Esed Ailesinin İnancı ve Kutsal Kitabı Kitab'ül Mecmu'u
Suriye'de Esed katliamlarının başladığı 2011 yılından bu yana hayatını kaybedenlerin sayısının günden düne artarken bölgede rejim tarafından uygulanan şiddet hız kesmeden devam ediyor.
Suriye’de Esed rejimini korumak adına uzak ülkelerden Şii, komünist ve sosyalist ve Nusayrilerden oluşan yerli yabancı asker ve militanlar, sivillere yönelik dünya tarihinde unutulmayacak katliam ve işkencelere devam ediyorlar.
Özellikle İran yanlısı bir takım çevrelerin dillerinden düşürmedikleri "Surye'de kardeş kardeşi öldürüyor" "Suriye'de Müslüman Müslüman'ı öldürüyor" sözleri ile katliama seyirci kalmaları biryana özellikle insanların Suriye'de yaşanan savaşın İsrail ve ABD oyunu olduğu ve Esed'in sivilleri öldürmediği vurgusu yapıldığı görülüyor.
Esed'in Müslüman olduğunu iddia edenler Esed'in ve ailesinin gerçek dinini bilerek gizledikleri gibi Esed ve destekçi güçlerin sivillere uyguladıkları zulüm ve katliamları örtbast etmek için de medya ve yayın organlarında sürekli dezenformasyon haberler yaparak ve sadece dünyada tek düşmanın İsrail ve ABD olduğunu Esed'in katliamlarında haklı olduğunu gösterme çabasına girdikleri görülüyor.
Suriye'de İran Dini Lideri Hameney ve önceden rejimin imamlığını yapan ve Esed rejimi tarafından öldürülen Ramazan Buti gibi din adamları Esed rejimi ve Şii Hizbullah militanlarını kutsamak ve savaşı (Katliamı) meşru göstermek adına Şebbihaları Sahabelere yada Hz. Hüseyin'e benzeterek katliamları meşrulaştırma çabasına girdikleri biliniyor.
tarafından çekilip sosyal medya yayınlanan birçok video görüntüsünde görüldüğü gibi Esed'in ilah olduğu vurgusu işlenirken, Hizbullah ve Şii militanların Sünnilerin tüm dünyadan yok olmalarını talep ettikleri ve bu yüzden savaştıklarını söyledikleri gözlerken kaçmıyor.
İşte Esed ve ailesinin gerçek dini ve kutsal kitabı Kitab'ül Mecmu'u
Bazı önemli kesitler.
* Nusayri Aleviliği, Ali tanrısallığına dayalı batınî bir ekoldür.
* İmam Naki'nin ilah, kendisinin ise O'nun tarafından gönderilmiş bir peygamber olduğunu; başka bir rivayete göre de 11. İmam Hasan el Askeri'nin "bab"ı oldugunu iddia ettiği söylenen Muhammed b. Nusayr en- Nemiri'den alır.
* Ali'nin gücü, Allah ile ayniliğe kadar götürülüyor. (Ali'den başka ilah olmadığı, doğmadığı, doğurmadığı, her şeye kadir oluşu, esirgeyici ve bağışlayıcı oluşu vb. gibi)
Ey büyük!
Ya Ali, ey büyük!
Ya Ali, ey büyük!
Ya Ali, ey büyük!
Ya bütün büyüklerden daha büyük!
Ya kuşluk vaktinin güneşini yaratan! Işık saçan ayı yaratan!
Ya Ali, üstünlük sana aittir.
Ya Ali birlik sana aittir.
Ya Ali mülk senindir.
Ya Ali büyüklük sana aittir.
Ya Ali, işaret sana aittir.
Ya Ali, itaat sana aittir.
Ya Ali, sen şefaat edensin.
Ya Ali, yaratma gücü sana aittir.
Ya Ali, sen her şeye kadirsin.
Ya Ali, sen “Bakara Suresi”sin
(Kitab'ül Mecmu'u TERCüMESİ. Prof. Dr. Ahmet TURAN)
Kitab'ül Mecmu'u, Hatay-Samandağı'ndan İskenderun'un güney batısında doğru uzanan bölgede ve Antakya'ya bağlı Harbiye kasabası ile Antakya'nın Annutlu mahallesinde oturan ve bu bölgenin hemen güneyinden itibaren devam eden; Suriye'nin Lazkiye şehri merkez olmak Üzere Lübnan'a kadar uzanan alanda yaşayan Arap Alevilerin, diğer adlandırmayla Nusayrilerin "kutsal" kitabıdır.
Nusayri Aleviliği, Ali tanrısallığına dayalı batınî bir ekoldür.
