Etme Bulma Dünyası!
Hep denir ya, “hukuk herkese lazım” diye.. Etme bulma dünyası bu dünya. Rüzgar ekenler, gün geliyor fırtına biçiyorlar. “Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste” demişlerdir.
Allah (cc), ülkeler ve halklar arasında serveti ve iktidarı evirip çevirir. Mallarımız, canlarımız ve sevdiklerimizle kimi zaman artırılarak, kimi zaman da eksiltilerek imtihan olunacağız..
Geçenlerde Halis Toprak için üzülmüştüm. Nereden nereye.. Daha önce biliyorsunuz Cem Uzan. Şimdi de Aydın Doğan. Peki yarın..
Aydın Doğan Sirkeci’de oto yedek parçacılığı yaparken bir anda gelip Media patronu oluvermişti..
Bir gecede Simaviler gitti ve Türkiye Aydın Doğan’la tanıştı..
Herkes biliyor ki, Aydın Doğan’ın arkasında Koç var.. Ve bu grup birtakım derin ilişkilerin içindedir. Bu operasyon derin bir kararla hayata geçirilmiştir..
Aydın Doğan “İmparator” olarak tanınsa da çok da mutlu bir insan olduğunu sanmıyorum.. Bu tür derin ilişkilerde İmparatorluk filan olmaz. O sizin sadece rolünüzdür.. Sizi paratoner diye oraya dikerler..
Hep diyorum ya, Devletin KİT’leri varsa, Derin devletin de örtülü KİT’leri vardır..
Bu işlerin arkasında derin hesaplar, derin pazarlıklar vardır.. Orada hukukdan önce başka raconlar sözkonusudur..
Ha! Bu arada Aydın beye hatırlatayım, kimseye güvenme.. Yarış atından sütçü beygiri olmaz. Ayağı kırılan yarış atının işi bitirilir.. Pazarlık şansı hiç yoktur.. Tek ümidi, unutulmaktır.. Tıpkı Simavilerin yaptığı gibi.. Almanya, Polonya olmaz. İsviçre ya da İskandinav ülkelerinden biri. Derin yapı sürecekse yeni bir kahya bulacaklardır kendilerine..
Bu işlere meraklı, hevesli ne de çok insan var aramızda.. Kimse riskine bakmıyor.. Herkes şöhret ve pırıltılı bir dünyanın büyüsüne kapılıp aynı cehenneme yuvarlanıyor.
Aydın Doğan nasıl böyle bir yanlış yaptı bilmiyorum. Ama bu adamlar kendilerinden hesap sorulamayacağını, heryerde adamları olduğunu düşündüklerinden çok hata yapıyorlar.. Daha araştırılsa neler çıkar neler..
Bir de akıllarınca tedbirlerini almışlar.. Arkalarında ABD, Almanya, İtalya, İsrail var.. Öyle ya Springer’in ortağı. CNN’nin Türkiye temsilcisi, Rizzoli Grubla Seat Pagini ile iş tutuyorlar. Kim dokunabilir onlara.
Zaten hisselerinin bir bölümü yurtdışına satılmıştı. Bir kısmı zaten borsada satılmıştı. Piyasaya da inanılmaz borçları var. Borsadaki değerler de düşünce, Aydın Doğan için öyle anlaşılıyor ki yolun sonu..
Aydın beye hatırlatalım, “düşenin dostu olmaz”..
Şimdi Aydın Doğan gitti gitmesine de, arkasından kimi/ kimleri sürükleyecek ya da sıradaki kim ona bakmak gerek..
“Rakibinin batışını şampanyayla kutlayan adama kesilen vergi borcu kamu vicdanını rahatsız etmedi” diye yazmış bir gazete..
Az şirket mi yuttu Koç ve Doğan.. O reklamcıları, o haber programlarında tehdit ve şantaj yoluyla iş bitirenler..
Fethullah Gülen Hocaefendiye karşı yürütülen kampanyayı hatırlayın. Gülen’in yurtdışına çıkmasıyla sonuçlanan süreci. Nasıl bir terör estirdiler. Ardından sıra bana geldi.. Tam bir hafta, gazeteleri, televizyonları ile neler yazdılar, neler söylediler.. Ama ben gitmedim. Yoksa hedefleri beni de göndermekti..
