1. YAZARLAR

  2. Etyen Mahçupyan

  3. Evet ama yetmez
Etyen Mahçupyan

Etyen Mahçupyan

Yazarın Tüm Yazıları >

Evet ama yetmez

22 Ağustos 2010 Pazar 23:07A+A-

Referandumlar, arka planında ideolojik karmaşa olan sorunları basitleştirerek, toplumun çoğunluğunun tercihini hayata geçirirler. Herkesin ‘evet’ veya ‘hayır’ demesindeki nedenler çok farklı olsa da, sonuçta bu ‘evet’ ve ‘hayır’lar birer kapta toplanır. Bu durum siyaseti bir miktar öldürür, çünkü kamplaşma öne çıkar ve tartışmalar yüzeyselleşir. Ancak siyasetin kültürel vesayet altında olduğu ülkelerde bir özgürleşme potansiyeli de yaratır. Bütün etnik, dinsel veya ideolojik kimliklerin kendi homojenliklerini koruyarak belirli siyasetleri desteklemesinin sonucu olan cemaatçilik sürdürülemez hale gelir. İnsanlar kendilerini hiç hazzetmedikleri başka cemaatlerle yan yana bulabilirler. Bu durum her cemaatte iç kırılmalara neden olur çünkü söz konusu birlikteliğin siyasi bir anlamı ve yükü vardır. Böylece referandumun konusunun yeniden önemli hale gelmesi fırsatı doğar ve içerik her cemaati böler... Dolayısıyla gelişmiş demokrasilerde siyasetin üstünü örten bir kolaycılık olan referandum, demokrasinin yerleşmediği cemaatçi toplumlarda cemaat içi demokratikleşmenin de tetikçisidir.

Söz konusu dinamik, cemaatlerin alt gruplarını özneleştirdiği gibi, farklı cemaatlerin alt gruplarını biraraya getiren ‘utangaç’ koalisyonlar da üretir. Türkiye’de de böyle oluyor ve bu son derece değerli bir gelişme... ‘Yetmez ama evet’ diyenler Türkiye’de yeni tomurcuklanan bir müstakbel siyasetin ipuçlarını taşıyorlar. Bu grubun gerçekliği algılama ve siyaseti yorumlama kapasitesi onları bir özne yapmaya aday. Ancak özne olabilmek, dışarıdan bakıldığında bir siyasi nesne de olunduğunun idrak edilmesini gerektiriyor. Bu nedenle ‘yetmez ama evet’ diyenlerin kendilerine yönelik kritik bir bakışa da hazır olmalarında kendi açılarından yarar var.

Geçen haftaki ‘Utangaçlar’ başlıklı yazıma gelen çok sayıdaki mesaj, bu grubun el yordamıyla bir analizinin yapılabilmesine olanak tanıyor. İlk tesbit bu grubun kültürel anlamda homojen olmadığı, içlerinde dindar veya muhafazakâr diye adlandırılacak kişilerin de olduğu. Ne var ki ortada kullanılan bir dil var ve bu dil belirli bir siyasi algıya tekabül ediyor. Dolayısıyla ikinci tesbit bu grubun ortak dilinin sol olduğudur. Çünkü ‘yetmez’ kelimesi var olan durumun daha da değişmesi gerektiğini söylüyor ve kullanılan gerekçelerden de bu değişimin evrensel demokrasi anlayışına doğru olmasının istendiğini anlıyoruz. Eğer Türkiye’deki sol kavramını kuşatan zihinsel çarpıklıktan azade iseniz, kültürel farklılıkları kuşatan demokrat bir sol anlayışın nüvelerini burada yakalayabilirsiniz. Üçüncü tesbit ‘yetmez ama evet’ diyenlerin diğer grup ve duruşlara karşı mesaj verme kaygılarının ön planda olması. AKP’ye destek verilirken, aynı zamanda hükümet uyarılmak da isteniyor. Bu değişimle yetinilmeyeceği, referandumda ‘evet’ demenin demokrasi yönünde değişim iradesi için bir taahhüt olarak görüldüğü söyleniyor. Diğer taraftan ‘yetmez dolayısıyla hayır’ diyen solcular da doğrudan muhatap alınıyor. Bu farkındalık ‘yetmez ama evet’ diyenlerin solda durduklarının veya oraya talip olduklarının da açık göstergesi. Yapılan şey ‘neden hayır değil’ mantığının sergilenmesi ve bu karşılaşma açısından bakıldığında ‘evet’ kelimesinin ‘yetmez’e kıyasla öne çıktığını anlıyoruz. Belki de şöyle bir yorum yapabiliriz: ‘Yetmez’ kelimesi bu grubu sıradan ‘evet’çilerden ve hükümet yandaşlarından ayırıyor, ‘yetmez’den ‘evet’e giden yol mantıksal bir çözümlemeye izin vererek bu grubu geleneksel soldan da ayırıyor ve nihayet ‘evet’ kelimesi de bu grubun solu demokrat bir içerik üzerinden yeniden tanımlamasına izin vererek bu enerjiyi geleceğe taşıma potansiyeli yaratıyor. Böylece referandumun hemen sonrasında aynı grubun bu kez belki de ‘evet ama yetmez’ sloganıyla ortaya çıkmasının zeminini oluşturuyor.

