Esed’in Türkiyeli Sosyalist Şebbihaları
Suriye de Baas diktasına ve katil Esed rejimine karşı başlayan intifada başta Halep olmak üzere Suriye’nin tüm şehirlerinde yoğun biçimde devam ediyor. Şebbiha denilen rejim milisleri ve Esed’in askerleri tarafından 20 binde fazla insanın katledildiği bu ülkede İslam coğrafyasının farklı bölgelerinden Müslümanlar da cihada destek veriyor. Türkiye’den kardeşlerinin acısını yüreğinde hissedip giden ve şahadet haberini aldığımız Osman Karahan ve Baki Yiğit gibi nice Müslüman var Suriye'de.
Tarihe şahitlik ederken vaka karşısında kimlerin nasıl bir tavır aldığına da şerh düşmek gerektiği açıktır. Bu bağlamda Türkiye içindeki Müslümanlar arasındaki kafa karışıklıkları üzerine birçok şey yazıldı. Ama Müslümanlar dışında kimlerin hangi safta olduğu üzerinde yeterince durulmadı.
Suriye de PYD’li Kürtlerin Baas ile işbirliği içinde İntifada karşısında tarafsız kalmalarının “Ortadoğu’nun mazlum halkı” gibi romantik ve duygusal ifadelerle açıklanamayacak kadar ciddi bir sorun olduğunun altını çizmek gerekir. Kendi acılarını yapıp edecekleri tüm işlerin bahanesi olarak kullanmak ve kendisini mazur göstermek en basitinden politik bir kurnazlık olarak ifade edilir.
Asıl üzerinde konuşulması gereken ise sosyalistlerin Suriye deki intifadaya bakışlarıdır. Bildiğimiz gibi nerede zulme karşı başkaldırının bayrağını Müslümanlar ele geçirmiş ise sol mesafeli hatta zaman zaman karşı tarafın safından olaya bakmayı tercih etmiştir. Filistin davasında da böyle olmuştur. Irak ve Afgan işgali karşısında ki direnişlerde de. Baştan beri Ortadoğu’daki intifadaları, ABD ve Batılı güçlerin komploları , kapitalizmin pazar edinme hamleleri gibi ifadelerle karalamak isteyen sol, Suriye’de Baas rejiminin dikta yönetimini perdelemeye çalışmakta. Suriye de Baas’a karşı çıkan sol birilerine destek olunacaksa Suriye’li sosyalistlerin yada PYD gibi Kürt oluşumların desteklenmesini istemekte.
Bazı sol gruplar ve sosyalistler ise açıkça Baas’a destek vermekte. Daha da ileri gidip cepheler, birlikler oluşturup Baas rejiminin yanında Suriye sınırlarını muhaliflerden korumak için mücadele vermeye kalkanlar da var. Türkiye de başta internet ve sosyal medyada oluşturdukları sayfalarla Baas’ı açıkça destekleyen, Sana haber ajansı gibi çalışan, şehit edilen Müslümanlara “eşek cennetine gittiler, cehennemi boyladılar” gibi hakaretler yağdıran, Hatay’da Müslümanları fişleyerek akılları sıra ifşa etmeye çalışan, aynı Ergenekoncu Aydınlık gibi ispiyon, karalama, ihbar vb. saldırıları yapan bir yerli Şebbiha çetesi ile karşı karşıyayız.
Eski sosyalist Acilciler şimdinin Mukaveme Suriyesi
Yukarıda bahsettiğimiz yerli Şebbiha çetesinin başında Mihraç Ural isminde eski sosyalist bir Hataylı var. Bu Baasçı çete kendini özgürlükçü, devrimci, halkçı güçler olarak tanımlıyor ve Türkiye ve Suriye halkının kardeşliğini savunduklarını ve bu yüzden Suriye’yi dış müdahalelere ve muhaliflere karşı koruduklarını söylüyorlar. Bu bağlamda Hatay ve çevresinde özellikle Alevileri örgütleyerek Esed rejimini müdafaa etmek için Suriye içinde direniş hatları oluşturduklarını iddia ediyorlar. Hatay halkı üzerinde özellikle sunni kesimler üzerinde propaganda yaparken aynı Kemalistler gibi gericilik, Şeriat, El Kaide gibi nitelendirmeler yaparak, Türkiye devletinin tüm imkanlarının neden bunlara harcandığı üzerinden kara propaganda yapıyorlar. Ulusalcı ve milliyetçi duyguları ajite ederek halkın muhaliflere ve sığınmacılara karşı menfi duygular beslemelerine çabalıyorlar.