İnsanları intihara mı sürüklemediler.. “Topyekun savaş” manşeti atan kimdi?
Darbe kışkırtıcılığı yapanlar kimlerdi? Soğuk savaşın, psikolojik harbin Truva atı gibi idi adeta bir kısım media.
“Media tetikçiliği”, “Media terörü” diye bir kavram üretilmişti, yaşananları anlatmak için.
Doğan’ın kavga etmediği kimse var mı? Dinç Bilgin, Karamehmetler, Aksoy..
Arz-ı ihlas ettiği dergah bir: Derin güçler ve Koç.
Koç dedim de, Aydın Doğan’ın Vehbi Koç’la ilişkisi ne?
Kıraçlarla Rahmi Koç’un DNA’ları aynı mı? Yoksa Vehbi Koç’un cesedi onun için mi ortadan kaldırılmak istendi?!
Bernard Nahum’la Vehbi Koç’un ortaklığı nereden geliyor? Bernard Nahum, Hayim Nahum’un nesi olur? Bu sorular kapalı kapılar arkasında nicedir hep konuşulur durur.. Sahi, gerçek nedir?
Atatürk’ün dişçisi General Güsberg ile Koç ailesinin ilişkisi ne?..
Gerçekten Koç’un soyağacı Hacı Bayramı Veli’ye mi dayanıyor?
Bu dünyada işleri böyle de, ahiretleri ne olacak bu adamların?
Aydın Doğan çırpınmayı bırakıp, “ben nerede yanlış yaptım” diye düşünmeli.. “Sen kaybettin yolunu, yolların günahı ne?”
Aydın Doğan’ın başına gelenler Koç’a ders olmalı.. Baykal’a da Bahçeli’ye de..
Eş zamanlı olarak Kenan Evren’in adının resmi binalardan, caddelerden silinecek olması bir tesadüf olmasa gerek..
Bir insan suçlu da olsa elbette hakları vardır.. Hukuksuzluk hukuksuzlukla giderilmez.. Aydın Doğan ve Kenan Evren gibiler, hukuk içinde kalınarak da çok ağır cezalara çarptırılabilirler. Ancak hukuksuzluk hukuksuzluğu çağırır.. Hukuksuzluğun çaresi hukuk olmalıdır.. Ki bunun adresi brifiglerle sulandırılmış, derin devletten yana, ideolojik ve politik kaygılar taşıyan “Yandaş yargı” olmamalıdır..
Selâm ve dua ile.
BİR ÖZÜR BORCU:
Sn. Hasan Subaşı aradı. “8 Eylül tarihli, Sabah Akdeniz ekinde çıkan ‘Bir Bürokrat’ başlıklı köşe yazımda kendimi tarif etmiyorum” dedi. “30 yıldır darbelere karşı yazı yazan, görüş bildiren her zaman sivil siyaseti ve tam demokrasiyi savunan bir siyasetçiyim.” “Halkı küçük görenleri, vesayet rejimini savunup halka yarım demokrasiyi bile çok görenleri her zaman eleştirdim. Ülkemin gelişmesinin önünde tıkaç olarak gördüm” diyen Subaşı, kınamak istediği zihniyeti, bir ironi ile ifade etmeye çalışırken, karşı olduğu bir fikri savunur gibi algılandığını söyledi.. 28 Şubat’ta darbecileri eleştirdiğini, Ağar’ı, Çiller’i, Cindoruk’u eleştirdiğini söyleyen Subaşı’nın yanlış anlaşılan yazısını alıntılayan bir gazeteci arkadaşın yanlış yorumuna bu şekilde ortak çıkmış oldum. Özür dilerim.
TRT’de din programı yapan, Müftülük görevine gelmiş bir kişinin (Turan Dursun) emekli olunca dinsiz olduğunu, hatta din karşıtı olduğunu öğrenmenin şokunu yaşayan bir nesilden geldiğim için, demokrat maskeli faşistlerin bol yetiştiği bir coğrafyada, aklıma takılsa da fazla şüphe etmedim haberden. Ama yanılmışım.
Bu arada Baykal, Ergenekon’dan içeride olanlara, “Cumhuriyeti sürdürmek isteyenlere selam olsun..” Cumhuriyet yönetimine kasdedenlere selam gönderen bir CHP lideri. Burası Türkiye. Olmaz olmaz deme, olmaz olmaz..
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT