Evet "akıl dışı cephe!"
CHP, MHP ve BDP'nin "hayır" kampanyası yürütmesini "Akıl dışı retçi cephe" olarak nitelemem üzerine, MHP'li Oktay Vural aradı ve "akıl dışı" olarak nitelememe tepki gösterdi. "Benim aklımın dışında' yazsaydınız" dedi.
Ben de "Zaten sütun bana ait, okuyucu da bu nitelemenin bana ait olduğunu anlayacak" dedim.
Aslında Oktay Vural doğru söylüyor, kendisine de ifade ettim, MHP'nin 'hayırcı' olması için "ben" "tek makul gerekçe" bulamıyorum.
Aynı şekilde CHP'nin ve BDP'nin "hayırcı"lığının da tek makul gerekçesi yok.
Onun için ya Anayasa değişiklik paketini yanlış anlatıyorlar ya da hiç oralarda dolaşmayıp, kendi tabanlarının duygu dünyasını harekete geçirecek başka gerekçelerle AK Parti karşıtlığı yapıyorlar.
"Akıl dışılığın" en net göstergesi ise bu üç partinin, çok farklı dünyalardan gelip "hayır"da buluşmuş olmasıdır. Öyle ki, bu üç partinin görüşlerini toplasanız, önce birbiriyle vuruşacaklar.
Bu akıl dışılığın nasıl bir "abeste buluşma" olduğu daha iyi görünsün diye o yazımda "üçlü bir miting" davetinde de bulunmuştum. Şöyle "Biji Apo'lu, Başbuğ'lu, Kemalizmli" bir miting...
"Hayır"da el ele tutuşup, mitingde yan yana görünmekten utanmak niye?
Bu birliktelik evet akıl dışı bir buluşmadır.
Bunu tek ben de söylüyor değilim.
Her çevreden insan, "Bu 'hayır'ın mantığı yok" diyor.
Ne anlama geliyor acaba "mantığı yok" ifadesi?
Bir şey daha söylemeliyim:
Bu tür tepki gösterenler aslında o camianın karşıtları değil yakınlarıdır.
CHP'ye "demokrat ve sol aydınlar" "Bu işin mantığı yok" diye sesleniyorlar.
MHP'ye, "milliyetçi ve 12 Eylül mağdurları" "Bu işin mantığı yok" diye sesleniyorlar.
BDP'ye, "Kürt ve Kürt sorununa duyarlı" çevreler "Bu işin mantığı yok" diye sesleniyorlar.
Fark nerede ki, böylesine bir tavır farkı ortaya çıkıyor?
Bence fark, her üç partinin politbürosu ile bağımsız dünyaların zihin dokularında...
Birisi merkezi iradenin kalıbı ile bakıyor, bakmak zorunda hissediyor kendisini, diğeri daha Türkiye eksenli ve hiç şüphesiz daha bağımsız değerlendiriyor.
Alın size sosyolog Hasan Bülent Kahraman'ın sözleri:
"Gerçek aydınlar 'evet' diyor. Sisteme entegre olmayı kendine varlık nedeni seçmiş aydınlar ise 'hayır' diyor. Onlar sonuçta 'bürokrat aydın'dır.
-BDP hiçbir maddeyi Kürt çıkarlarına aykırı bulmuyor. Anayasa'nın tümü değişmediği için bu değişikliğe karşıyız diyor. Anlaşılmaz bir mantık." (Taraf'ta, Neşe Düzel'e verdiği mülakat.)
Alın size, Kürt Enstitüsü eski Başkanı Hasan Kaya'nın BDP'nin tavrına ilişkin değerlendirmeleri:
-BDP kendi var oluş gerçeği ile çelişiyor. Yıllardır savundukları özgürlüklere en çok onların ihtiyacı var. Boykot sadece MHP-CHP gibi statükocuların işine yarar. (Bugün'de Seda Şimşek'e verdiği mülakat.)
Alın size, MHP genel kurul delegesi olan eski ilçe başkanlarından Doç. Dr. Ömer Özkan'ın değerlendirmesi:
-MHP yanlış rayda. YARSAV'ın, BDP'nin, CHP'nin yanında ne işi var?"
Bunlar CHP'nin, MHP'nin, BDP'nin merkez kadrolarının yanında durulmadığı zaman, yani özgür düşünüldüğü zaman ortaya çıkan görüşler...
Bu halk oylaması, kitlelerin zihninin ana meseleden ne ölçüde kaydırılabileceğinin oylaması olacak. Bakalım ne olacak?
Çok dramatik bir durum
Fatih'ten sonra Elif Erbakan da konuşmuş Akşam Gazetesi'ne... Kongreyi yenilemek için imzaların tamamlandığını, Fatih'in genel başkanlık için bir engeli bulunmadığını, askerliği yapmamış olmasının, yasal açıdan sorun teşkil etmediğini söylemiş.
Nasıl bir durumla karşı karşıyayız, anlayana aşkolsun.
Numan Bey oradan sesleniyor:
-Her şey siyaset değil arkadaşlar, dostlar, diyor. Yarın utanacağımız şeyler söylemeyelim.
Bu, benim bir siyasetçide görmekten mutluluk duyacağım bir söz. Siyasete abanmayan ve feragat ruhundan haberli bir insanın tavrı. Ama bu anlaşılır mı, günün siyasetinde bunun yeri var mı bilemiyorum.
Merak ediyorum Fatih Bey'le ve Elif Hanım'la, Numan Bey karşılaşınca ne yaparlar, öyle klasik siyasetçi hazmıyla, birbirine tebessüm mü sunarlar?
Merak ediyorum, "ak saçlı abiler"den bir teki, Fatih'e veya ablası hanımefendiye "Azıcık geride dursanız" gibi bir şey söylemezler mi?
-Keşke genel başkan adayı yaptığımız insanı bu kadar kolay harcamasak, bu ahlaki bir sorun olarak görülebilir, demezler mi?
Merak ediyorum, Fatih Erbakan'ı öne çıkaran bir Saadet, halktan yüzde kaç oy almayı bekler?
Yaşım 62, her gün bu işlerin ne kadar zor olduğunu yeniden idrak ediyorum. Türkiye zor ülke.
BUGÜN
YAZIYA YORUM KAT