Evrak onaylanmadı diye soruşturulmayacak mı?
Genelkurmay içinde hazırlanan “Bilgi Destek Planı ve Faaliyet Çizelgesi” ile, kamuoyunun TSKgibi düşünmesi yönünde çalışmalar programlanmıştı..
Plan gazetelere yansıyınca, hemen bir açıklama yapıldı: “Genelkurmay kayıtlarında, komuta katı tarafından onaylanmış böyle bir resmi evrak veya plan yok.”
Planın içeriğini biliyorsunuz, “Kamuoyunu, TSK'nın hassasiyet gösterdiği konularda yönlendirme ve harekete geçirme” amacını taşıyan bir çalışma..
Olaya objektif bir açıdan yaklaşırsak, ne yapmalıyız?
İhtimalleri ortaya koymalıyız öncelikle..
Gerçekten plan sahte olabilir..
Veya ikinci ihtimal, plan doğrudur..
Planın gerçek olduğu, onaylandığı ve uygulamaya konulduğu ihtimalinde, zaten söylenecek söz kalmamış demektir.. Onun içindir ki, Genelkurmay planı yalanladı, onaylanmadığını ileri sürdü.
(Ancak bu tür tartışmalarda, hep benzer açıklamalar yapıldığını da unutmayalım. Bazı subayların da içinde olduğu Atabeyler çetesi sanıkları, Başbakan’a yönelik suikast planı için, “Taslak çalışma idi” savunması getirmişlerdi.. Yine Ergenekon terör örgütü kapsamında gözaltına alınan bir emekli subay da, evinden çıkan sahte kimliklerle ilgili olarak “Taslak çalışmalardı” savunması getirmişti.. Dolayısıyla, bu “taslak çalışma” savunmasının, ne kadar sıklıkla başvurulan bir savunma olduğunu, bir kenara not edelim.. Unutmayalım..)
Genelkurmay’ın açıklamasını doğru kabul edip, suç niteliğindeki çalışmanın, Genelkurmay açıklamasında da belirtildiği üzere, onaylanmamış olduğunu bir anlığına varsayalım..
Peki böyle bir ihtimalde, Genelkurmay’ın yapması gereken çalışma, sadece bir açıklamadan mı ibarettir?
Çok açık bir şekilde suç mahiyetindeki bir çalışmanın soruşturulmayıp, “onaylanmamıştır” denilerek ile üstünün örtülmesi kabul edilebilinir mi?
Anayasal kurallara göre kurulmuş meşru hükümet için, “İrticai faaliyetlerde, tarikat ve dini grupların yürüttüğü çalışmalara ilave olarak, bu faaliyetlere zemin hazırlayan bir çok gelişmenin bizzat iktidar tarafından organize edildiği, ...” suçlamasında bulunulduğuna göre, artık o evrak, resmi olsa da, olmasa da soruşturulacak bir evrak mahiyetinde değil midir?
Meşru hükümetin faaliyetlerinin suç olarak gösterildiği bu evrak, onaylanmış olsa da, olmasa da, hazırlayanları tesbit edilmek üzere, soruşturmaya konu olması gereken bir evrak değil midir?
Genelkurmay Başkanlığı’nın “Onaylanmış değildi” gibisinden bir açıklama ile, bu suç mahiyetindeki evrak hakkında bir soruşturma açtığını kamuoyuna duyurmaması, ciddi şüphelere yol açacak niteliktedir.
Çalışma onaylanmış olsaydı, onaylayanlar da soruşturulacaktı.
Ama onaylanmadı diye, o suç niteliğindeki çalışmayı yapanların yanına, bu olay kâr mı kalacaktır?
Çalışmayı hazırlayanlar, “Astsubay ..., üsteğmen ...., yüzbaşı...” şeklinde zincirleme olarak belirlenip, mahkeme önüne çıkarılmayacak mıdır?
Kimden emir almışlardır da böyle bir çalışma yapmışlardır, soruşturulmayacak mı?
Dahası var..
Bu çalışmayı sadece hazırlayanlar değil, medyadaki yalakaları da yargı önüne çıkarılmayacak mıdır?
Bakın dünkü gazetelerden bazıları, Genelkurmay tarafından da kabul edilen, ancak onaylanmadığı savunulan suç mahiyetindeki çalışma için hangi yaklaşımı göstermişler: “Belgeyi dışarı sızdıranlar bulunup, hesap sorulmalı.”
Yani bunların söyledikleri şu: “Askerin siyasetle meşgul olması normaldir. Bu yönde sergilenen suç mahiyetindeki çalışmalar gizli kalmalıdır. Asker içindeki siyasetle ilgilenen suç failleri değil, suç faillerinin eylemlerini ortaya çıkaranlar takip edilmeli, onlar cezalandırılmalıdır.”
Ve bu tavrı sergileyenlere dikkat edin, hepsi son noktada, bir çanakta toplanıyorlar: Bunlar; ya Uzan’ın hortumlarına seyirci kalan, Uzan’ın yanında çalışmış yalaka gazeteciler.. Ya da; bugün ticari işlerini istediği çapta büyütemeyen, eski dönemlerde olduğu gibi her istediğini alamayan medya grubunun mensupları..
Menfaat şebekesi yani..
Ortalık karışsın, biz yürütelim mantığı..
28 Şubat’ta götürdüler..
Yetmemiş, şimdi bir daha götürmek istiyorlar..
Gazeteci falan da değil bunlar..
Resmen darbeci kafalar..
Bir hırsızın yakalandığını gördüklerinde, hırsızın eylemine değil, “hırsızı kimin ihbar ettiği”ne dikkat çeken gazeteciler bunlar..
Bir katilin yakalanmasında, cinayete değil, katilin gözaltına alınmasına eleştiri getiren gazetecilerdir bunlar..
Genelkurmay içindeki, meşru hükümeti suç işleyen bir güç olarak gösteren o belgelerin hazırlayıcılarının tesbit edilmesini isteyeceklerine, “Bu belgeleri gazetelere kim sızdırdı” diyenleri, başka nasıl tanımlayabilirsiniz ki?
Bunların gerçek yüzlerini ortaya çıkarıp, kamuoyu vicdanında mahkum etmedikten sonra, nasıl huzura kavuşabiliriz ki?
Vakit gazetesi
YAZIYA YORUM KAT