"Evli Olmama Rağmen Eski Sevgilim Aradı. Buluştuk..."
I.
Geçmişten gelen adam onu aradı.
Kendisi üç çocuklu bir anneydi artık. Adamın sesini duydu. Bir an irkildi. Kapatmayı geçirdi aklından ilkin telefonu. Başaramadı. Adam: "Görüşebilir miyiz?" dedi. Kadın, çok değil. İki saniye, belki de beş saniye düşündü. Yanlıştı. Bildi. Ama bastıramadı duygularını. Vesveselerini. Şeytani fısıltıları... Kadın, "Tamam" dedi. "Tamam" dediğine kendisi de şaşırdı. Yine de bu şaşkınlığını telefonda belli etmedi.
Adam: "Bir gün, bir saatte, bir yerde nasıl?" diye sordu. Kadın: "O gün, o saate, o yerde.... Hımm... Peki olur" diye cevap verdi.
O gün geldi. Adam ve kadın buluştular. Oturdular. Konuştular. Kalktılar. Tokalaştılar. Buluşmayı ayıp saymayan çevre halkı, sadece kadının tokalaşmasına taktılar. Kadın ve adam ise çevrenin bu tavrını hiç takmadılar. Az sonra da ayrıldılar. Bir süre sonra yine buluştular. Sonra hep buluştular...
Ve bir gün kadın evine geldi. Annesine teşekkür etti. Annesiyle vedalaştı. Çocuklarına baktı. Akşam oldu. Kadının kocası geldi. Hiçbir günah saklı kalmazdı.
Kocası, "Neden?" diye sordu. Kadın, "Eski bir dost. Sakın yanlış anlama!" diye cevap verdi. Kocası, "Neden" diye sordu. Kadın, bu kez "Bilmem" diye cevap verdi. Kocası, "Neden" diye sordu. Kadın, sonunda "İşte" dedi ve sustu. Kocası, o an da çekip belindeki silahı; "işte, öyleyse bu günah ve üç çocuğumla sana bir ömür boyu sorular" dedi ve namluyu kalbine dayadı.
Kalbi acımıştı. Tetiği çekerse kalbinin acısı dinecek sandı. Tetiğe bastı. Silah ateş aldı. Odanın içinde silahın sesi yankılandı. Kadın, koca koca bir çığlık attı. Çocuklar uyandı. Çocuklar ağladı. Çocuklar...
Komşular toplandı. Ambulans çağrıldı. Kalbinden yaralı koca kurtarılamadı.
Mevtayı ertesi günün sabahı gömdüler. Kimseler ama herkesler... Az bir vaktin ardından olayın neden olduğunu öğrendiler. Taziyeye gelen kadınlar bu yüzden kadını görmek istemediler. Kadının yaptığından utandılar. Kadını hep kınadılar. Kendilerini günahsız sandılar!
Erkekler, "Şu kadınlar işte, şu kadınlar fitnenin başılar" diyerek söylendiler. Bu işi bu hale getirenin bir adam mı yoksa bir adamdan fazlası mı olduğunu hiç bilemediler. Belki de bilmek istemediler?!
II.
Geçmişten gelen kadın onu aradı.
Kendisi üç çocuklu bir babaydı artık. Kadının sesini duydu. Bir an irkildi. Kapatmayı geçirdi aklından ilkin telefonu. Başaramadı. Kadın: "Görüşebilir miyiz?" dedi. Adam, çok değil. İki saniye, belki de beş saniye düşündü. Yanlıştı. Bildi. Ama bastıramadı duygularını. Vesveselerini. Şeytani fısıltıları... Adam, "Tamam" dedi. "Tamam" dediğine kendisi de şaşırdı. Yine de bu şaşkınlığını telefonda belli etmedi.
Kadın: "Bir gün, bir saatte, bir yerde nasıl?" diye sordu. Adam: "O gün, o saate, o yerde.... Hımm... Peki olur" diye cevap verdi.
O gün geldi. Kadın ve adam buluştular. Oturdular. Konuştular. Kalktılar. Tokalaştılar. Buluşmayı ayıp saymayan çevre halkı, adamın tokalaşmasına taktılar. Adam ve kadın ise çevrenin bu tavrını hiç takmadılar. Az sonra da ayrıldılar. Bir süre sonra yine buluştular. Sonra hep buluştular...
