
Esed’i ve silahlarını hiçbir zaman umursamayan İsrail özgür Suriye’den korkuyor
Yasin Aktay, işgalci İsrail’in Suriye’ye yönelik saldırılarını değerlendirdiği yazısında, işgal rejiminin Esed’in elindeki silahları hiçbir zaman umursamadığını belirterek özgür Suriye’den ise korktuğunu söylüyor.
İsrail Suriye’de Türkiye’yi tahrik mi ediyor?
Yasin Aktay / Yenişafak
Gazze’de kana doymayan soykırımcı İsrail, hastaneleri, mülteci çadırlarını, ambulansları, su arıtma ve ekmek fırınlarını bombalayarak bir soykırımın bütün parçalarını defalarca tamamlamaya devam ediyor. Aynı anda Batı Şeria’da Hamas bahanesine gerek olmaksızın gaspçı-yerleşim terörünü sürdürerek katliamlarına devam ediyor. Lübnan’a yönelik sistematik saldırılarının da ardından 8 Aralık’tan beri Suriye’ye yönelik saldırganlığı da rutin bir faaliyete döndürmüş görünüyor.
İsrail savaş uçakları, çarşamba akşamı Suriye'nin merkezindeki havaalanları ile Hama ve Şam bölgesindeki araştırma merkezlerini hedef alan büyük ve yıkıcı bir bombardıman başlattı. Aynı zamanda Dera ve Kuneytra vilayetlerinde de kara harekâtı ve çatışmalara girişti. Bu saldırılarda Hama Askeri Havaalanı'nın büyük bölümü ile Humus'un doğusundaki T4 Havaalanı'nın da büyük bir bölümü tahrip edildi.
14 yıl boyunca Esed’in yönetimi altında yakın tarihin en büyük zulmünü soykırım seviyesinde yaşamış olan Suriye halkının tam Esed’den kurtulduğu gün İsrail saldırılarına maruz kalmaya başlaması Suriye halkının çilesinin bitmediğini gösteriyor. Ancak İsrail açısından bu saldırganlığın zamanlaması şimdiye kadar inandırıldığımız hikâyenin ne kadar uydurma olduğunu ifşa ediyor. Kategorik olarak şimdiye kadar Siyonizme karşı direniş hattının en güçlü kalesi gibi sunulan Esed yönetimi altında İsrail Suriye’ye çok nadiren ilişiyordu.
Arada bir arada düşmanlık görünsün diye bazı hedefler vuruluyordu Esed rejimi de hiç karşılık vermiyordu zaten. Onun dışında aralarında istikrarlı bir komşuluk ilişkisi vardı. İran’ın Suriye’yi bir direniş cephesi olarak gördüğü durumda bile İsrail buraya fazla ilişmiyordu. O zamanlar Esed’in elinde İsrail’i saldırganlıktan caydıracak ekstra bir hava savunma gücü mü vardı? Tabii ki hayır. Peki ne oldu da İsrail tam da sözümona baş düşmanı devrilmişken onun yerine gelen yönetimden kendisine yönelik en ufak bir saldırganlık niyeti veya sözü sadır olmamışken tek taraflı bir savaş başlatmış oldu?
Kuşkusuz sadece bu durum bile İsrail’in Esed rejimiyle nasıl bir ahlaksız ilişki içinde olduğunu gösteriyor. Esed’in elinde tuttuğu kimyasal veya konvansiyonel bütün silahların hiçbir zaman kendisine doğrultulmayacağından emindi. O silahlar Esed’in kendi halkına karşı kullanılacaktı. İsrail’i tehdit edecek bir yanı yoktu. Oysa şimdi o silahlar bizzat Suriye halkının eline geçince İsrail bundan bir tehdit hissetmeye başladı.
Bu tek başına 14 yıl boyunca, hatta öncesinde de Baas rejiminin 60 yıl boyunca kendi halkına karşı işlediği bütün suçlarda soykırımcı İsrail’in de ortak olduğunu gösteriyor. Bugün Suriye’nin bütün silah altyapısını tahrip etmek üzere kendiliğinden harekete geçebilen güç 14 yıl boyunca 1 milyon Suriyelinin ölümüne müdahale edebileceği halde etmemiştir. Sivil halkını katleden Esed’in elindeki silahlar hiçbir zaman İsrail’i tehdit etmemiştir. Suriye’de rejim değişikliğini ABD veya İsrail’in onayıyla gerçekleşen veya onların kazançlı çıktığı bir olay olarak değerlendirenler bu durumu nasıl açıklar acaba?
İsrail bombardımanlarının amacı, askeri altyapıyı tamamen yok etmeye devam etmek, Suriye'yi silahsızlandırmak ve özellikle 57 yıldır aslında İsrail'in güvenliğini korumakta olan Esad rejimini kaybetmesinin ardından, İsrail güvenliğine gelecekte herhangi bir tehdit oluşturamayacak hale getirmektir.
İsrail, eski ve yıpranmış olsalar bile, kalan silahları yok etmek için bombalama, kara harekâtı ve yıkım faaliyetlerini sürdürüyor. Aynı zamanda yeni devletin füzelerle, uçaklarla, hava savunma sistemleriyle donatılmış güçlü bir ordu kurmasının önüne geçmek istiyor. Bu bombalamayla, hiç kimsenin bu orduyu silahlandırmasına, güçlendirmesine izin vermeyeceğini ilan ediyor.
İsrailli resmi ağızlar bu ilanın asıl hedefinin Türkiye olduğunu söylemekten de geri durmuyor, Türkiye’yi tahrik eder gibi. Nitekim bombalanan yerler tam da Türkiye ile Suriye arasında kurulması konuşulan askeri üs için muhtemel bölgeler. Oysa Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İsrail’in bu saldırganlığına karşılık "Suriye'de İsrail ile karşı karşıya gelmek istemiyoruz” açıklamasında bulundu. Fidan aynı zamanda “Suriye yönetimi İsrail ile belirli bir mutabakata varmak istiyorsa bu onların bileceği bir iştir" dedikten sonra İsrail saldırılarının Suriye'nin yeni hükümetinin, DAEŞ terör örgütü ve diğer tehditleri caydırma yeteneğini zayıflattığını söyledi.
60 yıllık yaralarını sarma ve yıkılmış ülkeyi yeniden inşa etmekten başka bir gündemi bulunmayan yeni Suriye yönetimini kendisine karşı daha hiçbir niyet ve söz ibraz etmemişken hedef alan bu saldırganlık İsrail’in iflah olmaz bir tehlike olduğunu gösteriyor. Birilerinin, bilhassa Türkiye’nin onu düşman olarak görmesine ihtiyacı yok, onun düşmanca bakışı ve yaklaşımı zaten karşısında kendisini yok edecek bir düşmanı hiçbir zaman eksik bırakmayacaktır.
Suriye’yi bombalarken hedefinin Türkiye olduğunu ilan etmekten geri durmaması, Türkiye’ye karşı bu düşmanlığı bizzat kendisinin başlatıp tahrik ediyor olması… Aslında bu da kendi suçluluğunu bilmekten gelen bir psikolojiye dayanıyor. Yaptığı suçlar dolayısıyla eninde sonunda Türkiye ile karşı karşıya kalacağını biliyor İsrail ve daha şimdiden ön almaya çalışıyor. Kendi tehdidine böylece kendi sebep oluyor. Böyle olunca istediği önlemi alsın, kaybetmekten başka bir sonu ve çaresi olmayacaktır.
HABERE YORUM KAT