"Estetik" tanklar, şahane "kamuflaj"lar!
Nehir kenarı adamı, epeydir bunalımda; içinde hiç öfke olmadığını öne sürse de, öfkesini gizlemeye çalışıyor.
"Sureti haktan görünme" sihirbazlığı da...
"Kesin bir tarafım yok" derkenki "efsunculuğu" da paçalarından dökülüyor.
Oda TV operasyonlarından sonraki ruh halini bastırmaya çabalıyor; "Her şeye rağmen ayaktayım" demeye getiren cümleler kuruyor.
Geçenlerde "Başımıza gelen felaketler neşemizi bozamıyor" diyordu; Radikal'deki arkadaşlarıyla "Yakup"taki sohbetlerini anlatırken...
Gece ilerledikçe neşeleri keskin bir mizaha dönüşmüş, aralarından birisi "Silivri'ye gidecek olsanız yanınıza ne alırsınız?" diye sormuş...
Nehir kenarı adamı da, gitarından, iPod'una; çayından, şarabına kadar sıralamıştı.
O satırları okuduğumda "Attığı manşetlerden bir demet yapıp götürecek hali yoktu, ya!" diye geçirdim, içimden...
İlk aklıma gelen de, nedense "Aman Sincan Sanmayın" manşeti olmuştu.
*
17 Ocak 2007'deki o manşet, taşra baskılarına aitti; şehirde "Askerin Hassasiyeti" diye "estetik operasyon" geçirmişti!
O günlerde henüz nehir kenarına taşınmamış adamın gazetesi, kamuoyuna "EMASYA birliğinin tatbikatı kapsamında İstanbul'da Çağlayan Meydanı'ndan tanklar geçebilir, aman onları Sincan'daki tanklar gibi değerlendirmeyin" derken...
Aksine tam da "tanklara" gönderme yapıyordu...
Tankların geçme ihtimalini, ne kadar sevdiği her halinden belli olan bu "kumpas" manşet!
*
Nehir kenarı adamının "keskin bir mizaha dönüşmüş" neşeli dakikalarını anlattığı yazısından sadece üç gün sonra, Yeni Şafak'ta iç sayfalardan kafasını uzatan bir çarpıcı habere ilişti, gözlerim...
Haberin başlığı aynen şöyleydi:
"DİNK CİNAYETİ, DARBE TEŞEBBÜSÜ"
Hrant Dink Davası'nın on yedinci duruşmasında soruşturmanın seyrini "değiştirebilecek" önemli bir gelişme yaşanmıştı.
Savcı, Dink Suikastı için atılı suçun TCK'nın 309. maddesi kapsamında değişebileceğini söylemişti.
Değişiklik gerçekleşirse...
Terör suçlamasıyla yargılanan sanıklar...
"Anayasal düzeni silah zoruyla ortadan kaldırmaya teşebbüs"ten yargılanabilecek!
*
Şimdi, şu iki fotoğrafı bir araya getirelim...
Önce, tankların Çağlayan Meydanı'ndan geçme hazırlığını "estetik operasyon" geçirerek haber veren bir manşet...
Tesadüf bu ya...
İki gün sonra, Türkiye'yi sarsan Dink Suikastı!
*
Bir de "Wikileaks-Türkiye" kriptoları var...
Kriptoların Hrant Dink Suikastı'ndan hemen sonraki günlerde (9 Şubat 2007) yaşananlarla ilgili kısmını okuyoruz...
Dönemin ABD Ankara Büyükelçisi Ross Wilson, "Türkiye'de milliyetçilik iğrençleşiyor" diye telgraf çekmiş, üstlerine...
*
Suikastın hemen ardından, Hrant Dink'in katledilmesini kafadan "milliyetçi rüzgarlara" bağlayan kalemler az değildi...
Cinayeti, birebir "Türkiye'de yükselen milliyetçi rüzgarlarla" izah ettiğinizde...
Suikastın perde arkasındaki "Amerikan yapımı" Ergenekon örgütünün üzerini de -ister istemez- "konforlu" bir tezle örtmüş oluyordunuz.
Böylelikle, aslında "o milliyetçi rüzgarları" yükselten kurgunun asıl sahipleri de...
O rüzgarların milliyetçi-ulusalcı aktörlerini piyasaya süren mekanizma da gizli kalmış oluyordu!
*
Suikast öncesinde haftalar-aylar boyunca...
Toplumsal alanda boy gösteren "milliyetçi-ulusalcı refleksleri" örgütleyen de...
"Operasyona uğrayan" bir şehrimizde saksıda sözüm ona "milliyetçi genç" yetiştiren de...
Aynı kirli, aynı "gayrı milli" mekanizma idi.
*
Eh, o vakit, söz konusu "milliyetçi dalgadan ve aktörlerinden" fena halde yakınan kriptolar çekmek, "şahane bir kamuflaj kıyafeti" giymekle eş değer hale geliyor...
Böylesi bir dezenformasyon kıyafeti...
Kriptolar "deşifre" edildiğinde...
Sizlere harikulade bir "sureti haktan görünme" fırsatı sunuyor!
YENİ ŞAFAK
YAZIYA YORUM KAT