1. HABERLER

  2. HABER

  3. BİYOGRAFİLER

  4. Evrensel İlahi Mesajla İrtibatımız ve Kemal Kelleci
Evrensel İlahi Mesajla İrtibatımız ve Kemal Kelleci

Evrensel İlahi Mesajla İrtibatımız ve Kemal Kelleci

Hamza Türkmen; Kemal Kelleci’yi anlatıyor.

01 Mayıs 2013 Çarşamba 15:35A+A-

Hamza TÜRKMEN

Evrensel İlahi Mesajın Köküyle İrtibatımız ve Kemal Kelleci

Sene 1987. Bir Yayıncılık’ın yöneticisi Harun Maden, ismini sürekli duyduğum ama tanışma imkânı bulamadığım Kemal Kelleci ile beni tanıştırıyor. İlk izlenim olarak bana, orta yaşın üzerinde jest ve mimikleriyle, uzun saçlarıyla ve inceltilmiş külhanbeyli vurgularıyla “bitirim” denilen tiplere benzeyen; ama konuşulan konuları Kur’an bağlamına çekme becerisi ve ataklığı gösteren bir insan olarak görünüyor. İlk buluşmamızın başında ve sonunda sanki gençlik yıllarımızın lümpenleştiren şehir kültürüne posta atan replikleriyle el sıkışıyoruz. Karşımda adeta elinde şaklatılan tespihi, yumurta topuklarının üzerine basan ve ceketini omuzlarına atan tavrıyla akıllı olmayanlara rajon kesen ve yanlış yapanları çizen delikanlı bir hayat müfettişi bulunuyordu. Söyleyeceğini öğrenci, esnaf veya kahve jargonu ile bezeyip modern davranış kalıplarıyla irtibatlandırarak sunan, bu nedenle de oldukça dikkat çeken içimizden birisiydi Kelleci.

İlk buluşmalarımızda ilgilendiği konulardan ikisi belleğimde iz bırakmıştı. Birincisi, o zamanki TRT Televizyonu’nda öğrenci sorunlarıyla ilgili canlı yayına çıkacak Orta Doğu Üniversitesi’nden ve kendisiyle Kur’an çalışmaları dolayısıyla irtibatlı oldukları başörtülü bir kız öğrencinin, ne konuşması gerektiği ile ilgili bizimle yaptığı istişare ve o öğrenciye iletilmek üzere Ankara ile yaptığı telefon görüşmesi. O bayan kardeşimize canlı yayında konuyla ilgili mutlaka üç dört tane iyi seçilmiş Kur’an ayeti okuması gerekliliğini heyecanlı bir şekilde iletiyordu. Canlı yayında sorunlarımızla ilgili konuya Kur’an ayetleriyle yaklaşmanın toplumu Kur’an’la buluşturmak için çok önemli bir örneklik olacağını ve gençlik için de bunun ilk örnek oluşturacağını vurgulayan Kelleci, bizleri de heyecanlandırıyordu. İkincisi, Ankara’da içinde Kur’an çalışmalarının yapıldığını söylediği öğrenci evlerinin finansmanı için gerçekleştirdiği girişimlerde yaşadığı diyaloglardı.

Kur’an ile insanlar arasındaki barikatları kırmak için gelenekçi tutumu ve taklitçi alışkanlıkları hicvederek geriletmeye çalışan Kelleci’nin mukaddesatçı, sağcı, mezhepçi kirlerden arınamayan kişileri acımasızca eleştirmesine veya hicvetmesine rağmen, Sezai Karakoç’u kayırmaya çalışması, hatta onun fikirlerini idealize edecek konumda savunması bize garip gelmişti.  Sonradan öğrendik ki o, Aydınlar Ocağı, Türk Ocağı gibi sağcı geleneğin içinde yoğrulan, Necip Fazıl’ın romantik idealleriyle donanan, Sezai Karakoç’un Mona Roza’sı ile örtülü duygular havzasıyla buluşan bir geçmişten geliyordu. Ama 1960’lar sonu ve 1970’ler başında arkadaşlarıyla birlikte üniversite yurtlarında sol entelektüalizme karşı “bizim de şairimiz var” diyerek Karakoç’un İkinci Yeni akımını besleyen şiirlerini okuyup anlamaya çalışmışlar; bu eylemleri sırasında Sezai beyin şiirlerinde yer alan bazı Kur’ani kavramları çözmek için arkadaşlarıyla Lugat araştırmalarına ve Mucem taramalarına yönelmişlerdi.