Ve bir gün adam iş yerine geldi. Babasına teşekkür etti. Babasıyla vedalaştı. Mallarına baktı. Akşam oldu. Adamın karısı geldi. Hiçbir günah saklı kalmazdı.
Kadın, "Neden?" diye sordu. Adam, "Eski bir dost. Sakın yanlış anlama!" diye cevap verdi. Kadın, "Neden" diye sordu. Adam, bu kez "Bilmem" diye cevap verdi. Kadın, "Neden" diye sordu. Adam, sonunda "İşte" dedi ve sustu. Kadın, o an da çıkarıp çantasından silahı; "İşte, öyleyse bu günah ve üç çocuğumla sana bir ömür boyu sorular" dedi ve namluyu kalbine dayadı.
Kalbi acımıştı. Tetiği çekerse kalbinin acısını dinecek sandı. Tetiğe bastı. Silah ateş aldı. İş yerinin içinde silahın sesi yankılandı. Adam, kadın kadın bir nara attı. Mallar sarsıldı. Mallar dağıldı. Mallar...
Komşular toplandı. Ambulans çağrıldı. Kalbinden yaralı kadın kurtarılamadı.
Mevtayı ertesi günün sabahı gömdüler. Kimseler ama herkesler... Az bir vaktin ardından olayın neden olduğunu öğrendiler. Taziyeye gelen erkekler bu yüzden adamı görmek istemediler. Adamın yaptığından utandılar. Adamı hep kınadılar. Kendilerini günahsız sandılar!
Bayanlar, "Şu adamlar işte, şu adamlar fitnenin başılar" diyerek söylendiler. Bu işi bu hale getirenin bir kadın mı yoksa bir kadından fazlası mı olduğunu hiç bilmediler. Belki de bilmek istemediler?!
III.
Bayanlar ve erkekler: 'Hiçbir günah saklı kalmaz' demediler.
IV.
Erkekler ve bayanlar: 'Hiçbir günah saklı kalmaz' demediler.
*** *** ***
*Okuduğunuz bu hikaye aslında bir hikayenin çok daha ötesinde. Hayatın asıl gerçeği. Yalnızca gerçek hayatın, evlilik ya da kadın programları, kartel medya dizileri, gazete veya sitelerdeki yazarlara gelen mektuplar ve mektuplara verilen cevaplar gibi; yani mevcut medya alanlarında oluşturulan kurgular gibi olmadığını anlatmak için bu şekilde resmedilmek istenmiştir.
Yine böylesine bir medya alanında, "Evli Olmama Rağmen Eski Sevgilim Aradı. Buluştuk..." başlıklı bir mektubun yayımlanması ve bu mektuba verilen -amiyane bir tabirle mezhebi geniş- cevaptan mülhemle yazılan bu hikaye ile bu tarz medya alanlarının maskeli yüzüne atılan bir tokat olması temenni edilmiştir.
Söz konusu medya alanlarını salim bir kalp ile araştırdığınızda olayların tamamen bir mizansenden oluştuğuna şahit olmamanız lamümkündür. Nihayetinde, hayattaki karşılığı mezkur medya alanlarında olmadığı gün gibi ortadadır.
Peki, o zaman bu medya alanları işlevi nedir? sorusuna vereceğimiz cevap ise şudur: Eşleri birleştirmeden çok bireyselleşmeye, yuvaların dağılmasından çok dünyevileştirmeye, kadın ve erkek arasındaki sadakati artırmaktan çok fahşa ve münker davranışları basitleştirmeye yönelik algı dayatmalarıdır.
Bu hayat tarzını yavaş yavaş damarlarına enjekte edilmesine izin verenler sekülerleşip ceset torbasına dönerken, kabul edemeyenler ise yazıda da belirtildiği üzere ceset torbasına dolmaktadır!
Bu kesin bir bilgidir. Önlemini almazsak eğer bu hayat tarzı toplumumuzu mahvedecektir.
YAZIYA YORUM KAT