Ey dünya! Gazze açlıktan ölüyor
Açlık sadece açlık çeken insanların yaşadığı fiziksel acıyla sınırlı değil. Aynı zamanda dayanılmaz bir psikolojik etkisi de var. Ebeveynler uzun ve soğuk geceler boyunca çocuklarının yemek için ağlamalarını izlemek zorunda kalıyor.
Esraa Abo Qamar’ın al-Jazeera’de yayınlanan makalesini Barış Hoyraz, Haksözhaber için tercüme etti.
Kış, soykırımın ortasında yaşamı bizim için daha da çekilmez hale getirdi.
Kış artık Kuzey Yarımküre'ye geldi. Gazze'ye ise daha fazla sefalet getirdi. Soğuk hava ve yağmur, Gazze'de yerinden edilen 1,9 milyon Filistinlinin hayatını daha da çekilmez hale getirdi.
Şimdiden birkaç kez şiddetli yağmur yağdı. Her seferinde, yerlerinden edilenlerin çadırları sular altında kaldı, hasar gördü ya da yıkıldı ve bazılarının sahip olduğu çok az şey de sel sularına kapıldı.
Bu da pek çok yoksul aileyi daha da yoksul bıraktı. Şu anda Gazze'de yeni bir çadırın fiyatı 1,000 dolara kadar çıkabiliyor. Derme çatma bir barınak - örtünmek için gereken tahta ve plastikle birlikte - yüzlerce dolara mal oluyor. Yeni bir battaniye 100 dolara kadar çıkabiliyor. Kamplarda kimsenin bu kadar parası yok.
Yerlerinden edilenlerin çoğu, bombalardan sadece sırtlarındaki giysilerle kaçmış. Bazıları enkazdan giysilerini kurtarmaya çalışmış ama çok azı başarılı olabilmiş.
Kış yaklaştıkça giysi fiyatları da fırladı. Hafif bir pijama artık 95 dolar; bir palto 100 dolara kadar çıkıyor. Nadir bulunan bir ürün olan bir çift ayakkabı 75 dolara kadar çıkıyor. Yoğun talebi karşılamak için Gazze'nin dört bir yanında ikinci el giysi pazarları açıldı, ancak buralardaki fiyatlar da çok yüksek.
Sonuç olarak, kamplar ince yazlık giysiler içinde soğuktan titreyen insanlarla dolu. Çocuklar çamur ve su birikintilerinde yalınayak dolaşıyorlar.
Isınma için yakıt, çoğu aile için ya mevcut değil ya da karşılanamaz durumda. 8 kg gazın maliyeti 72 dolara ulaşmış durumda. Odun biraz daha ucuz ama yine de çoğu kişi için çok pahalı.
Giysi ve ısınmak için yakıt eksikliği kış aylarında soğuk algınlığı, grip ve Gazze'de hayati tehlike yaratabilecek diğer hastalıkların riskini artırıyor. Yetersiz beslenmiş, savunmasız, korku ve travma nedeniyle bitkin düşmüş bir vücut, basit bir soğuk algınlığına karşı bile mücadele edemiyor.
Gazze'deki hastaneler zar zor çalışıyor ve çoğunlukla bombardımanda ağır yaralanan insanlarla ilgileniyor. Malzeme ve personel eksikliğinden muzdarip olan hastaneler artık basit hastalıklar için bile bakım sağlayamıyor.
Hijyenin sağlanması da neredeyse imkansız hale geldiği için hastalıklar da yayılıyor. Çadırlarda yaşayan ve sıcak suya erişimi olmayanlar duş alamıyor, hatta bazen ellerini bile yıkayamıyor. Bir kalıp sabun artık 5 dolar, bir şişe şampuan ise 23 dolara kadar çıkıyor.
Ancak Gazze'deki yaşamın belki de en dayanılmaz gerçeği kıtlık. Ekim ayından bu yana Gazze'ye giren insani yardım miktarı önemli ölçüde azaldı ve bunun yıkıcı etkisini tüm Gazze Şeridinde hissettik. Kıtlık sadece kuzeyde yaşanmıyor. Tüm Gazze kıtlık yaşıyor.
Mevcut olan az miktardaki gıdanın fiyatı inanılır gibi değil. Tek bir çuval unun fiyatı 300 dolardan fazla. Diğer gıda maddeleri de pahalı hale geldi. Bir kilo mercimek ya da bir kilo pirinç 7 dolar. Sebze bulmak zor ve çok pahalı; 1 kg domates 14 dolar; tek bir soğan 2 dolar. Kırmızı et ve tavuk hiç bulunamıyor. Aylardır hiç görmedik.
Bir zamanlar aileler için can simidi olan fırınlar, malzeme bulamadıkları için kapandı. En basit ve en temel gıda olan ekmek, çok azımızın karşılayabileceği bir lüks haline geldi. Bir aile un bulabilse bile, genellikle böceklerle istila edilmiş oluyor ve tadı kötü oluyor.
İnsanlar artık bir aileye ancak yetecek kadar küçük porsiyonlarda yiyecek sağlayan “takayaların” - hayırsever aşevlerinin – eline bakıyor. Bu kuruluşlar saat 11:00'de açılıyor ve bu da dağıtım merkezlerinin önünde büyük kuyruklar oluşmasına neden oluyor. Bu kuruluşlardan yemek almayı başaran ailelerin çoğunun çocuklarını besleyecek başka bir şeyleri yok.
Açlık sadece açlık çeken insanların yaşadığı fiziksel acıyla sınırlı değil. Aynı zamanda dayanılmaz bir psikolojik etkisi de var. Ebeveynler uzun ve soğuk geceler boyunca çocuklarının yemek için ağlamalarını izlemek zorunda kalıyor. Bazı ebeveynler de çocuklarının açlıktan ölmesini izlemek zorunda kalıyor. Bu psikolojik eziyet başka hiçbir şeyle kıyaslanamaz.
Bu satırları yazarken, sabahtan beri hiçbir şey yemediğim için açlıktan ölüyorum. Etrafıma baktığımda, solgun ve zayıf, açlık ve soğuktan bitkin düşmüş çocuklar ve yetişkinler görüyorum. Daha ne kadar dayanabileceklerini merak ediyorum; daha ne kadar dayanabiliriz ki?
Bu acının en acımasız kısmı, uzaktan izleyen ama harekete geçmeyen dünyanın sessizliği. Soğuk bizi vurdukça ve açlık daha da kötüleştirdikçe, insanlığın geri kalanından koparılmış gibi izole edilmiş ve terk edilmiş hissediyoruz. Ve dünyanın büyük bir kısmı tatil sezonuna hazırlanırken, biz de yalnızlık, umutsuzluk ve ölümle yüzleşmeye hazırlanıyoruz.
* Esraa Abo Qamar Gazze'de yaşayan Filistinli bir yazar. Gazze İslam Üniversitesi'nde İngiliz Edebiyatı öğrencisidir.
HABERE YORUM KAT