Nusayrilik adını, rivayete göre 10. imam Ali en- Naki'nin zamanında Bağdat çevresinde yaşayan, İmam Naki'nin ilah, kendisinin ise O'nun tarafından gönderilmiş bir peygamber olduğunu; başka bir rivayete göre de 11. İmam Hasan el Askeri'nin "bab"ı oldugunu iddia ettiği söylenen Muhammed b. Nusayr en- Nemiri'den alır.
Muhammed b. Nusayr'den sonra Küfe ile Halep arasındaki Cunbula'da yetişen, aslen İran'lı olan 957 veya 968'de Halep'de ölen ve Şeyh Yaprak adı ile şöhret bulan Hamdan el- Hasibî (873- 957) düzene koymuştur. Böylece Nusayriliğin ikinci kurucusu olarak tanınmış ve Nusayriler hakkında birçok eser yazmıştır. Yukarıda Türkçe çevirisi verilen 16 sureden oluşan Kitabu'l Mecmu'u da O'nun eseridir.
Bu kitap, Ali b. Ebî Talib'in söz ve emirlerini, Nusayrilerin inanç esaslarını içeriyor ve Nusayri Aleviler için dini eğitim ve ibadet kitabı niteliği taşıyor.
Nusayriler bu kitaba "Dinin esas taşı" diyorlar.
Bütün Nusayri inancını kapsadığı için Nusayriliğe giriş törenlerinde, bu yola girenlere tekrarlattırılıyor.
Kitapta geçen bütün özel isimler İsmaili kişileri ve inanç esasları İsmaililikle örtüşüyor.
Ali'nin gücü, Allah ile ayniliğe kadar götürülüyor. (Ali'den başka ilah olmadığı, doğmadığı, doğurmadığı, her şeye kadir oluşu, esirgeyici ve bağışlayıcı oluşu vb. gibi)
"Ayn, Mim, Sin" sembolleri, yani bugünkü alfabeye uyarlarsak A, M, S harfleri, bu inanç ekolünde, teolojinin anahtarı niteliğinde. Buradaki "Ayın" (ع) yani A harfi Ali'yi, "Mim" (م) yani M harfi Muhammed'i, "Sin" (س) yani S harfi de Salman b. Farisî'yi simgeler.
Arap Alevilerin Kitabu'l Mecmu'u adlı kitabı, Türk ve Kürt Alevilerin inanç ve erkan kitabı olan "Buyruk"a benzetilebilir. Ancak, burada daha fazla İsmailî etki karşımıza çıkıyor. Kitap, Nusayri Aleviliğinin, doğrudan 10. ya da 11. imama kadar uzan bir silsile içinde ve belli dönemlerde yapılan reformlarla bugünkü şeklini aldığını gösteriyor.
KİTABU'L MECMU'U
1. Sure : "Başlangıç”
Boynuzu olmayan hayvanın işini üzerine alana ne mutlu! Birisi benden açıklamamı istedi. Ben de Ali b. Ebi Talib, Emîrü'n- Nahl'ın manevi yüceliğinin sevgisinde ilk cevabıma başlamak istiyorum. O'nun künyesi Haydar b. Ebi Turab'dır... O'ndan yardım istiyorum. O'ndan isteğimi yerine getirmesini istiyorum. O'nu anmakla başarıya ulaşırım. Kurtuluş O'ndadır. O'na sığınıyorum. O'nda yüceldim. Yardımı O'ndan istiyorum. O'ndan neşet ettim. O, gerçeğin ispatı, dinin selametidir.
Seyyit Ebu Şuayb Muhammet b. Nusayr Samiri" Yahya b. Main'e:
Ey Yahya! Hayatla birlikte sana bir hastalık geldiğinde veya ölümle birlikte bir felakete uğradığında; aşın taassup için olan bu beşeri gömleklerden sıyrılarak, nurani ışıklar yaparak, temiz, temizlenmiş, yüce, bembeyaz koku ile, saf ve tertemiz kılan bu ulvi bir davetle çağır. Buna nurani heykelleri tabii kıl ve ey delaleti ile yol gösteren, kudreti ile zahir, hikmeti ile batın, kendisi ile varlığı gerekli, sıfatlan ile, ismi ile konuşan!
