“Ezan”ın hatırı mı âli feministlerin hatırı mı?
Din ile kavgalı olanları savunmak, onlara şirin görünmek için müslümanları tahkir eden yazar ve akademisyenlerden oluşan bir omurgasızlar topluluğu var.
Ali Osman Aydın, Yeni Akit Gazetesinde yayınlanan yazısında İslam düşmanlarına şirin görünmek için Müslümanlara ve İslam’a küsme moduna giren aydınları(!) yorumluyor:
Hasan Rıza Soyak anılarında anlatır: Mustafa Kemal Serbest Cumhuriyet Fırkası ile girilen seçimlerin sonuçlarını sorar ona. “Seçimi kim kazandı” der. Soyak, “Bizim parti” diye cevap verir sevinerek. Mustafa Kemal, “Hiç de öyle değil” diyerek tarihi bir cevap verir: “Hangi partinin kazandığını ben sana söyleyeyim: Kazanan idare partisidir… Yani jandarma, polis, nahiye müdürü, kaymakam ve valiler. Bunu bilesin.”
Metin Akpınar’ın son ropörtajına göz atınca bu geldi aklıma. Akpınar röportajda, “Eğer yapılan araştırmalarda seçilemeyeceğini görürse seçime gitmez” diyor Cumhurbaşkanı için. Kişi kendinden bilir işi gereğince, kendi arka planlarında böyle antidemokratik bir gelenek olduğu için olayları başka türlü yorumlayamıyorlar. Müktesebatları müsait değil. Mustafa Kemal döneminde iki parti ile girilen (CHF-SCF) tek seçimin ne kadar “demokratik” olduğu yukarıdaki alıntıda görülüyor. Fakat Erdoğan 20 yılda; 6 genel, 4 yerel ve 2 cumhurbaşkanlığı seçimi ile 3 halk oylaması olmak üzere 15 kez sandığı halkın önüne koydu ve o sandıktan hep ezici bir üstünlükle çıktı. Kemalistlerin çarpıtmaya çalıştıkları gerçek bu!
Ezana Saygısızlık Yapanlar İçin Camiye Küsmek!
Karar gazetesi yazarı İbrahim Kahveci, Taksim’de ezanı ıslıklayan feministler hutbede eleştirildiği için iki buçuk yıl cuma namazına gitmemiş! Kendi beyanı. Halk TV’deki programda söylüyor.
Kahveci için ezanı ıslıklayanların hatırı, ezanımızın hatırından daha muteber demek ki. Yoksa bir mümin, ezan sesini bastırmak için çığırtkanlık yapan azgın bir güruh için, camiye küser mi?
Şu ara böyle manidar bir savrulma yaşanıyor. Din ile kavgalı olanları savunmak, onlara şirin görünmek için müslümanları tahkir eden yazar ve akademisyenlerden oluşan bir omurgasızlar topluluğu var. Bunlar, ezanı susturmak isteyenlere karşı gayet “şefkatli”, ezanı savunanlara karşı ise oldukça “şiddetliler.” İlgili ayeti terse çevirmiş durumdalar. Allah hepimizi böyle ayak kaymalarından ve din düşmanlarının gözüne girme omurgasızlığından muhafaza etsin. Amin…
Kaosa Çalışanlar!
Türkiye’de karışıklık çıkarmak isteyenler sosyal medyada meşhur isimler adına hesaplar açarak resmen operasyon yapıyorlar.
Mesela oyuncu Şener Şen adına açılmış bir fan hesabı var. İsminden dolayı on binlerce takipçi edinmiş hesap, doğal olarak. İnsanlar paylaşımları Şener Şen’in yaptığını düşünüyorlar muhtemelen.
Hesaptan sürekli hükümet ve müslümanlar aleyhine paylaşımlarda bulunuluyor. Geçen hafta bir sürü rezalet ard arda yaşanmıştı. Bu hesap, yaşanan her şeyi, ülkeye şeriatı getirmek için hükümetin yaptırdığını söylüyor açıkça. On binlerce takipçi de “haklısın, olabilir” gibi bir yaklaşımla paylaşımlara destek oluyor. Amaçları insanlar üzerinde kaotik bir algı oluşturmak. Bu tür hesapları gördüğünüz anda Twitter'a şikayet etmeyi unutmayın.
Kim Kaos’tan Bahsediyorsa Kaos Hazırlığında Olan Odur.
