1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Esed’in devrilmesi Körfez için ne ifade ediyor?
Esed’in devrilmesi Körfez için ne ifade ediyor?

Esed’in devrilmesi Körfez için ne ifade ediyor?

Feyza Gümüşlüoğlu, Suriye’de Esed rejiminin devrilmesinin, Körfez’deki yankılarını ve ihtimalleri aktarıyor.

09 Ocak 2025 Perşembe 17:30A+A-

Feyza Gümüşlüoğlu / Fokus Plus

Esed’in Devrilmesi Körfez İçin Ne İfade Ediyor?

Suriye'de Esed rejiminin hızlı çöküşü bölgedeki herkes gibi Körfez ülkelerini de şaşırttı. Çok değil, daha kısa bir süre önce, diplomatik ilişkileri kestikleri uzunca bir dönemin ardından Esed’i yeniden bağrına basıp kırmızı halılarla karşılayan bazı Körfez ülkeleri için bu gelişme elbette daha da şaşırtıcı oldu. Zira bölgede bir süredir Esed’in artık “kazandığı” varsayımına dayanan, artık kalıcı gibi görünen rejimle ilişkileri yeniden tesis etmenin daha rasyonel olduğuna dair bir hava esiyordu. 8 Aralık 2024’te Şam’ın muhaliflerin kontrolüne geçmesiyle birlikte ise tüm varsayımlar, hesaplamalar alt üst olurken bu hava bir anda tersine döndü.  

Körfez’in olaylara ilk tepkisi anlaşılır bir şekilde temkinli ve genel geçer prensiplere bağlıydı. Tüm Körfez ülkeleri Suriye'nin devlet kurumlarının korunmasını, halkın istikrar ve birliğini destekleyen kısa açıklamalar yayımladı. 

Şayet 28 Kasım’da başlayan operasyon dalgası Halep’in alınmasıyla bitmiş, olaylar bu noktaya gelmemiş olsaydı her şey farklı olabilirdi. Şam’ın düşmesi ve Esed iktidarının sona ermesi ise yepyeni bir denklem yarattı. 

Hikayeyi biraz geriye saralım… 

Son birkaç yıldır Körfez ülkeleri Suriye'deki Beşşar Esed rejimiyle ilişkilerini normalleştirmeye başlamıştı, hatta birçoğu 2011'de iç savaş patlak verdikten sonra kapatılan Şam'daki büyükelçiliklerini yeniden açmıştı. Bunda, iktidarını artık sağlamlaştırmış gibi görünen Esed’i izole etmeye devam etmenin artan (kendilerinin gözünde) stratejik maliyetleri ve İran'ın bölgedeki etkisinin artmaya devam etmesi gibi motivasyonlar etkili oldu.  

Körfez ülkeleri, bölgesel gerginlikleri ve Suriye'de ‘Arap olmayan’ devletlerin artan rolünü normalleşme nedenleri olarak kamuoylarına açıkladı. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Bahreyn'in Aralık 2018'de benzer hamleler yapmasının ardından Suudi Arabistan, Eylül 2024'te Şam'daki büyükelçiliğini yeniden açan son ülke oldu. Buna karşılık Katar, diğer Körfez ülkelerinden farklı olarak Esed rejimine karşı son ana kadar kararlı ve tutarlı bir duruş sergiledi; muhalefete olan desteğini tamamen çekmezken Esed rejimiyle ilişkileri normalleştirmeyi reddetti.  

Esed 2023 yılı Mayıs ayında Suudi Arabistan’daki zirveye katılarak resmen Arap Birliği'ne geri kabul edildi. Bununla birlikte BAE'nin, Esed'ın İran'ın Suriye üzerinden silah kaçakçılığını engellemesi karşılığında ABD yaptırımlarının hafifletilmesini sağlamayı amaçlayan müzakerelerde ABD'ye katıldığı bildirildi.  

Esed’ın, 8 Aralık’ta Şam’ın düşmesiyle nihayete eren şaşırtıcı ve hızlı sürecin sonunda Moskova'ya kaçmasıyla, Esed'ı destekleyen Körfez ülkelerinin son yılllarda yaptıkları yatırımlar bir anlamda boşa gitmiş oldu. 

Ancak olayların gidişatı, her zaman bir blok olarak hareket edemeyen bu ülkelere, güçlerini birleştirerek Suriye'nin geleceği üzerinde hem siyasi hem de finansal etki yaratmaları ve aynı zamanda Türkiye’nin Suriye’de artan önemine bir şekilde uyum sağlamaları için fırsatlar da sunuyor.  

Yeni döneme hızlı adaptasyon 

Esed'ın 8 Aralık'taki düşüşünden kısa bir süre sonra Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn ve Umman Şam'daki diplomatik faaliyetlerine yeniden başladı. Ayrıca 12 Aralık'ta, bu yıl Arap Birliği'ne başkanlık eden Bahreyn, Suriye'deki yeni liderliğe yazdığı bir mektupla geçişe desteğini dile getirdi.  

Bu arada Suudi Arabistan, Esed hükümetinin düşmesinden sonra Suriye halkına "en güçlü desteği" ifade ederek, Şam'daki yeni liderliğin Suriye'nin azınlıklarını korumak ve istikrarı teşvik etmek için aldığı önlemleri övgüyle karşıladı. İlk olarak kraliyet sarayından danışmanın başkanlık ettiği bir Suudi heyeti, Suudi Arabistan'ın Şam'a petrol tedarik etmeye başlayacağına dair haberlerin ortasında 22 Aralık'ta Suriye'nin yeni lideri Ahmed el Şara ile bir araya geldi. 

