1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. Esnaflar tüm engellere rağmen dükkânlarını açmaya kararlı
Esnaflar tüm engellere rağmen dükkânlarını açmaya kararlı

Esnaflar tüm engellere rağmen dükkânlarını açmaya kararlı

Savaş sırasında güneye taşınan diğerlerinin aksine Abdullah, dükkânlarının terk edilemeyecek kadar önemli olduğuna inanarak kuzey Gazze'de kalmayı tercih etti.

03 Nisan 2025 Perşembe 01:15A+A-

Shojaa al-Safadi’nin electronicintifada’da yayınlanan yazısı, Haksöz Haber tarafından tercüme edilmiştir.

 

İsrail'in 470 gün süren askeri saldırısının ardından ocak ayında kuzeye döndüğümde gördüklerim karşısında şok oldum.

Dönüş sebebim 19 Ocak'ta yürürlüğe giren ve İsrail'in 18 Mart'ta sona erdirdiği ateşkes oldu.

İsrail'in soykırıma varan şiddetine verilen bu kısa mühlet, yerinden edilmiş on binlerce insanın Gazze Şehri'ndeki harap olmuş mahallelerine geri dönmesine olanak sağladı.

Eski evlerinden geriye kalanlara dönenlerin çoğu, benim yaptığım gibi, bunu yürüyerek yaptı. Yakıt kıtlığı nedeniyle ulaşım ücretleri hızla arttı ve insanlar kısa bir yolculuk için yüzlerce dolar ödeyebiliyordu.

Birçokları için dönüş buruk bir sevinçti. Bir zamanlar hareketli bir metropol olan Gazze Şehri şimdi harabeye dönmüş durumda; konutların yüzde 92'sinden fazlası ya hasar görmüş ya da yıkılmış durumda.

Sokaklarda yürümek bir korku filmindeymiş gibi hissettiriyor. Burası artık hayatımın çoğunu geçirdiğim şehir değil.

15 ay süren İsrail saldırısı sırasında pek çok dükkân sahibi ve tüccar güneye taşındı ve geçimlerini sürdürebilmek için Deyr el-Belah ve Refah'ta yeni işletmeler kurdu.

Ben de onlardan biriydim. Diğer pek çokları gibi ateşkes bizi de bir zamanlar Gazze Şeridi'nin ekonomik kalbi olan bölgeye dönmeye ve yeniden inşa etmeye ikna etti.

Ancak mücadelemiz daha yeni başladı. Yüksek ulaşım maliyetleri, yıkım ve artan kiralar tüccarların, esnafın ve diğerlerinin yeniden ayağa kalkma çabalarını zorlaştırıyor.

Ve bu, İsrail'in soykırımına yeniden başlamasından önceydi.

Harap olmuş bir pazar

Kozmetik dükkânımı ağır hasar görmüş ve tamamen boş buldum. Tüm mallarım tahrip olmuştu.

Yine de, mümkün olan her şekilde işime devam etmek için temizlemeye ve elimden geldiğince onarmaya karar verdim. Ancak bu sefer büyük bir sorunla karşılaştım. Ev sahibim 28 Ocak'ta geri döndüğümde kirayı iki katına çıkararak asla karşılayamayacağım bir miktar talep etti.

Bu yüksek fiyatı ödeyecek kadar çaresiz insanlar olduğunu çok iyi bildiği için bana karar vermem için bir ay süre verdi.

Benim buna gücüm yetmezdi.

Bir giyim ithalatçısı olan Muhammed Şerif, depoları bombalamalardan kurtulan gördüğüm birkaç işyeri sahibinden biriydi. Ancak depoları Refah'ta, halen İsrail ordusunun kontrolü altında olan ve kara harekâtının yaklaştığı bir bölgede bulunuyordu.

Şerif'in depolarına ulaşmasının ya da İsrail ordusu çekildiğinde depolarının ayakta kalıp kalmayacağını bilmesinin hiçbir yolu yoktu.

Şerif çaresizce beklemek yerine mağaza açmak için yeni bir yer arayışına girdi. Piyasanın mala ihtiyacı olduğunu bildiğinden, Gazze'de bulabildiği her kumaş rulosunu satın aldı ve giysi üretmek için yerel bir dikiş fabrikasıyla anlaştı.

Birkaç gün içinde, kadınlar için pijama ve çocuklar için iç çamaşırı üreterek talebi karşılamaya çalışan ve aşırı kıtlık nedeniyle daha yüksek fiyatlarla satış yapan işi tüm hızıyla devam ediyordu.

Şerif, 1 Şubat'ta The Electronic Intifada'ya verdiği demeçte, “İşim yok olurken oturup beklemeyi göze alamazdım,” dedi. “Gazze'de ya uyum sağlarsınız ya da yok olursunuz. Depolarıma erişimim yoktu ama bu her şeyi kaybetmem gerektiği anlamına gelmiyordu. İnsanların giysiye ihtiyacı vardı ve ben de bunları sağlamanın bir yolunu buldum. Savaş dükkânımı almış olabilir, ama geçim kaynağımı almasına izin vermek istemedim.”