Siyasetten sosyolojiye geçtiğimizde ‘yetmez ama evet’ diyenlerin en önemli özelliği bir bireyselliği veya bireyselleşmeyi taşıması. Burada cemaatleri temsil eden grupçuklar değil, cemaatlerden kopmuş bireyler yer alıyor. Öte yandan bu bireylerin cemaat içi alt gruplardan tümüyle bağımsız olmadıklarını da öngörebiliriz ve bu durum zaman içinde cemaatlerin de dönüşümlerine yol açacak bir demokratik rüzgârın oluşabileceğini ima ediyor. Böylesi bir çerçeveden bakıldığında ‘yetmez ama evet’ diyenlerin Türkiye’deki yozlaşmış ‘laik’ tanımından öte, bireyselleşmeyi besleyen, gerçek anlamıyla seküler bir grup oluşturduklarını söylemek mümkün gözüküyor.

Bu grubun içinde yer alan ve daha derinlemesine gözlemlere sahip olan Esra Elmas, her cemaatin içinde merkezden uzaklaşan ama gidecek yeri olmayan insanlara ve özellikle gençlere işaret ettiği yazışmamızda, bu kesimin ne cemaatleri içinde ne de dışında ciddiye alındıklarını vurguluyor. Bu ise herhangi bir cemaatin içinde olmaya direnen, bireyselliğini öne çıkaran, farklı kültürel zeminlerden gelseler de ortak bir duruşu paylaşabilen insanların ortaya çıktığını düşündürtüyor. Eğer gerçekten de böyle bir dinamik varsa, bunun Türkiye toplumunun alttan gelen demokratik dönüşümünün hem sonucu, hem de sonraki adımlarda tetikleyicisi olabileceğini öngörebiliriz. Bugün için gündem referandumla sınırlı ve siyasetin sınırı da orada çiziliyor. Nitekim Elmas’ın tesbitiyle bu grup siyasette yer almak istemekle, ille de siyaset yapmak gibi bir zorunluluk taşımama duygusunu korumak arasında salınıyor. Referandum sonrasında bu grubun siyasi işlevlerinin sürüp sürmeyeceğini bilemeyiz, ama yine Elmas’ın ‘yetmez ama evet’ diyenlere ilişkin şu cümlesi, Türkiye solunda yeni bir potansiyelin haberciliğini yapıyor: “Hem mağduriyete saygı duyan, hem mağduriyetten çıkmak isteyen, (ancak) mağduriyete sarılarak siyasetsizlik pozisyonunda pasifize olmak (da) istemeyen çok insan var...”

İşte bu insanların birçoğu önümüzdeki cumartesi saat 15:00’te Tünel’den Taksim’e ‘yetmez ama evet’ yürüyüşü yapacaklar. Açıkladıkları metinden ben her şeyi anlatan üç mesaj seçtim: Bugün demokrasi için en büyük engel yargı oligarşisidir... Referandum paketindeki hiçbir değişiklik şu an var olan maddelerden daha kötü değildir... Ve sadece darbeler değil, ben de değiştirebilirim.

‘Yetmez ama evet’çiler herkesi bu ülkede ‘ben’ demenin, vatandaş olmanın siyasi erdemine davet ediyorlar...

[email protected]

TARAF

YAZIYA YORUM KAT