2025 yılının ilk gününde ise Suriye’de yeni yönetim ilk resmi yurt dışı ziyaretini Suudi Arabistan’a yaptı. Geçici Hükümet'in Dışişleri Bakanı Esaad Hasan Şeybani, Savunma Bakanı Murhef Ebu Kasra ve İstihbarat Teşkilatı Başkanı Anas Hattab başkanlığındaki heyet, başkent Riyad’a gitti. 

Körfez'de Esed ile normalleşme sürecini başlatan BAE de 23 Aralık’ta dışişleri bakanları arasında gerçekleşen telefon görüşmesiyle Suriye'nin yeni yönetimiyle olumlu bir iş birliği sinyali verdi. Abu Dabi'nin önümüzdeki dönemde Katar gibi, ülkeye insani veya mali yardım göndererek Şam'daki yeni yönetime tam ve açıktan destek verip vermeyeceği henüz belli değil. Nitekim BAE’nin yeni yönetimle alakalı kaygıları olduğu bilinen bir gerçek. 14 Aralık'ta BAE Devlet Başkanının diplomatik danışmanı Enver Gargaş’ın, yeni liderliğin birlik konusundaki dili konusunda iyimserliğini dile getirirken, aynı zamanda Ahmed el Şara liderliğindeki yeni yönetimin ‘İslamcı gruplarla olan bağları göz önüne alındığında tetikte olmak gerektiğini’ de not düşmesi bu kaygıların bir dışa vurumu.  

Ancak her şeye rağmen Körfez’den 8 Aralık’tan bu yana gelen hamleler, Esed ile normalleşme yolunu seçen ülkelerin yeni Suriye'nin gerçekleriyle hızlı ve pragmatik bir şekilde yüzleştiğinin ve yeni bir sayfa açtığının göstergesi olarak kabul edilebilir.  

Tehditler 

Her şeyden önce Orta Doğu’da Baas gibi köklü bir rejimin, öyle veya böyle 13 yıllık bir direnişin sonunda -nihayet- çökmesi, Arap Baharı başlangıcında yaşanana benzer bir umut ve heyecan dalgası yarattı. Başlı başına bu değişimin dahi bölgedeki rejimler için endişe kaynağı olduğuna şüphe yok. Bu, işin iç tehdit kısmı. Bir de ‘dış’ tehdite bakalım… 

Suriye'nin yeni liderliğiyle en güçlü ilişkiye sahip ülke olan Türkiye’nin bölgede giderek daha iddialı bir rol oynama, Suriye'nin geleceği ve hatta bölge üzerinde artan bir nüfuza sahip olma olasılığı yüksek görünüyor. En azından dışarıdaki algı büyük ölçüde bu yönde. Türkiye'nin Suriye'deki kazanımları, İran'a karşı önemli bir denge unsuru olarak görülebilirken, bir yandan da Körfez ülkeleri için bazı riskler taşıyor. Esed'in düşüşü şüphesiz İran ve “direniş ekseni” için kayda değer bir kayıp anlamına geliyor. Körfez ülkelerinin bunu Suriye'nin geleceğinde Sünni Arap ülkelerinin rolünü güçlendirmek için hayati bir fırsat olarak görüp değerlendirmek isteyeceği açık. Buradaki tek handikap, İran’ı zayıflatırken Türkiye’nin artan nüfuzunun ne kadar ‘tehdit’ olarak görülüp görülmeyeceği. Bu noktada Ankara’nın, Suriye'de yeniden yapılanma ve devlet kurma rolünü tek başına üstlenmemesi ve ilişkilerini geçtiğimiz senelerde normalleştirdiği Körfez ülkeleriyle işbirliği yapması hem bu yöndeki kaygıları giderecek hem de Suriye'nin yeniden yapılanma çabalarına ciddi finansal kaynaklar getirecektir. Nitekim yeni Suriye yönetiminin ilk resmi yurt dışı ziyaretini Suudi Arabistan’a yapması da bu finansal ihtiyacın bir yansıması olarak görülmeli. 

Körfez ülkeleri arasında Suriye konusundaki istisnai konumu, Suriye’de yeni dönemde Türkiye’den sonra en etkili aktörlerden biri olarak Katar’ı da öne çıkarıyor. Bu bağlamda Arap Baharı başından bu yana hiç sarsılmadan güçlü bağlarını koruyan Türkiye-Katar ikilisinin, geçmişte olduğu gibi diğerlerine karşı bir eksen oluşturması mevcut şartlarda beklenmiyor. Ancak yine de olasılıklar göz önüne alındığında akıllara şu soru geliyor: Yeni Suriye’deki durum, Riyad, Abu Dabi ile Ankara-Doha arasında geçmişte yaşanan gerginliklerin yeniden su yüzüne çıkmasına mı, yoksa altı Körfez ülkesi ve Türkiye arasında daha fazla işbirliğine mi yol açacak? 

Son yıllarda Türkiye ve Katar ile BAE ve Suudi Arabistan gibi bölge ülkeleri arasındaki ilişkilerin, gergin geçen uzunca bir dönemin ardından normalleşmesi, Suriye sahasında yaşanan değişimlerin rekabet veya düşmanlık değil koordinasyon ve iş birliği ortamında karşılanmasını sağladı. Söz konusu koordinasyon ve iş birliğinin sağlıklı bir şekilde devamı, şüphesiz Suriye’nin yeni dönemde hızla kalkınmasının önünü açacak en büyük belirleyicilerden olacak.  

HABERE YORUM KAT