Evet, inadına demokrasi, inadına açılım!
Bugünkü yazımı Muş’ta yaşanan acı olaydan önce yazmıştım. Korkunç haberi öğrendikten sonra da herhangi bir değişiklik yapmayı düşünmedim. Aşağıdaki yazımda da belirttiğim gibi, eğer İmralı ve Kandil sakinlerinin düğmeye basıp, şehir sokaklarını “Apo’cu gençlik” eliyle karıştırmaksa amaçları, ateşle oynadıklarını bilsinler. Bir kez daha yazık olur Türkiye’ye, 1990’lardaki gibi...
Bugün lafı uzatmadan yazmak istiyorum. En iyisi, derdimi ayrıntıya girmeden anlatmak...
Bir:
Anayasa Mahkemesi’nin DTP’yi kapatma kararı barış ve demokrasi açısından kötü oldu.
İki:
DTP’nin sine-i millet kararı da olumsuz bir gelişmedir.
Üç:
Hem kapatma, hem sine-i millet kararları, içte ve dışta Türkiye’yi istikrarsızlaştırmak isteyen ve siyasete şiddet katmak isteyenlerin işine yaradı.
Dört:
DTP’yi kapatma kararı yanlıştır ama dünyanın sonu değildir. Kürt sorununun silahla bağını koparmak için yapılacak çok şey var. Demokratik açılım daha dört buçuk ay önce başlatıldı. Dün bir, bugün iki bile değil. Ne oluyorsunuz?.. Böylesine derine giden, temelinde böylesine büyük acılar yatan bir sorunu çözüm rayına oturtmak için aylar değil, yıllar lazım. Herkes aklını başına toplasın.
Beş:
Kürt sorunu şiddetten arındırılacaksa, PKK dağdan inip günün birinde silahlara veda edecekse, hiç kuşkusuz Öcalan da, PKK ve Kandil de görmezlikten gelinemez. Ama bunun da bir sınırı vardır.
Altı:
Erdoğan hükümeti, Kürt sorunuyla ilgili olarak Cumhuriyet tarihinin en yürekli atılımını başlattı. Bu bizim tarihimizde bir ilk. Bunu da Öcalan ve Kandil görmezlikten gelemez. Çünkü alternatifi, kan ve gözyaşıdır. Bunca acı deneyimden sonra daha hâlâ bunu istediklerine ihtimal veremiyorum.
Yedi:
Kapatma kararında DTP’nin de, İmralı’yla Kandil’in de ciddi yanlışları vardır. Bu yanlışlardan bazılarının bile bile yapıldığı dahi söylenebilir.
Sekiz:
‘Derin PKK’ var mı, ‘kendi inisyatifi’yle kanlı pusulara karar verebilen?.. Bilemiyorum. Ancak, Öcalan’la Kandil’in bilmesi gereken bir nokta var. Eğer bundan sonra dağlarla büyük şehirler hareketlenirse, akacak kan ve gözyaşı, bu kez Öcalan’la Kandil’i de Kürtlerin nezdinde, Kürt kamuoyunda eminim zora sokacak, zamanla tecrit edecek, etkilerini kıracaktır.
Dokuz:
Çare dağa çıkmak değil, dağdan inmektir. Çare, Kürt gençlerini dağa çağırmak değil, dağdan inişin yollarını döşemektir. Anaların beklediği budur. Silah ve şiddet çıkmaz sokaktır. “Apo’cu gençleri” savaş değil, barış yolunda seferber etmektir çare... Siyasal iktidar ‘demokratik açılım’ derken, siyaset meydanını terkedip barış değil, savaş çağrıları yapmak, Kürt gençlerine de, Kürt analarına da, bütün Kürtlere de, Türklere de iyilik değil, kötülüktür.
On:
Başbakan Erdoğan’ın bütçe görüşmelerinde dediği gibi, “İnadına demokrasi, inadına demokratik açılım!” Doğru olan budur. Ama bu yolda kararlılıkla yürümek demek, bu sözlerin içini doldurmaktan geçer. Bunu da hükümetin göz ardı etmekten kaçınması gerekir.
Son söz:
Mazinin esiri olarak, acıların tutsağı olarak barış yapılamaz. Bunu da İmralı ve Kandil sakinlerinin iyi düşünmeleri lazım.
MİLLİYET
YAZIYA YORUM KAT