Kur’ani kavramları çözmek konusundaki bu yönelim -Sezai Karakoç’un bu kavramların muhtevasını çoğu kere doğru kullanmamasına rağmen- Kelleci ve bazı arkadaşlarını Kur’an araştırmalarına sevk etmiş. Kur’ani kavramlarla ve Kur’an’la irtibat kurmak konusunda Kelleci’nin paylaşımda bulunduğu kişilerden birisi de Ahmet Ertürk olmuş. Bu bilgilerle Kemal Kelleci’nin Karakoç savunusunun temelinde yatan psikolojik saikleri büyük ölçüde çözümlemek mümkün.

Bu tür tahkik beraberliği, Ertürk’ün babası Topal Said ve talebesi Hikmet Zeyveli ile irtibat trafiğini de beraberinde getirmiş. Topal Said, gerek Palu’dan Şeyh Said Kıyamı dolayısıyla ailece sürgün edildikleri Urfa’da yetkin hocalardan edindiği Arapça bilgisi ve gerek Urvetu’l Vüska-Manar Ekolü’nün taşıyıcısı Malatya Müftüsü Hatip Erzen’den edindiği ıslah perspektifi ile “Öze Dönüş” hareketinin cefakâr öncülerinden olmuş nadide değerlerimizdendi. Bu daire içinde Arapça bilgisi ve tevhidi tahkik çabalarıyla yer alan Şeyho Duman’ın da diğer isimler gibi Kelleci üzerinde Kur’an’a yönelim gayretlerini teşvik edici katkısı olmuştur.

1976 yılından itibaren Malatya’da Said Çekmegil ve çevresinin aylık olarak çıkartmaya başladığı Kriter Dergisi, "Her Sayı Bir Dost" bölümünde Isparta'lı ama Malatya Talebe Yurdu Müdürlüğü yapmış bir "dava adamı"na, o dönem için artık "hem dava hem fikir adamı" olan Kemal Kelleci'ye de yer ayırmıştı. Kelleci dönemin gençlerini Kur'an ve Tefsir okumak konusunda teşvik etmiş, Seyyid Kutup'un, "Fi Zilal'il Kur'an" tefsirinin ve Kur'an meallerinin okunması için önemli gayretler ve dağıtım kampanyaları düzenlemiş bir isimdir. Kendisiyle özellikle Türkiye'deki toplumsal kutuplaşmalar ve gençlerin sorunları, genç gruplar arasındaki münasebetler, muvahhid gençlerin yetiştirilmesi konusunda nasıl bir yöntem izlediği ve Kriter'in yeniden ilme dönüş hedefi için neler söyleyebileceği soruları ile bir röportaj yapışmış (1978/XXII-25). Soruları toplu olarak cevaplayan Kelleci'yle yapılan röportaj, dönemin Kur'an-meal ve tefsir çalışmaları yapan müslümanların nasıl bir müfredat takip ettiklerini anlamak ve 1970'li yılların ortalarından itibaren yaygınlık kazanmaya başlayan Kur'an çalışmalarının önemli bir bölümünün mahiyetini kavramak için, nadir olarak yazıya geçmiş bulunan ve önem ifade eden tespitler içermektedir. Kelleci bu çalışmaların hem mensubudur; hem koordinatörleri arasındadır. Ve röportajdaki ifadelerinden de anlaşılacağı üzere bu çalışmaları anlamlandıracak bakış açısını da bir-iki sene içinde geliştirmiş ve olgunlaştırmıştır.

Kelleci öncelikle kendi yaklaşımı ile Kriter'in "ilme dönüş hareketi" arasında bir paralellik bulunduğunu belirtmektedir. Ona göre ülkede İslami terminoloji bilinmemekte bunun için de İslami kavram anarşisi yaşanmaktadır. Öncelikle şartlanmış ve tembellik çökmüş beyinler aşılmalı ve peşin hükümlerden kurtularak İslam ve İslami kavramlar doğru anlaşılmaya çalışılmalıdır. Bu da aramakla, okumakla ve iyi düşünmekle elde edilebilir.

Türkiye şartlarında kavramlarımızı doğru öğrenme konusunda temel kitabımız Kur'an dikkatlice okunmalı ve "Elmalı" tefsiri ile "Prof. Seyyid Kutub"un tefsirinden yararlanılmalıdır. Zaten Kelleciye göre bu iki tefsir kendi terminolojimizi bilmek konusunda büyük faydalar sağlamıştır.

Yazının Devamı…

HABERE YORUM KAT