Eşref Edib'den bir İslamcının portresi
Modern Türk düşüncesinde üç ana akımın belirleyici olduğu söylenebilir: İslamcılık, Türkçülük, Batıcılık. Osmanlı'nın son döneminden itibaren başlayan kurtuluş arayışlarının, çöküşü durdurma kaygılarının, her türlü güç ve imkânıyla üstümüze gelen sömürgeci yüzüyle tanıştığımız Batı'ya karşı çözüm arayışlarının özetidir bunlar.
Batıcı ve Türkçüler kabaca batılı değerlere sarılarak, batılılaşarak, Batı medeniyetine geçerek kurtulacağımıza inandılar. İslamcıların derdi daha başkaydı. Batı karşısında yenik düşmeye başlayan Osmanlı'yı kurtarmak kaygısıyla başlayan ve İslam medeniyetini yeniden diriltme, Batı'nın meydan okumasına karşı bir cevap yetiştirme telaşı vardı. İlk dönem İslamcıların metinlerinde derin bir sancı hissedilse de medeniyetimizin gücünden emindirler. Bunlarda görülen yer yer eklektik çözüm önerileri Batı'yla karşılaşmanın, Batı'yı kavrama çabalarının ortaya çıkardığı sorunlarla ilgilidir. Mesela kabaca, "Batı'nın ilim ve fennini alıp ahlakını almamak" şeklinde formüle edilen tezlerin bugün aşılmış olmasında o dönem ortaya konan samimi çabaların büyük katkısı vardır. Bu birikim üzerinde tüm renkleriyle İslamcılık daha derinlikli bir perspektif kazandı. Pozitivizmin etkisiyle ortaya çıkan ve ilerlemeci tarih anlayışına uzanan bu eklektik tonlar ilk dönemin Batı'ya karşı giriştiği müthiş entelektüel çabaların sonucuydu. Kabul etmek gerekir ki, o dönem her görüşten aydın birikim, ilgi ve ürün açısından sanılanın çok üstünde entelektüel kapasiteye sahipti. Batı'yı çok iyi takip ettikleri gibi kendi kültürümüzle de bağlarını koparmamışlardı; Doğu ve Batı'ya bugünkü aydınlarla kıyaslanamayacak düzeyde vakıf olduklarını kabul etmek zorundayız.
Mehmet Akif'in hayatı; İslamcılık düşüncesini tanımak, ilk dönem temsilcilerinin birikim ve dünya algılarını kavramak açısından ideal bir örnektir.
Onun çok yakınında bulunan, onunla beraber dergi çıkartan dava arkadaşı Eşref Edib'in Mehmet Akif isimli eseri, tarihten bir sayfa olmaktan çok yaşadığımız ana yönelik bir hatırlatma olarak ayrı bir anlamı haizdir. Eşref Edib'in ilk baskısı 1938 yılında yayınlanan eserini değerli araştırmacı dostum Fahrettin Gün titiz bir çalışmayla edisyon kritik yaparak gün yüzüne çıkarmış. Kitabın ete kemiğe bürünmesinde de yayıncılığı bir hayat tarzına dönüştüren Beyan Yayınları'nın değerli yönetmeni Kemal Temizer'in duyarlılığının ve deneyiminin büyük payı var.
Mehmet Akif'in hamaset edebiyatına kurban edildiği, resmi söylemle İslami duygusallık arasına sıkıştırıldığı bir ortamda bu kitap, İslamcılık düşüncesi açısından onun nerde durduğu ve kişiliğinin yanı sıra düşüncelerini tanıma konusunda da başvurulacak birinci el kaynaktır kuşkusuz. Eşref Edib uzun ömrü boyunca yazmaktan uzak durmadığı gibi ömrünün son demlerine kadar yazdıklarından dolayı mahkeme yollarını eskitmiş son Osmanlı münevverlerinden biriydi. Onun kaleme aldığı ve "Mehmet Akif- Hayatı Eserleri ve Yetmiş Muharririn Yazıları" başlığı ile yayınladığı kitap sadece Mehmet Akif'i anlamak açısından değil yirminci yüzyılın başından vefat ettiği 1971 yılına kadar geçen süredeki bir fikir mücadelesinin tarihinin izini sürmek açısından da başvuru kaynağıdır. O da Mehmet Akif gibi bir yanıyla Türkistanlı diğer yanıyla Balkanlı bir Osmanlı ailesinin çocuğu olarak parçalanan İmparatorluğun tüm acılarını, çelişkilerini yaşamış bir isimdi.
Toplam 871 sayfalık hacimli eserde sadece Mehmet Akif ve onun temsil ettiği düşünce akımının tarihini bulmuyoruz. Cumhuriyet döneminde; üzerinde en çok yazı yazılan, tartışılan bir isim olarak Mehmet Akif'in karşısında kimin, nerede durduğunun izini de sürebiliyoruz. Cumhuriyet döneminin pek çok önemli kaleminin onun hakkında neler yazdığını bir arada görmek bir zihniyet çözümlemesi yapmak için müthiş bir imkân veriyor.
İşgal günlerinin sıkıntılarına karşın heyecan ve umutla dergilerini çıkardıkları İstanbul'dan Ankara'ya davet edilmesini ve dolayısıyla umudu ve hayal kırıklıklarını birlikte yaşamış iki insanın öyküsü bu kitap.
Mehmet Akif gibi sancılı bir insanın hayatının, mücadelesinin, şiirinin ve düşüncesinin aynı kaderi paylaşan bir isim tarafından dillendirilmesi... Resmi söylemin çizdiği çerçeveden değil de bir ahlak abidesi, bir dava adamı olarak Mehmet Akif'e dokunduğunuzu hissettiriyor Eşref Edib.
YENİ ŞAFAK
YAZIYA YORUM KAT