1. HABERLER

  2. ETKİNLİK-EYLEM

  3. Eynesil’de Kur’an Akaidi Konuşuldu
Eynesil’de Kur’an Akaidi Konuşuldu

Eynesil’de Kur’an Akaidi Konuşuldu

Eynesil Ebrar Eğitim ve Dayanışma Platformu’nun tertip ettiği “İslami Düşünce Konferansların’’ dördüncüsü yapıldı.

30 Ocak 2012 Pazartesi 21:54A+A-

Eynesil Ebrar Eğitim ve Dayanışma Platformu’nun tertip ettiği “İslami Düşünce Konferansların’’ dördüncüsü Araştırmacı-Yazar Hamza TÜRKMEN’in ‘Kuran Akaidinin Doğru Anlaşılması’ konulu tebliğini sunmasıyla devam etti. Konferans Fikri ÇOBAN hocanın Kuranı Kerim okumasıyla başladı. Özgeçmişi takdim edilen Hamza TÜRKMEN konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet edildi.

 “Kur’an Akaidinin Doğru Anlaşılması” konulu konferansına Hamza Türkmen “Eşari, Maturidi, İbadi, İsmaili, Zeydi, İsna Aşeri, Mutezili veya Selefi akaid kitapları var iken, niçin Kur’an akaidi başlığını seçtiklerini” açıklayarak konuşmasına başladı. Kur’an akaidi dediklerinde yeni bir şey söylemediklerini, Rasulullah’ın (s) akaidini örnek aldıklarını; zira Hz. Muhammed’in akaidinin Kur’an’ı Kerim olduğunu söyledi.

Türkmen, amaçlarının unutturulan veya ceyiz kılıflarıyla duvarlara asılan Kur’ani doğruları açığa çıkartmaya çalışmak olduğunu belirtti. Bahsettiği akaid kitaplarının gaybi konularda veya akaid ekseninde kesinlik içermeyen nass temelli yorumlar olduğunu, bu nedenle de bu kitaplara akaid değil akidevi planda açılım getirmeye çalışan tartışma kitabı anlamında  kelam kitapları diyebileceğimizi belirtti. Akaid, itikad, iman, gayp konularında iletilmiş olanla üretilmiş olan ayrımı üzerinde durdu.

Kur’an’a iman edenlerin akidevi konularda içinde hiçbir çelişki bulunmayan ve insan telifi olmayan Kur’an’ı asıl almalarını, insanların bu konularda ürettiği yorumlarını ve haber derlemelerini ifade eden kelam kitaplarını ise asıl olarak değil, Kur’an’ın açık delilleriyle çelişmemesi şartıyla yardımcı olarak değerlendirmek gerekliliği üzerinde durdu.

Türkmen, kesin olarak Kur’an itikadı oluşmamış insanlara ise ilk önce rüşd yaşına ulaşan bir insana mükellefiyetlerini hatırlatmak gibi hayatın anlamını, amacını bir yaratıcıya olan ihtiyacını hatırlatmamız gerektiğini söyledi. Sonra da bu yaratıcının evreni ve bizi yaratıp başı boş bırakmadığını, yol gösterici ve ölçü bildirici vahyi olarak en son korunmuş olarak Hz. Muhammed’e Kur’an-ı Mübin’i inzal ettiğini belirtti. Önce imanın ilk veya en temel şartı olarak bu tür muhataplarımıza lafzen korunmuş olarak bize kadar gelen Kur’an’a iman etmelerini, İslami bir iman için bunun temel şart olduğunu belirtti.

Kur’an’da Allah’ın da, yaratılışın da, Kur’an’ın inzal edilişinin de, Kur’an’ın da Hak kavramıyla belirtildiğini söyleyen konuşmacı, o zaman Hak adına akaid, itikad, iman, gayp kavramlarının ne olduğunu kavramsal olarak da iyi bilmemiz gerektiğni ifade etti. Türkmen sonra da Kur’an’da Hak olan akidevi ölçüler bildiren ayetlerin neler olduğunu ve akaid konularının neler olduğunu kısa ve öz olarak her Müslümanın bir ilmihal bilgisi olarak bilmesi gerektiğini belirtti.

Sünni, Şii, İbadi ve Zeydi olarak yaşayan bugünkü dini mezheplerin akaid konusundaki kelam kitaplarının bizler için değer bulabilmesi için başlangıç olarak önce okuyucusuna gaybi konularda ölçü bildiren ayetleri ve Kur’ani kavramları göstermelerinin kaçınılmaz olduğunu hatırlattı.

Hamza Türkmen Kur’an’daki akaid, itikad, iman, gayp kavramlarını izah ettikten sonra Kur’an’daki akaid ölçülerini belirten yakin ve zan kavramları üzerinde durdu.

Akidevi konularda kuşkusuz bilgiye erenler (mukinun) olabilmek için anlamlarını Kur’an’dan açıklayarak hars, reyb, şüphe, şek, galib zan buyutlarını içeren zanni haberlerden kaçınmamız veya zanni yorumlarımızı itikatlaştırmamız gerekliliğine işaret etti. Kesin, kuşkusuz bilme anlamına gelen yakin kavramının ayetlerde geçen hakke’l yakin ve ilme’l yakin açılımlarının ne demek olduğunu anlatan konuşmacı, bu bağlamdan kalkarak sıddıkların, şahitlerin, salihlerin yolunu takip eden ıslah çabalarını üstlenmiş alimlerimizin (muslihun)  gaybi konulardaki Kur’ani kavramlara da dayanarak seleften yani ilk denemdeki tevhid ve adalet çabalarından bu yana bir akide-itikad usulü vazettiklerini söyledi. Hamza Türkmen, Kur’an bütünlüğünden çıkartılan ve sahih Sünnet anlayışına delalet  eden bir çok hadiste de izlerine rastlanan bu usûlün “Gaybi-İtikadi Konularda Subut’u Kati ve Delalet’i Kati Nassı Esas Almak” olduğunu belirtti.