Uzun süredir muhalefetin akıl hocası, fahri lideri gibi hareket eden Sedat Peker’in videolarını da bu argümanı desteklemek için yoğun bir biçimde paylaşmaya başladılar. Peker videolarında “sokakları karıştıracaklar” diyerek, seçimleri kazanana karşı iktidarın halkı isyana teşvik etmeye çalışacağını söylüyor. Seçimi kesin kazanıyorlar bu propagandaya göre! İnsanlara meseleyi böyle verdiğiniz anda seçimin muhalefet aleyhine olacak muhtemel sonuçlarını bugünden gayrimeşru ilan etmiş oluyorsunuz.
Yöntemin ne kadar çirkin, ahlaksızca olduğunu görüyorsunuz değil mi? Bu kara propagandayı açık gizli tüm mecralardan dolaşıma soktular. O halde biz de kanaatimizi söyleyelim.
Olay şudur: Kim “kaos çıkaracaklar” diye çığırtkanlık yapıyorsa, o kişi kaos hazırlığı yapıyordur. “Seçimleri sabote edecekler” diye feveran eden, seçimleri sabote etmenin çalışmalarını yapıyordur. “Sokakları karıştıracaklar” diyen sureti haktan görünüp sokakları karıştırmanın yolunu arıyordur. Net!
Çok Uzatılmış Melek Mosso Hadisesi Üzerine Son Sözler
Konser iptali meselesi çıkmasa varlığından haberdar olmayacağımız Melek Mosso, Kültür Bakanlığı'nın konserinde ve neredeyse yarı çıplak bir kıyafetle şöyle efelenmiş: “Karanlığa inat, özgürce giyinebildiğimiz, özgürce konuşabildiğimiz günler gelecek" diyor.
“Karanlığa inat!”
Kim karanlık merak ettim? Ak Partili bir Kültür Bakanının organize ettiği konserde söylüyorsun bunları…
Konuşuyorsun ya… Giyiniyorsun ya…Kabadayılık yapıyorsun ya!!!
Her kurum sana konser yaptırmak zorunda mı, Melek Hanım?
Herkes senin seyirciye salladığın orta parmağını görmek zorunda mı?
Herkes senin o klişe hayat felsefeni, ilkokul ikinci sınıf nutuklarını dinlemek zorunda mı?
Mosso vb. orta parmakçı zevat, çıplaklığın aydınlığı, giyinikliğin karanlığı temsil ettiğini düşünüyorlar.
Madem “karanlık” olarak görüyorsun iktidarın dünya görüşünü, o halde iktidarın organizasyonuna neden çıkıyorsun? Azıcık haysiyet, azıcık samimiyet tam tersini yapmayı gerektirmez mi? Hem o suçladığın iktidarın ödediği on binlerce lirayı cebe indireceksin, hem de ona söveceksin!
Bir Söz de Kültür Bakanlığına !
Başka kimse mi kalmadı konser verdirecek? Yoksa kendinize küfrettirmekten mi hoşlanıyorsunuz? Orta parmakçı biri çıkmış ve sizin ayarladığınız sahnede; hepimize, kendisi gibi orta parmakçı olmayan herkese hakaret ediyor. Benim paramla bana hakaret eden kimselere konser verdiremezsiniz, kusura bakmayın.
Cahil!
Kemalistler halka mütemadiyen “cahil” deme ihtiyacı duyarlar, çünkü halkla aralarında olduğunu zannetikleri farkı ancak böyle gösterebileceklerini düşünürler. Falih Rıfkı, Batış Yılları kitabı 149. sayfada, “Cahil halk tabakası, kendi yararına olan şeyi bilemez ve anlayamazdı.” der. Kemalistlerin öteden beri kendilerini tercih etmeyenlere bakışları budur.
İktisatçı Prof. Özgür Demirtaş da, “En büyük kitle imha silahı nükleer bomba değil, cahil bırakılan bir halktır” demiş.
Kimi kastetmiş, neyi kastetmiş belli değil. Harf devrimini mi acaba? Bilemedim… Cehalet konusunda söylediği doğru ama eksik… Ben daha büyük kitle imha silahını söyleyeyim Özgür Demirtaş’a:
Bir halk için en yıkıcı kitle imha silahı; sahte kahramanlarla, mütecaviz kurtarıcılarla ve namussuz aydınlarla çepeçevre kuşatılması fakat tam tersine inandırılmasıdır! O sahte aydınlar, dünyada kriz yokmuş da sadece Türkiye’de varmış gibi bir çarpıtmaya inandırabilirler insanları. Halkın kurtarıcı zannettikleri aslında onları iğfal edenler çıkabilir. Kahraman zannettikleri hainlerin ta kendisi olabilir.
Böylelikle o halk, doğru yönde ilerlediğine tüm kalbiyle inanarak uçuruma doğru gidebilir…
HABERE YORUM KAT