Esed rejimi bu şartları niye kabul etsin?
Hakan Albayrak, Esed rejimi ile "barışma" söylemlerinin tutarlılığını analiz ediyor.
Hakan Albayrak / KARAR
Zor iş
Önce Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye’deki Baas rejimiyle ilişkileri yumuşatma mesajı verdi.
Normalleşmeden bahsediliyor.
Hatta Erdoğan’ın Beşşar Esed’le -“şu anda” değilse bile- görüşebileceği söyleniyor.
Peki, 2011 sonrası Ankara-Şam ilişkilerinde yeni bir evreye gerçekten giriliyorsa şayet, bunun çerçevesi nedir?
***
Türkiye Gazetesi’nde yayımlanan Yılmaz Bilgen imzalı bir habere göre Esed, Ankara’dan, İdlib’in Şam yönetimine bırakılması, Reyhanlı-Cilvegözü Sınır Kapısı ve Kesep Gümrüğü'nün Şam yönetimine devri gibi taleplerde bulunuyor.
Ankara ise bu taleplere karşı "sınırda terör tehdidinin tamamen ortadan kaldırılması”nı, ayrıca “muhalefet ve Şam arasında siyasi, askeri entegrasyon süreçlerinin sağlıklı bir biçimde tamamlanması”nı istiyor.
Bunlarla beraber “mültecilerin güvenli dönüşü”nü ve “yerleşim sonrası uygulamaları" görmek de istiyor Ankara.
“Suriye’nin savaş dönemi ile birlikte askıya alınan Arap Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı ve benzer uluslararası kurum ve kuruluşlara yeniden kabulü konusunda Türkiye’den istenen destek de görüşme maddeleri arasında yer alıyor”muş.
Habere göre “Türkiye bu görüşmelerde Cenevre süreci, demokratik anayasa, özgür seçimlerin yapılması ve cezaevlerinde bulunan siyasi mahkûmların ve özellikle kadın, çocuk, yaşlı ve sağlık durumu kötü olanların bir an önce bırakılması ısrarını sürdürüyor”.
( https://m.turkiyegazetesi.com.tr/dunya/897321.aspx )
***
“Muhalefet ve Şam arasında siyasi, askeri entegrasyon süreçlerinin sağlıklı bir biçimde tamamlaması”; yani devrimci liderlerin hükümete, silahlı devrim gruplarının orduya -siyasi ve askeri gidişatı kontrol altında tutmalarına el verecek şekilde- eklemlenmesi.
“Mültecilerin güvenli dönüşü ve yerleşim sonrası uygulamalar”ın takibi; yani Şam yönetiminin taleplerinin, Suriye’ye dönen mültecilerin hain diye yaftalanıp zulme uğrayacağı endişesi kesin olarak giderilmeden karşılanmaması.
Ve demokratik anayasa…
Ve özgür seçimler…
Ve siyasi mahkûmların salıverilmesi…
Hülasa: Özgürlük, eşitlik, hak-hukuk adalet.
Bunları kabul etmek, Esed rejiminin kendi kendini inkârı anlamına gelir.
***
Rejime karşı protestoların başladığı Mart 2011’den beri Esed’in davası ne?
İran ve Rusya ile beraber ne uğruna kan gölüne çevirdi Suriye’yi?
Diktatörlüğünü korumak uğruna değil mi?
Başını çektiği oligarşinin bekası uğruna değil mi?
Demokratik anayasaya, özgür seçimlere direniş değilse nedir Esed rejiminin 11 yıllık kirli savaşı?
***
Zor iş.
HABERE YORUM KAT