Eski ve yeni İslamcılar
'…Veya İslamcı entelektüeller siyasetin yedeğinde kalmayı kabul ederek kendi tercihleriyle özgünlüklerini ve özerkliklerini terk ettiler. Entelektüeller siyasetle bütünleştikçe ve siyaset de hegemonik bir güce dönüştükçe entelektüel cevvaliyetin vazgeçilmezi olan 'eleştirel' duruş zorlaştı, inkıraz kaçınılmaz oldu. Genetiğinde 'muhalif ve sivil' bir duruş barındıran İslamcılık 'eskilerinin' iktidarında en sessiz, en silik günlerini yaşıyor'.
İkinci yazıda bu cümlelere yer verilmişti.
Yazar 'eski ve yeni islamcılardan' söz ettiğine göre, bazılarının yaptığı gibi 'islamcıları ve islamcılığı belli bir dönemde bir avuç insana' münhasır kılmıyor. Başlangıcını çok eskilere götürmese de bugüne kadar devamını kabul ediyor.
İslamcılığın kelimesine değil de muhtevasına baktığımızda onu Hz. Peygamber (s.a.)'den başlatıp günümüze kadar getirmemiz ve bundan sonra da dünya yüzünde insanlar var oldukça devam edeceğini kabul etmemiz daha
isabetli olacaktır.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.) belli bir zamandan beri adına 'islamcı' denilen hak erleri hakkında ümmetine bilgiler vermiştir:
'Ümmetimden bir bölük, muhaliflerden etkilenmeksizin kıyamete kadar hakkın yanında olacak ve hakkı ayakta tutacaklardır; başkalarının onlardan ayrılması kendilerine zarar vermeyecektir'.
'Allah Teâlâ bu ümmete, her yüzyıl başında, dinlerini (dindarlıklarını, İslam ile ilgilerini) ıslah ve ihya edecek kimse(ler) gönderecektir'.
İman, hayat düzeni ve ahlak konularında hak, iyi, doğru, Allah rızasına uygun olan her ne ise Allah onu Kur'an'da, kıyamete kadar yolumuza ışık tutacak bir üslubda ve yöntem ile bildirmiş, Peygamberimiz (s.a.) de gerekli açıklamaları yapmış ve en güzel uygulamanın örneklerini vermiştir; işte bu İslam 'sahih İslam'dır.
Birçok sebeple ümmet, sahih İslam'ı kısmen bozar, inanç ve amellerine onda olmayan, yabancı ve bozucu unsurları katarsa veya sahih İslam ile kısmen de olsa ameli (uygulamayı) terk ederse onları yola getirecek, ıslah edecek, uyaracak, zıt unsurları/katkıları temizleyecek, hayatı İslam'a göre yaşamayı teklif ve bunun için mücadele edecek insanlara ihtiyaç vardır. İşte bu insanlara tarih içinde davetçi, tebliğci, müceddid, muslıh (ıslahatçı), islamcı, ma'rufu emreden münkeri yasaklayan gibi isimler verilmiştir. Ben bu ve benzeri isimlerin tamamını, aynı mana ve mefhumun isimleri olarak kabul ediyorum.
İslamcı'yı bu kavram çerçevesine yerleştirince eski ve yeni islamcılar arasındaki farkı da bu geniş çerçeve içinde ele almak ve insanı kuşatan şartlar içinde değerlendirmek gerekli olur.
Müceddid, ıslahatçı, islamcıların genel ve özel niteliklerine, bu arada onların daima 'muhalif ve sivil bir duruş' içinde olup olmadıklarına gelecek yazıda bir başlık açabiliriz.
YENİ ŞAFAK
YAZIYA YORUM KAT