Hızlı hareket etmek

Şerif'in planı sadece kısa vadede hayatta kalmakla ilgili değildi. Pazardaki yerini erkenden güvence altına alarak, orijinal stoğuna erişim beklerken markasının belirsizliğe gömülmeyeceğini umuyordu.

Yardım beklemenin çoğu zaman her şeyi kaybetmek anlamına geldiği savaşın harap ettiği bir ekonomide ayakta kalmak için gereken pragmatizmi gösterdi.

Abdullah, Cibaliye ve Şucaiye pazarlarında çok sayıda lüks mağazası bulunan, Gazze'de tanınmış bir aksesuar ve üst düzey giyim ithalatçısı.

Tam adının yayınlanmasını istemedi.

Hava saldırıları mağazalarını dümdüz etmiş, geride sadece moloz ve bükülmüş metal bırakmıştı. Savaş sırasında güneye taşınan diğerlerinin aksine Abdullah, dükkânlarının terk edilemeyecek kadar önemli olduğuna inanarak kuzey Gazze'de kalmayı tercih etti.

Abdullah, uluslararası yardımı ya da yeniden inşa vaatlerinin yerine getirilmesini beklemek yerine, bir zamanlar dükkânlarının bulunduğu enkazı kendisi temizledi. Oluklu çinko paneller, ahşap kalaslar ve plastik levhalar da dâhil olmak üzere kurtarılabilecek her türlü malzemeyi topladı ve yıkımın ortasında derme çatma bir vitrin inşa etti.

Şubat başında The Electronic Intifada'ya verdiği demeçte “Bekleme lüksüm yok” dedi. “Gazze'deki insanların hala giysiye ihtiyacı var ve benim de ailemi geçindirmem gerekiyor. Eğer ben şimdi yeniden açmazsam, ihtiyaç karşılanamayacak.”

Felsefesi basitti: hızlı hareket etmek.

Ateşkes Gazze'ye daha fazla malın girmesine izin verdiği anda fiyatların düşeceğini ve rekabetin artacağını anlamıştı. Yarısı yıkılmış bir dükkânda bile olsa erkenden kendini yeniden kurarak, işinin Gazze'nin ekonomik haritasından silinmeyeceğine inandı.

Yeniden başlamak

Şef Wareef Hamido yıllar önce ülkesini saran savaştan kaçarak Suriye'den Gazze'ye taşınmıştı.

Yasal belgeleri olmadığı için Gazze'den ayrılmak bir seçenek değildi. Bu yüzden burada bir hayat kurdu ve Gazze Şehri'nin El Rimal mahallesinde başarılı bir restoran açarak Suriye mutfağında uzmanlaştı ve çok popüler hale gelen bir tavuk ve sığır eti “shawarma” çeşidi geliştirdi.

İsrail'in Gazze'ye saldırıları başladığında, o da diğerleri gibi güneye kaçtı ve geçici olarak Refah'a yerleşti. Hayatını sürdürebilmek umuduyla Gazze'nin ortasında restoranını daha küçük bir şekilde yeniden kurdu ve mevcut yiyecekleri servis etmeye başladı.

Ancak yeni girişimi daha en başından mahkûm olmuştu. İsrail ablukası kümes hayvanları, sığır eti ve birçok temel malzemenin girişini engelleyerek onu tekrar kapanmaya zorladı.

Şimdi Gazze Şehri'ne döndüğünde, eski restoranı Chef Wareef'ten geriye kalanlar arasında yürüyor, parmaklarını kırık fayanslar ve paramparça camlar üzerinde gezdiriyor. Onarım maliyetinin şaşırtıcı olduğunu söyledi, ancak pes etmek istemiyor. Borç para ve kişisel birikimleriyle, yeniden inşa etmek için zahmetli bir sürece başladı.

The Electronic Intifada'ya verdiği demeçte, “Savaş zaten benden her şeyimi iki kez aldı - bir kez Suriye'de, şimdi de burada” dedi. “Geleceğimi de almasına izin vermeyeceğim. Yeniden inşa etmek ve sıfırdan başlamak için elimden geleni yapacağım. İşimi, Gazze'yi ve insanlarını seviyorum.”

Gitmek için hiçbir yolu ve görünürde hiçbir yardımı olmayan Wareef, restoranını yeniden açarak en azından bir istikrar duygusunu geri kazanabileceğini umarak, başka çaresi olmadığını söyledi.

 

*Shojaa al-Safadi, Filistinli bir yazar ve şair, Filistin Yazarlar Birliği üyesi ve 2004-2014 yılları arasında Dostluk Kültür Forumu'nun kurucusu ve yöneticisidir.

HABERE YORUM KAT