Seksen öncesi Hatay ve çevresinde oldukça etkili olmuş olan sosyalist bir fraksiyon olan bu grup adını 1972 Kızıldere olayından sonra yayınladıkları TDAS (Türkiye Devriminin Acil Sorunları) isimli broşürden alıyor. Kendi aralarında en başta klasik sol geleneği bozmayarak üçe ayrılıyorlar. Zaman içerisinde broşürü kaleme alan Engin Erkiner ile Mihraç Ural birbirlerini ajanlık, ihbarcılık, örgüt içi yargısız infaz, davayı satma, uyuşturucu ticareti, Suriye istihbaratının oyuncağı olmak gibi birçok şeyle suçlayarak yollarını ayırıyorlar. Bu ayrışma sırasında klasik solun örgüt içi mücadelesinde kirli çamaşırlar ortaya dökülüyor. Erkiner’in Ural’ı suçladığı en büyük itham ise 12 Eylül darbesinde Suriye’ye kaçan Acilcileri Suriye Muhaberatının kontrolüne sokmak. Ki Mihraç Ural isimli sosyalist Şebbiha şimdilerde Suriye sınırlarını Yayladağı çevresinden gelebilecek muhalif saldırılara karşı korumakla meşgul. Zamanında Hafız Esed’in küçük kardeşi Cemil Esed ile içli dışlı olup, Lazkiye’deki sarayından çıkmayan, Cemil Esed’in sekreteri ile evlenen birisinin Türkiye’deki Alevileri örgütleyip Suriye için savaşa sokması çok şaşırtıcı sayılmaz.
Yine bu iç karalama kampanyalarından anlaşıldığı üzere Hatay’da Suriye bayrakları ve Esed posterleri ile yapılan mitingin öncüleri arasında yine sosyalist Mihraç Ural ve Şebbihaları var. Hatay’ı “gericilere” karşı korumak için sokak sokak, ev ev örgütlenmeye çalıştıklarını ifade ediyorlar. Hatay sokaklarında gezen gericilere karşı taş atamadıkları için de üzülen bu sosyalistler halkların kardeşliğinden bahsetmekten de geri durmuyorlar. Hatay çevresinde özellikle Alevi, Nusayri halkı örgütleyerek Baas’a destek olmak için yoğun faaliyet gösteriyorlar.
Türkiye’de kafası karışık bazı muhalif kesimler ise Mukaveme Surriye gibi çakma Şebbihaların ağzı ile, onların sitelerinden alıntılarla muhalefeti karalamaya çalışıyorlar. Kendisini Müslüman olarak tanımlayan, bulunduğu yeri ”direniş cephesi” olarak lanse edenlerin siteleri ile bu yerli Şebbihaların sitelerinin içeriği ve üslubu arasında temelde fark yok. Her ikisi de Esed’in katil askerlerinin “teröristleri” nasıl “temizlediğinden” bahsediyorlar. Birisinde Araplık, Alevilik ağır basıyor, diğerinde Şiilik, İrancılık. Biri Baas rejimini organik bağlarından dolayı korumak için elinden geleni yaparken, diğeri rejimle organik bağı bulunan ve bağlısı olduğu ekseni merkeze alarak çaba sarf ediyor. Dolayısıyla Baas rejiminin yaşaması için değişik oluklardan farklı amaçlarla hayat, nefes ve kan aktarılıyor.
YAZIYA YORUM KAT