Ey O, ey her şeyi olan, evveli ve sonu olmayan ezeli! Sebeblerin sebebi, gayelerin gayesi, sonların sonu! Ey gizli sırları bilen, ey hazır, ey mevcud, ey zahir ve ey maksûd olan, ey gizlenmeksizin gizli olan. Ey nurundan nuruda parlayan ve nuru kendinde sönen! O nur senden başladı, sana dönüyor. Ey her nuru ortaya çıkaran, meydana çıkan! Her nura "isim", her isme mekan, her mekana makam, her makama "bab" kılan! O, O'ndan O'na yönelen "bab" 'ı irşad ediyor. Ve yine O'nda O'na giden "bâb" 'a giriyor. Sen ey Emir ün- Nahl, ey kendine yönelene yol gösteren Ali b. Ebu Tâlib! Her şey sensin, hû, ya, hû, ya hû! Ey her şeyi kendisinden başka kimsenin bilmediği! "Sîn" ile ilgili meseleleri "selekûn, sulûken, selikûn, salikûn, selikin" bunlarla ilgili sorunların sordukları şeyi senden istiyorum.
Mürşitlerin mürşidi, dinin ve akidelerin süsü Ali ile, kalplerimize ve inanan kardeşlerimizin kalplerine iyilik, takva, doğruluk, ilim ve din üzere yumuşaklık ver. Senin temiz huzurunu, göz kamaştıran rahmetini hatırladık. Gerekli olan farz ve yerine getirilmesi gerekli olan hak vardır. Bunlar: Sırlar, öğütler, azamet, öğünmek, üstünlük ve galip gelmektir. O'nun parlaklığı sende doğdu. Ve 0, hidayetin tacı, kuvvetli din ve dosdoğru yoldur.
Din O'nun zahirini ve batınını tanıdıysa başarıya ulaştı ve kurtuluşa erdi. Efendimiz Selmân, O’nunla ilgili haberleri birbiri ardına ekleyerek O’nu bize tanıttı. Ona gidecek yolu bize gösterdi. Ve bizi o yola sevketti. O, bizim şeyhimiz, efendimiz, başlarımızın tacı, dinimizin esası, gözlerimizin aydınlığıdır. Ali, es-Seyyid Ebu Abdillah el – Hüseyin b. Hamdâni’l Hasîbî’nin ruhunu takdis etti. Çünkü O’nun makamı safa makamı, mahalli sıdk ve vefa mahallidir. Allah’ın ismi ile, Allah’ın ilmini bilen es-Seyid Ebu Abdullah’ın sırrı ile başlarım. O’nun şöhretinin sırrı sâlih olmasıdır. O’nun sırrı Allah’ın O’nu başarılı kılmasıdır.
2. Sure: “İbni el-Velî’yi yüceltme”
Hissin duyduğu, şahsın görünmediği, rüyasında uyuyanın gördüğü şeyin en güzeli ile başlarım. O söyle söyleyerek seslenir: Buyur, buyur, ey Emîrü’n – Nahl! Ey Ali b. Ebî Tâlib! Ey her arzu edenin sevip dilediği! Ey ulûhiyeti ile ezeli olan! Ey bütün yaratılmışların aslı! Sen bizim gizli ilahımız, açıkça imamımızsın.
Ey gizlenen şeylerde açığa çıkan, açığa çıkan şeylerde gizlenen, içinde gizlendiği şeyle açığa çıkan, açığa çıkanla içinde gizlenen, zatıyla zâhir olan, yüce olmakla yükselen, Muhammed’e ait olması ile gizlenen, nefsine, nefsinden nefsine çağıran sen ey Emiru’n Nahl! Ey Ali! Senin nurun aydınlattı. Senin güneşin doğdu. Senin aydınlığın yayıldı. Senin yüceliğin büyüdü. Senin şanın yüceldi. Senin bizim ve bütün inanan kardeşlerimiz için alçattığın kimselerin şerrinden beni emin kılman sebebiyle ve akdi bozan, kaldıran, değiştiren, kirleten, yere batıran, işe yaramaz hale getiren, atıntı durumuna düşüren şerrinden sana sığınırım. Şüphesiz sen her şeye kadirsin.
Veli b. Veli, Ebu’l Hüseyin Muhammet İbni Ali’nin sırrı ile. O bize açıkça gönderildi. Kim O’nu selam ile anarsa O’nun sırrı ile Allah ona yardım eder.
3. Sure: “Ebu Sa”id’i yüceltmek”
Ey mülkün sahibi! Ey Emîru’n- Nahl! Ey Ali! Ey çok bağışlayan! Ey ezelî! Ey tövbeleri kabul eden! Ey “bâb”’ı sevkeden, senden istiyorum. Beş seçilmiş ile altı vahiy ile, yedi parlak yıldız ile sekiz kürsü taşıyıcısı ile dokuz Mahammedîler ile, on saf horozlarla, Bâb’ın onbir dönmesi ile, on iki imam ile, sendeki onların imanı ile senden istiyorum.
