Esposito kimlere konuşmalıydı?
Başbakanlık Dolmabahçe Çalışma Ofisi, keşke ağzına kadar dolsaydı. Keşke davetlilerin hepsi Türkiye'nin gidişatından endişe duyan, İslam'ı tehdit gibi gören ve laikliği din karşıtlığı gibi yorumlayan isimler olsaydı.
Hatta abartılı korkularla 'gerektiğinde kanun dışına çıkarak dindar insanlarla mücadele etmeyi' göze alan tezleri yazan kurmay subaylar da orada olsaydı. Akademik hayatı boyunca İslam üzerine çalışmış, 17 yıldır George Town Üniversitesi'ndeki Müslüman-Hıristiyan Diyalog Merkezi'nin başında bulunan ve İslam ülkelerindeki siyasi sosyal süreçleri inceleyerek İslam Tehdidi adıyla bir kitap yazan Katolik asıllı hakiki bir Batılı olan Prof. John Esposito ile bu davetliler sabaha kadar tartışıp, Batı, İslam, demokrasi ve laiklik konularında yeni bir anlayışa varsalardı.
Ama böyle olmadı. Medeniyetler İttifakı İstanbul Konferansları'nın ilk konuşmacısı olarak ülkemize gelen Esposito'yu dinlemeye gelenler önemli isimlerdi. Ama çoğu yukarıda saydığım konularda farklı, ters düşünceleri olmayan insanlardı. Kamuya açık olmasına rağmen, sıradan bir isme gösterilen medya ilgisi de yoktu. Halbuki Esposito konferansında, eylemle desteklenmeyen diyalog toplantılarının insanlığa bir fayda sağlayıp sağlamadığından Batı'nın Ortadoğu'daki çifte standartlarına, tehlikeli biçimde yükselen İslam düşmalığından küresel çoğulcu bir kültür oluşturmak için Batı'nın ve İslam dünyasının yapması gerekenlere kadar birçok konuya temas etti.
Ona göre, 35 Müslüman ülkede yapılan Gallup araştırmasının da ortaya koyduğu gibi Müslümanların Batı'ya tepkisinin kaynağı, din, medeniyet veya kültür farkı değil. Sorunun temelinde, Filistin meselesinin bir türlü çözülememesi, Batı'nın izlediği çifte standartlı politikalar ve İslam ülkelerinde artarak devam eden askerî operasyonlar bulunuyor. Esposito, Batı'nın adil bir seçimle iktidara gelen Hamas'ı tanımazken, Mısır'da tamamen çarpıtılmış bir seçimin sonuçlarını meşru saymasını en bariz çifte standart olarak dile getirdi. Batı'da teröre bulaşan marjinal İslamî gruplara karşı haklı olarak tam bir savaş açılırken, Batılı Müslümanları tehdit eden İslam düşmanı, aşırı sağcı akımlara tolerans gösterilmesi de başka büyük bir çelişki.
Her hafta bir başka ülkede diyalog ve barış temalı bir konferansa katıldığını söyleyen Esposito, Medeniyetler İttifakı dahil iyi niyetle yapılan bu toplantıların gerçek hayatta nasıl bir etki yaptığına dair kuşkularını dile getirdi. Birincisi, toplantıların çoğunda diyalog ve konuşma değil, monolog oluyor. Herkes kendi konuşmasını yapıp kenara çekiliyor. İkincisi, acaba son birkaç yıldır hep aynı şeyleri söyleyip kendimizi tekrar mı ediyoruz? Üçüncüsü, gerçek sorunlar karşısında toplantılar nasıl bir katkı yapıyor? Sonunda kütüphane raflarında tozlanan konuşmaların pratikte insanlığa ne faydası var?
Esposito, Türkiye'nin son dönemde izlediği dış politikayı ve yaşadığı siyasî değişimi olumlu bir gözle okuyor. "Geçmiş ile mukayese edildiğinde, Türkiye'yi politik ve sosyoekonomik yönden çok daha çoğulcu olarak görüyorum." diyen Esposito, artan şehirleşmeyle birlikte yeni bir politik sosyal elitin doğmakta olduğunu ve toplumun eskiye göre daha çoğulcu daha demokratik ve gerçekten daha seküler bir yapıya büründüğünü düşünüyor. Gerçek sekülerizm ya da laikliği ise şöyle tanımlıyor: "Benim bakış açıma göre laiklik demek din karşıtı olmak ya da ayrımcı olmak demek değildir. Laiklik toplumda hem inancın hem de inançsızlığın saygı görmesi demektir. Çoğulculuğun testi, bu zıtlık içinde yaşayanların bu çeşitliliği kabul etmesidir."
Türkiye'de veya Amerika'da bazılarının 'alkol içmediği ve eşlerinin başları kapalı olduğu için' AK Parti'yi tehdit gibi göstermesinin çoğulculuk testine temelden zıt olduğunu belirten Esposito, Türkiye'de yaşanan süreci şöyle tanımlıyor: Bu, laiklerle İslamcılar arasında bir mücadele veya laik devletin çözülüşü değil. Türk demokrasisinin, kurumlarının ve hukukun üstünlüğü ilkesinin güçlendiği bir normalleşme süreci.
İşte İslam uzmanı, Katolik bir profesörün gözünden bir dünya ve Türkiye analizi. Ne dersiniz, Esposito bu konuşmayı, dediğim çevrelere yapsaydı, biraz olsun şablonlarından ve korkularından kurtulmalarına katkısı olur muydu?
ZAMAN
YAZIYA YORUM KAT