"Eşyamızı kendisinde bulduğumuzun dışında, birisini alıkoymamızdan Allah'a sığınırız"
Yusuf dedi ki: "Eşyamızı kendisinde bulduğumuzun dışında, birisini alıkoymamızdan Allah'a sığınırız."
Dediler ki: "Ey Vezir, gerçek şu ki, bunun yaşlı (ve) büyük bir babası var; onun yerine bizden birisini alıkoy. Doğrusu biz, seni iyilik yapanlardan görmekteyiz." (Yusuf-78)
Dedi ki: "Eşyamızı kendisinde bulduğumuzun dışında, birisini alıkoymamızdan Allah'a sığınırız. Yoksa bu durumda kuşkusuz biz zalim oluruz." (Yusuf-79)
Bu durumda çaresiz, içinde bulundukları güç durumu, babalarının kendilerinden almış olduğu sözü düşünmeye başladılar. Bunun üzerine, alıkonulan delikanlının, babasının çok yaşlı olduğunu söyleyerek Hz. Yusuf’u kendilerine acındırmaya çabaladılar. Sözkonusu yaşlı babanın hatırı için, onu serbest bırakmasa bile, hiç olmazsa onu değil de onun yerine aralarından başka birini alıkoymasını istediler. İsteklerini geri çevirmemesi için, onun iyiliksever ve temiz bir insan olduğunu hatırlatmayı da unutmadılar.
Ancak Hz. Yusuf’un amacı, onlara iyi bir ders vermekti. Onları, kendileri, babası, kısacası herkes için kafasında tasarladığı sürprize hazırlamak istiyordu. Böylece bunun yaratacağı etki, onların hafızalarından asla silinmeyecekti. Bunun üzerine, onların bu sözlerine karşılık:
“Yusuf; `Çalınan eşyamızı valizinde bulduğumuz kimseden başkasını alı koymaktan Allah’a sığınırız. Yoksa, zalimlik etmiş oluruz’ dedi.”
Dikkat edilirse Hz. Yusuf, “Hırsızlık suçu işlememiş bir masumu alıkoymaktan Allah’a sığınırız” demiyor. Zira alıkoyduğu öz kardeşinin hırsız olmadığını bilmektedir. Bu nedenle de kullandığı sözcükleri ustaca seçiyor.
Böylece Hz. Yusuf, suçlamayı ne onaylıyor, ne de reddediyor. Hiçbir lâf kalabalığına başvurmaksızın, sadece gerçeği dile getirmekle yetiniyor.
FİZİLALİL KUR’AN
"Hırsız" kelimesi yerine "malımızı bulduğumuz kimse" deyiminin kullanılmış olması çok anlamlıdır. Hz. Yusuf (a.s) kardeşi hakkında "hırsız" kelimesini kullanmaktan çekinmişti. Çünkü kardeşi gerçekte hırsız değildi. Buna "tevriye" denir. Tevriye bir hakikatı örtmek yahut "gizlemek" demektir. Bu uygulamaya belli şartlar ve sınırlar içinde İslami kurallar izin vermiştir. Fakat şahsi amaçlı bir kazanç için değil bir kötülükten sakınmak yahut bir zalimin elinden bir mazlumu kurtarmak için uygulanabilir. Veya gerçek dışı bir şey söylemekten yahut yanıltıcı bir araca başvurmaktan başka çare kalmadığı durumlarda bu yol geçerli olabilir. Apaçıktır ki, benzer bir durumda sadık bir insan açıkça yalan söylemeyecek ve göz göre göre hileye başvuramayacaktır. Bunları yapmak yerine öyle bir şey söylemek ya da yapmak zorundadır ki, ne tam anlamıyla doğru ne de tam anlamıyla yanlış olsun. Aynı şekilde söylediği açıkça yalan da değildir; yaptığı yalnızca kötülüğü defetmek için gerçeği gizlemek olmalıdır. Böyle bir uygulama hem hukuken hem de ahlaken şer'idir: ancak bir takım şahsi çıkarlar için değil, daha büyük bir kötülüğü çok daha küçüğüyle izale etmek amacı taşımak şartıyla...
Bu tür uygulama örneklerine mücadelesi esnasında Rasulullah'ın (s.a) hayatında da rastlanmaktadır. Ve bu uygulamaların herhangi bir hukuk ya da ahlak kuralına göre itiraz götürür yanı olamaz.
TEFHİMUL KURAN
HABERE YORUM KAT