Ey bütün gayenin sahibi! Onların senin yanındaki hakları ile. Ey Emiru’n Nahl! Ey yüce devletin sahibi! Ey sen, bir olan! Senin ismin birdir ve sen birliğin başısın. Ey O’nun zâtının yedi keskin kılıcında zâhir olan! Kalplerimizi ve azalarımızı O’nun engil bilgisi üzerine sabit kıl, O’nun bu büyük unutulmuşluğundan bizleri koru. O’nun semasının yıldızları arasında, O’nun nurunun gömleklerini bize giydir.
Yüzce Şeyhimiz! En yüce, en büyük! Gençliğinde Allah’tan korkan efendimizi anarız. Abu Saîd el – Meymun İbni Kâsım et- Teberâni Allah’ın bilgisini bilen, umumi yardıma mazhar olandır. O, gücü ile aldığı hakkından mahrum edildi. Ebu Dehîbe ve Ebu Dehîbe’nin âlî onu izledi. Allah lânetetsin. Ebu Sâid eş- Şabb et- Takî el Hurr el-Meymun İbn Kâsım et- Teberrânî sırrı ile…O’nun sırrı Allah’ın O’na inayetidir.
4. Sure: “Kaynağı nereden geldiği, Nisbeti”
Başarımı Allah ile güzel ettin, yolumu Allah için iyi bildin. İşitme duygumu, dinleme özelliğimi, Şeyhim, efendim ve mürşidimden daha güzel yaptın. Allah “Ayn, mîm, sîn” bilgisi ile O’nu nimetlendirdiği gibi beni de nimetlendir. O (ayn, mîm, sîn), kendisine ibadet olunan önden ve alnının iki yanından dazlak olan Ali b. Ebî Tâlib’den başka ilah olmadığına şahadet ederim.
Övülmüş Seyyid Muhammed’den başka perde (hicâp) yoktur. Ben bunu yüce zatın hakikat bilgisi ile kulluk köleliğinden boynumu azat eden, bolluğun, verimliliğin kaynağına beni çıkaran, kurtuluş yoluna beni sevkeden, itimadım, gayem, efendim ve şeyhimden dinledim.
Faziletli efendi, yüce bir dağ, amcam, şeyhim, efendim, başımın tacı, hakiki babam, Ahmet, bu büyük sırrı; şu şu senede şu şu ayda, şu günde O’ndan bana iletti. Ahmet İbrahim’den, İbrahim Kasım’dan, Kasım Ali’den, Ali Ahmet’ten, Ahmed Hıdır’dan, Hıdır Selmân’dan, Selmân Subuh’tan, Subuh Yusuf’tan, Yusuf Cebrâil’den Cebrâil Mualla’dan, Mualla Yâsîn’den, Yâsin İsa’dan, İsaMuhammed’den, Muhammed Hüdâ Muhammed’den, Hüda Muhammed Rıza Ahmet’den, Rıza Ahmet Safendî’den, Safendi Belazuri Efendi’den, Belazûrî Esed Hasan er-Reşikî’den, Hasan er-Reşikî Muhammed’den, Muhammed Merhef Mısır’dan, Merhef Mısır Akdî Cebrail’den, Akdi Cebrail Abdullah el- Cualiy’den, Abdullah el Cualiy İsmâil el- Luffaf’dan, İsmâil el- Luffaf Cafer el-Verrek’ten, Cafer el- Verrak Ahmet et-Tarraz’dan, Ahmet et-Tarraz Ebu’l Hüseyin Muhammed ibni Ali el-Celî’den, Ebu’l Hüseyin Muhammed İbn Ali el- Celî es- Seyyid Ebu Abdullah el- Hüseyin İbni Hamdan el- Hasîbi’den, es- Seyyid Ebu Abdillah el. Hüseyin İbn Hamdân el- Hasîbî İran diyarındaki zâhid, âbidlerden olan efendisi ve şeyhi Ebu Muhammed Abdillah ibn Muhammed el Cennân el- Cumbulân’dan, Abdullah el- Cennân el-Cunbulân Muhammet el- Cündeb’den, Muhammet b. Cündeb es- Seyyid Ebî Şuayyip Muhammed b. Nusayr el- Abdî el- Berî en Numeyrî’den ki o son kişi Hasan el. Askerî’nin bâb’ıdır. Selam O’na, iteat O’nadır.
Dini ve nesebi düzenleyen Muhammed b. Nusayr ile efendimiz Hasan el Askerî, dinin ve şânı yüce kardeşlerimizin sırrı ile sapıkların ve zalimlerin söylediği sözlerden yüce ve büyüktürler. Onların her yerde ve herkesten şanı yücedir. Onların ve onların hepsine Allah’ın inayetinin sırrı ile şahadet ederim ki, Hasan el Askerî evveldir, âhirdir, bâtındır, zâhirdir. O, her şeye kâdirdir.