Akaid konusunda delil gösterilecek nassın öncelikle sabit olması (subut) için lafzen ve mana itibariyle  mütevatir-kesin olması gerektiğini belirten Hamza Türkmen bunun da tüm Müslümanları ilzam edici şekilde mütevatirliği kesin olan Kur’an olduğunu söyledi.  Nebevi Sünnet’in kesinliği ise; ancak bize aslı Kur’an’da olan Rasulullah’ın örnek uygulamaları olarak gelen namaz gibi, tesettür algısı gibi, haccın menasıkı gibi mütevatır-uygulamalar olduğunu, gaybi alanda subut-mütevatirlik içeren herhangi bir haber aktarımı olmadığını belirtti. Bu konulardaki haberlerin hepsinin zan içerdiğini zanni haberlerin galib zan formunda amelle ilgili konularda  önemli olduğunu; ama gaybi konularda zannı Rabbimizin yasakladığını ve gaybi konularda “Zannın Hak’tan hiçbir şey ifade etmeyeceği”ni belirten Yunus suresindeki ayeti hatırlatarak konusuna devam etti.

Akaid-Gayb konusunda Subut’u Kati nassın ancak Rabbimizden geldiği ve korunmuşluğu kesin olan Kur’an ayetleri olduğunu belirten konuşmacı, bu ayetlerden de akaidimizi oluşturan ve kesinlik ifade edenlerin Dalalet’ı Kati yani ne anlama geldiği apaçık olan muhkem ayetler olduğunu söyledi.  Subut’u kati olan Kur’an’daki müteşabih ayetlerinde lafız olarak anlaşılabileceğini ama özellikle gaybla ve ahiret hayatıyla ilgili bu bildirimlerin gaybı anlatmada vesileler olduğunu, delaletleri açısından farklı yorumlar kaldırabileceğini, bunun için de delaleti kati olmadığı için müteşabih ayetlerin yorumlanmasının akaidede kesin ölçü oluşturamayacağını belirtti.

Delalet-i zanni olan Kur’an ayetlerine ahiret hayatından örnekler vererek izah eden Türkmen’in bu konuda işlediği bir örnek de özetle şunları söyledi:

Salih amelleri dolayısıyla Adn cennetine girecek olan babalardan, eşlerden, soylardan bahseden Rad Suresindeki ayeti anlayabiliyoruz. Demek ki dünya imtihanını kazanan eşler Haşr günü cennetlik olarak tasnif edilecekler. Araf suresinde belirtildiği üzere orada aralarında menevi hastalık, Tâhâ suresinde belirtildiği gibi yaşlılık, ölüm, hastalık, can sıkıntısı gibi zaaflar  olmayacaktır. Bunlar bu müteşabih ayetlerden anladıklarımızdır. Ama bunlar nasıldır dediğimizde gaybi bir alana giriyoruz ki bu konunun tasavvuru-yorumu insanlara bırakılmış ve delalet-i kati bir şey söylenmemiştir. Cennete giden eşlerin Bakara suresinde belirtildiği gibi mükafatlarının fazlasıyla verileceğini anlarız ama bunun nasıl olacağını ancak tasavvurumuzda ayetlerdeki açık bildirimlerle çelişmemesi şartıyla hayal ederiz. Ahiret hayatını bildiren ayetler bizim için müteşabihtir ve belirtilen ölçülerle bu ayetler hakkında değişik biçimlerde düşünülebilir ve yorum yapılabilir. Ama hiç kimse bu indi veya zanni yorumlarını akaidleştirmemeli ve kesinleştirmemelidir.

Bu anlamda da bizler akaid sıfatlı kelam, siyer,  hadis, felsefe kitaplarındaki veya sahifelerindeki ahiret hayatı ile ilgili açık nasslara aykırı olmamak şartıyla bazı yorumlarla karşılaşabiliriz. Bunlar cennetteki mükâfatları anlama tahayyülleri olabilir. Ama hiç kimse Rabbimizin açık olarak bildirmediği bu tahayyülleri ayet gibi, akidevi bir inanç gibi değerlendirmemelidir. Bu ölçü ve sınır önemlidir. Aksi takdirde yorumunu veya zanni rivayetini akaidleştirmiş olan kelamcı, felsefeci, tarihçi veya hadisçi gabya taş atmış olur ki haşa bu tutum insanı gayb konuşunda Allah’ın gaybi bilgisine ortaklık iddiasına sürükler.

Türkmen, iman edenlerin gayb ve akaid konusunda tarihi süreç içinde düştükleri zaaflardan örnekler verdikten sonra, bu zaafları yaşayanları dışlamanın hikmetli bir dil olmadığını ve Rasulullah’ın uygulamasına da uymadığını belirttikten sona Nisa suresindeki “Ey iman edenler Allah’a, Rasulü’ne, Kitab’a ve Kitablara yeniden iman ediniz” ayetinin hikmeti üzerinde durdu. Ve konuşmasını Yasin suresindeki “Sen ancak Zikre uyan, gayb ve Rahman olana içi titreyerek korku duyan kimseyi uyarırısın…” ayetini açıklayarak bitirdi.

Hamza Türkmen daha sonrada konu üzerinde yazılı ve sözlü olarak ifade edilen soruları değerlendirdi.

Program 26 Şubat 2012 Pazar günü Prof. Dr. Mehmet OKUYAN’ın ‘Kuran’ın Doğru Anlaşılması’ konulu konferansının duyurusu ile sona erdi.

hamza_turkmen-20120130-02.jpg

HABERE YORUM KAT