1. HABERLER

  2. ETKİNLİK-EYLEM

  3. Eynesil Özgür-Der "Kur’an Hayat İlişkisinde Usul" Semineri
Eynesil Özgür-Der "Kur’an Hayat İlişkisinde Usul" Semineri

Eynesil Özgür-Der "Kur’an Hayat İlişkisinde Usul" Semineri

Eynesil Özgür-Der Temsilciliği’nde 2015-2016 programları Hamza Türkmen’in katılımıyla başladı. İlk programda “Kur’an Hayat İlişkisinin Usuli Zemini” konusu işlendi.

19 Ekim 2015 Pazartesi 00:51A+A-

Eynesil Özgür-der ‘de seminerden önce Hamza Türkmen, Halil İncekara ve Cahide Nur Aslan kardeşlerimizin düğün merasiminde söz alarak Kuranneslinin inşasında ilk kurum olan ailenin nasıl olması gerektiği üzerinde değerlendirme yaparak kardeşlerimize hayır dualarda bulundu.

Hamza Türkmen sunumuna Kur’an’ın hayat kitabı olduğunu ve bunu Akif’in şiirinde anlattığı gibi O’nu mezarlık kitabından çıkartıp hayatın merkezine taşıyarak, vahyin amacı doğrultusunda nefsimizi ve insanları karanlıklardan kurtarmak için okuyarak elde edebileceğimizi dile getirdi.

Kur’an hayat kitabı, hidayet kitabı, insanlara yol gösteren mutlak ilim sahibi yaratıcımızdan iletilmiş ve korunmuş bir rehber olduğu için hayatın bütün alanlarını kapsayıcı olduğunu örnekleriyle anlattı.

Kur’an ile Müslümanlar arasındaki zorunlu ilişki konusunda Mevdudi’nin ‘Hitabeler’ kitabında zikrettiği bir örneği dile getirdi. Yani Kur’an’ı anlayamayız Arapça metnini oku-geç mantığına dayanan fikrin yanlışlığını  bu kısa hikaye ile dile getirdi. Hindistanlı bir ticaret adamı kendisine Japonya’dan gelen ticaretle ilgili mektubu anlamak ve ona göre hareket etmek için tercüman bulup o mektupta ne yazdığını öğrenecektir. Çünkü menfaati vardır.  Kur’an’ın da Arapça olarak Arapça konuşanların anlayacağı bir dille geldiğini belirten Türkmen, bizlerin de güvenilir çeviri-meallerle Kur’an’da Rabbimiz ana hatlarıyla nelerden bahsettiğimizi öğrenebiliriz dedi ve bir Ortaokul çocuğunun Yusuf Sûresi’ni mealinden okuyup anlamasını örnek verdi. Yani insanların Kur’an’ın kıssalarını, genel hükümlerini, delaleti açık ayetlerde nelerin söylendiğini ana hatlarıyla kendi dillerinde anlayabileceklerini belirtti.

Resulullah (s) Rum, Sasani, Kıptilerin Mısır’ı, Habeş diyarlarına davet mektuplarıyla onların anlayacağı dillerde Allah’ın ayetlerini ulaştırdığı üzerinde durdu. Allah, Kur’an’ın mübin, yani apaçık olduğunu bildirmiştir. Allah ayetinde Kur’an’ı anlayasınız diye Arapça olarak indirdik ayetini örnek vererek onun anlaşılabileceğini tekrar dile getirmiştir.

Türkmen daha sonra Kur’an’ın ana konularını ve açık farzlarını herkesin anlayacağını ama hüküm ve kaideler çıkarmada ihtisas seviyesine ya da rüşd seviyesine ulaşmanın gerekli olduğunu Rasih ve rasihun kavramını açıklayarak anlattı.

Ardından Hicri 100. yılda Berberice, binli yıllarda Türkçe ve Latince Kur’an tercümelerini hatırlattı.  İngiliz sömürgesi altında bulunan Hindistan’ın direnişindeki Müslümanları temsil eden kişinin Mevlana Ebu’l Kelam Azad olduğunu, ancak Batı’nın Gandhi’yi bilerek öne çıkardığını vurgulayarak Ebu’l Kelam Azad’ın Kur’an’ın tercümesini yaptığını ve İngilizlerin Müslümanları uyandıracak olan bu durum karşısında tedirginleştiğini ve yasaklar getirdiğini hatırlattı.

