifelerin cuma ve bayram namazlarını eda ettiği bir protokol camisiydi. Fâtımî halifelerinin de bazen bizzat hutbe irat etmek için Ezher’in minberine çıktığı oluyordu.

Ezher bir yandan fiziksel açıdan büyütülüp genişletilirken, kütüphanesi de Şiî İsmailî literatürün en dikkate değer kaynaklarıyla doldurulmuştu. Kahire’de sıkı bir eğitim alan dâîler, İslâm coğrafyasının çeşitli noktalarına seyahatler yapıyor, böylece Şiîliğin yayılmasında başrol oynuyordu. Fâtımîlerin bu aktif ve agresif politikası sayesinde, Şiîlik, Mağrib’den Hindistan içlerine kadar İslâm coğrafyasının çok farklı bölgelerinde kök saldı.

Ezher’in öneminin ve işlevinin hiç şüphesiz farkında olan Salahaddîn Eyyûbî, cami ve ona bağlı kurumlardaki bütün faaliyetlerin durdurulması emrini verdi. Şiîliğin izleri silininceye kadar, Ezher’de cemaatle namaz kılmak yasaklandı. Cami içinde Fâtımî halifelerinin isimlerinin yer aldığı levha ve işlemeler kaldırıldı, kütüphanedeki bütün kitaplar imha edildi, yerlerine Ehl-i Sünnet itikadı çerçevesinde kaleme alınan temel metinler kondu. Ezher bünyesinde eğitim veren bütün hoca, imam, vaiz ve hatipler azledildi, yerlerine Sünnî ulemâ görevlendirildi. Dâîler için ayrılan fonlar kesilerek, ekonomik kaynaklar Ezher’in maddî-manevî yeniden yapılandırılmasına harcandı.

Birkaç yıl sonra, Ezher tekrar açılarak Müslümanların hizmetine sunulduğunda, baştan aşağı yenilenmiş bir eğitim kurumu görünümündeydi. Takip eden yıllar ve yüzyıllar boyunca, Ezher’de eğitim almış veya vermiş olmak, İslâm dünyasının en prestijli tecrübeleri arasında sayılacaktı. Bugün bile -onca zayıflamaya ve hasara rağmen- Ezher’in Müslümanların ufkundaki tesiri aşağı yukarı aynıdır.

Geçtiğimiz haftaki üç günlük yoğun Kahire ziyaretim boyunca, sürekli Ezher’in dönüşümünü düşündüm. Aklımın sürekli Ezher’e gitmesi sadece Kahire’de bulunuşumdan dolayı değil, tam da bugünlerde Suriye’de yaşanmaya başlayan dönüşüm sebebiyleydi. Zaten yazımın başından beri öne çıkardığım bazı detaylar, dikkatli okurların aklına Suriye’nin güncel durumunu muhakkak getirmiştir. Tarih, kendi içinde akışını ve tekrarlarını sürdürüyor zira.

İslâm şehirlerini bu devinim bağlamında izlediğinizde, karşınıza muhteşem detaylar ve dersler çıkıyor. Ama sadece zahire takılırsanız, örneğin koskoca Kahire’yi yaşarken ve başkalarına aktarırken sadece “Sokaklar çok pis” cümlesiyle yetinirseniz, görünenin arkasına gizlenen devasa ve ihtişamlı bir tabloyu gözden kaçırıyor olabilirsiniz. Ki herhalde bu da büyük bir nasipsizlik anlamına gelir.

HABERE YORUM KAT