Esed'in müftüsü Ahmed Hassûn şimdi ne yapıyor?
Taha Kılınç, Suriye'deki Nusayri cuntanın dini kurumları kullanmak için aparat haline getirdiği müftülük makamını inceliyor.
Taha Kılınç / Yeni Şafak
Esed’in müftüsü
Doğrusu, Suriye’de Baas rejimi devrildiğinden bu yana en çok onun akıbetini merak ediyordum. Ülkeden kaçmış mıydı? Halep’te veya Şam’da bir yerlerde gizleniyor muydu? Yoksa yeni döneme hızlıca uyum sağlayıp biat mı etmişti? Öldürülseydi, kesinlikle duyulurdu. Herhalde sağ olmalıydı. Peki, ama neredeydi?
2005’ten 2021’de Beşşâr Esed tarafından azledilinceye kadar Suriye müftüsü olarak görev yapan Şeyh Ahmed Bedreddîn el-Hassûn’a dair bu sorularım, birkaç gün önce sosyal medyada paylaşılan fotoğraflar vesilesiyle cevabını buldu. Fotoğraflarda, “Avrupai” giyimli Hassûn, Fransa’nın Strasburg kentinde görülüyordu. Suriyeli aktivistler de, kendisinin Fransa’ya sığındığını ve orada yaşamaya başladığını iddia ediyordu. Ancak dikkatli tetkikler ve teknik analizler, söz konusu fotoğrafların Hassûn’un 2007’de Fransa’ya yaptığı resmî bir ziyaret sırasında çekildiğini ortaya çıkardı. Dahası, Hassûn’un Suriye’den ayrılmadığı, şu anda Şam’da bir yakınının evinde koruma altında olduğu teyit edildi.
Şeyh Ahmed Bedreddîn el-Hassûn’un hikâyesi, her açıdan ibretlerle dolu bir safha olarak, Suriye yakın tarihindeki yerini aldı:
Muhammed Edîb Hassûn adlı Nakşibendî şeyhi bir babanın oğlu olarak 1949’da Halep’te dünyaya gelen Ahmed Hassûn, küçüklüğünden itibaren ilmî bir ortamda yetişti. Babası, Halep’in en önemli geleneksel eğitim kurumlarından Kiltâviyye Medresesi’nin kurucusu Şeyh Muhammed en-Nebhân’la çok yakın dosttu, Bedreddîn ismini de bizatihi Şeyh Nebhân koymuştu.
Kendisini tanıyanlar, gençlik yıllarından itibaren Suriye istihbaratına (“Muhâberât”) çalıştığını ve özellikle ulemâ içinde muhbirlik yaptığını anlatıyor. Bunun ödülü olarak hızla sivrilen Ahmed Bedreddîn el-Hassûn, 2002’de Halep müftülüğüne atandı. 1964’ten itibaren tam 40 yıl boyunca kesintisiz Suriye müftülüğü yapan Ahmed Keftârû 2004’te ölünce, Hassûn onun yerine tayin edildi. 2008’de babasının ölümüyle onun Nakşibendî şeyhliği postunu da üstüne alan Hassûn, böylece siyasî, dinî ve manevî şapkaları üst üste kafasına geçirmiş oluyordu.
(Baas Partisi’nin 1963’ten 2024’e kadar süren kanlı 61 yıllık iktidarı boyunca, Suriye müftülüğü makamında sadece bu iki isim oturdu. Tıpkı Hassûn gibi Ahmed Keftâru da Nakşibendî şeyhiydi. Rejimin baskısı ve katliamları arttıkça, özellikle İslâmî hassasiyet sahibi insanlarda sadece Baas adına çalışan bu şahsiyetlere yönelik değil, onların sözde temsil iddiasında bulundukları tasavvufa karşı da soğukluk ve hatta nefret uyandı. Suriye’de Selefîliğin gelişim sürecini anlamaya çalışırken, rejimin “makbul dinî yaşam” olarak sunduğu “onaylanmış” tasavvufî akımların siyasetteki rolüne de odaklanmak gerekir. Yoksa fotoğrafın önemli bir bölümü gözden kaçırılmış olur.)
Müftülük koltuğuna oturduktan sonra “dinler arası diyalog havarisi” kesilen Ahmed Bedreddîn el-Hassûn, 2011’e kadar Batılı ülkelere çok sayıda ziyaret gerçekleştirdi. Avrupa Parlamentosu da dâhil olmak üzere konuşma yaptığı platformlarda “İslâm’ın sevgi dili”ni öne çıkaran Hassûn, kendisini şöyle tanımlıyordu: “Pratikte Sünnîyim, sadakatte Şiîyim. Köklerim Selefî ama kendim sûfîyim.” Hristiyanlara şirin görünme adına sürekli İslâm’dan kırpan Hassûn, hızını alamayarak 2010’da şunu söylemişti: “Muhammed bana insanları öldürmemi emretseydi, ben ona ‘Sen peygamber değilsin’ derdim!”
Suriye’deki halk ayaklanmasını “yabancı komplo” olarak okuyan Ahmed Bedreddîn el-Hassûn, 1 Ekim 2011 günü 22 yaşındaki oğlu Sâriye’yi Halep yakınlarında düzenlenen bir silahlı saldırıda kaybetti. Sâriye Hassûn’un Suriye devlet televizyonundan canlı yayınlanan cenaze töreni, rejime sadakatlerin tazelendiği bir merasime dönüştü. Hassûn aynı günlerde yaptığı “NATO’nun bombaları Suriye’yi vurur vurmaz, bizim evlatlarımız da Avrupa şehirlerinde canlı bomba olacaktır!” açıklamasıyla manşetlere çıktı.
Oğlunun katli, Ahmed Bedruddîn Hassûn’un rejimle iltisakini daha da derinleştirdi. İlginçtir, sabık Suriye Müftüsü Şeyh Ahmed Keftârû’nun 32 yaşındaki oğlu Zâhir de, 2 Şubat 1979’da Şam’da vurularak öldürülmüştü. Her iki cinayetin de Baas rejiminin adamları tarafından işlendiğine dair ciddi kuşkular bulunuyor.
Suriye’de müftülük makamı 2021’de ilga edildi ve bir dönem kapandı. Müftülüğün yerine oluşturulan heyeti ve Suriye dinî hayatının dizaynı noktasında atılan bazı kritik adımları gelecek yazıda konuşalım.
Zira yeni yönetimin önündeki en zor dosyalardan biri, Baas döneminde derin yaralar alan dinî kurumların yeniden ihyası olacak.
HABERE YORUM KAT