Dil meselesiyle ilgili açıklamaları takiben, hepsi muhkem/korunmuş, hepsi müteşabih/eşsiz Kur’an’ın anlaşılması konusunda yine Kur’an’ın Âl-i İmran Sûresi’nin 7. ayetinde Kitab’ın yol gösterdiğinden bahsetti. Kur’an’ın anası olan muhkem ayetlerin delaleti açık ve ‘domuz etinin haramlığı’ veya ‘Allah’ın yaratılmışlara benzemeyeceği’ gibi anlaşılır, açık ve tek anlama gelen muhkem ayetlerin Kur’an’ı anlamada asılı, sabiteyi, temel ölçüyü oluşturduğunu belirtti. Farklı anlamlara gelen, gaybi, mecazi veya lafzı kapalı müteşabih ayetlerin de ilimde derinleşen ve birikim sahibi Müslümanlar tarafından anlaşılabileceğini; ancak anlaşılıp yorumlanan bu ayetlerde, yorumlarımızın veya içtihatlarımızın Kur’an’ın anası olan muhkem ayetlerle asla çelişmemesi gerektiği üzerinde durdu.  Müteşabih ayetlerden çıkarımlarımızın ise asıl değil, asla bağlı yorumlar olduğunu belirtti.

Kur’an ve onun yaşam tarzı olan İslam’ın anlaşılmasında da asılların ve füruların; yani sabitelerin ve değişkenlerin/yorumların olacağını söyleyen Türkmen, bu tasnifi de şöyle yaptı:

İslam’ı anlama ve algılamada Kur’an’daki muhkem nasslar ve aslı Kur’an’da olan Resulullah’ın Mütevatir Uygulamaları veya Sünneti bizim itikadi ve ameli sabitelerimizi, yani asıllarımızı oluşturur. Değişkenlerimiz ise sabitelerle çelişmeyecek tarzda hem müteşabih ayetleri yorumlamalarımız, hem Resulullah’ın Sünneti’nden galip zan ile aktarımlar olan rivayetlerin/hadislerin değerlendirmesi, hem ilahi nass ve Muhammedi Sünnet ile yaşadığımız problemler, sorunlar arasında Resul ve Resulle birlikte olanların tertil fıkhı ile bağ kurup çözüm üretmeleri gibi içtihadlarda, yorumlarda bulunmaları ile oluşur.

İslam’ın sabiteleri zaman ve mekan değişse de evrenseldir, sabittir, değişmez. En başta da korunmuş olan Kur’an ve Resulullah’ın aslı Kur’an’da olan Kesin/Mütevatir Sünnet’i değişmez.

Ama değişkenlerimiz, yani Kur’an ve Sünnet’ten anladığımız, yani değişebilir yorum ve içtihadlarımızdır. Önemlidir ama kesinlik, sabitlik ifade etmezler.

Türkmen, bu bağlamda İslam adına neyin değişmez ölçü ve sabite, neyin değişken yani yorum ve içtihadlar olduğunu bilmemiz gerekliliğine vurgu yaptı.  Şartlar değiştikçe veya delili daha güçlü ve sahih içtihadlar yapılınca füru olan yorumlarımızın da değişebileceği üzerinde durdu. Bu ölçüleri, ön yargılarına tutsak olmazsa her normal akıl sahibi mü’min ve mü’mine insanın kolaylıkla kavrayabileceğini, İslam adına konuşan herkesi de bu ölçülerle iyi mi, kötü mü, yorumunu abartıyor mu abartmıyor mu diye anlayabileceğini; bu ölçülülüğün ise mezheplerin, tarikatların farklılıklarına rağmen bizleri üst değerlerde, asıllarda buluşturacağına dikkat çekti.

Hamza Türkmen Kur’an’ın korunmuşluğuna ve evrenselliğine inanmanın önemi üzerinde durdu. Kur’an’a yaklaşımda uslu’d-din algısı iyi belirginleşmemiş kimselerin geçmişte çözemedikleri konularda ayetlerin hükmünü iptal eden ve Kur’an’a çelişki izafe eden şaz ve batıl bir “Nesh Teorisi” uydurduklarını, günümüz modernitesinin sorularını Kur’an bütünlüğü içinde kavrayamayan vahyin korunmuş kelamullah olduğu üzerinde demagojiyle şüpheler ürettiklerini bazı örneklerle anlattı.

Alim kavramının tarihte uzmanlık şekline dönüşen boyutuyla değil, Allah’a beslenen sevgi içinde korku ile, yani “haşyet” ile yönelen mü’minlerin bir vasfı olarak ele alınması ve bu yaklaşımının bizlere Kur’an ve İslam konusunda sağlayacağı katkıları açıkladı.

Program soru ve cevaplarla sona erdi.

Programdan sonra Hamza Türkmen ile hanımlar sonra da erkekler ayrı ayrı gündem değerlendirmesi yaptılar.

18 Ekim Pazar günü Hamza Türkmen, Trabzon’da bulunan KTÜ Özgür-der Gençliğinin Öğrenci Evinde tanışma ve söyleşi programı gerçekleştirdi.

eynesil-20151019-01.jpg

eynesil-20151019-02.jpg

eynesil-20151019-03.jpg

eynesil-20151019-04.jpg

HABERE YORUM KAT