5. Sure: “Gâlibiyyet”
“Allah’ın yardımı ve fethi geldiği ve insanların dalga dalga Allah’ın dinine girdiğini gördüğü zaman, Rabbini överek tesbih et, O’ndan mağfiret dile. Çünkü O, tövbeleri kabul edendir”. Şahadet ederim ki, Mevlam Emîru’n Nahl Ali, zatının nurundan es- Seyyid Muhammed’i yarattı. İsmini, nefsini, arşını, kürsüsünü, sıfatını O isimlendirdi. Hakikatte birleşmediği halde ondan hiç ayrılmaz, bir şekilde birleşti. Ayrılıp uzaklaşması gerektiğinde O’ndan hiç ayrılmadı. Nuru ile O’nunla birleşti. Gerçeği müşahede ile O’ndan ayrıldı.
Muhammed Ali’den hissin ruhtan gelmesi, güneş ışınlarının güneşten geldiği, suyun gürültüsünün sudan geldiği, birleşik durumun ayrıldığı, şimşekten şimşeğin çıktığı, bakanın nazar değmesi, sükûnun harekete geçmesi gibi çıkmıştır. Eğer Ali b. Ebî Tâlib zahir olmayı dilerse, O’nun nurunun güvenliği O’nda ğaib olur. Şahadet ederim ki Seyyid Muhammed O’nun nurunun nurundan Seyyid Selmân’ı yarattı. O’nu “bâb” kıldı. Kitabını O’na verdi. O, Salsal ve Salsabîl’dir.
O, Câbir ve Cebrâil’dir. O, Hüda’dır ve yakîndir. O, Alemlerin Rabbı’nın hakikatıdır. Yine şahadet ederim ki, es- Seyyid Selmân beş şerefli yetimi yarattı. Onların birincisi en büyük yetimdir. Ay gezegenidir. Kokusu yayılan misktir. Siyah yakuttur. Yeşil zümrüttür. Bunlar; el Mıkdât b. El Esved el- Kindî, Ebu Zerri’l Gifârî, Abdullah b. Revaâha el, Ensârî, Osman b. Maz’ûn en Necâşî ve Kanber b. Kâdân ed Devsî’dir. Bunlar, celal ve tazim sahibi müminlerin emirini zikretmek için onun kuludurlar.
Bu alemi, güneşin doğuşundan batışına, güneyinden kuzeyine, karasına, denizine, ovasına, göğü taşıyan dağına, yeryüzünü Cabalka’dan Cabarsa’ya, el Ahkaf rasathanelerine, Kaf dağına, deveran eden gök kubbenin kuşatmış olduğu her şeye varıncaya kadar, müminlerin toplandığı yer olan es- Seyyid Muhammed es- Samîrî’nin şehrine varıncaya kadar her şeyi onlar yarattı. Orada es- Seyyid Ebu Abdullah el- Hasîbî’nin görüşü üzerine ittifak ettiler. Bu konuda şüphe etmediler. Ortak da koşmadılar.
Ali. B. Ebî Tâlib’in sırrında açığa çıkmazlar. O’na ait olan haya perdesini yırtmazlar. O’nun huzuruna ancak bir “bâb” tan girebilirler. İnananları, emin kılınanları, huzur içinde bulananları, doğruları, düşmanlarına ve düşmanlarımıza karşı yardımcılar kıl. Ve yine inananları huzur içinde, onların fakirlere ihsanda bulunanları müminler cümlesinden kıl ve düşmanlarımıza ve düşmanlara karşı yardımcılar kıl.
Sağ eli ile fetheden, fethi fetheden kimsenin fethinin sırrı ile… Efendimiz Muhammed, Fâtır, Hasan, Hüseyin, gizli sırrı olan Muhsin, ağzı dualı insanların ve ariflerin sayısının sırrı ile…Selam onları ananların üzerine, Allah’ın rahmeti onların hepsinin üzerine olsun.
6. Sure: “sücûd” (Secde etme)
Allah’u Ekber, Allah’u Ekber, Secde, ibadet olunan, alnının iki yanı dazlak Yüce Râb içindir. Ey Efendim, ey Muhammed, ey Fâtır, ey Kâhir, ey büyüm mananın nuru ve yüce “hicâp”, seninle yardım istiyorum. Bu dünya yurdunda beni koru, seni vekil tutuyorum. Beni ateşin azabından koru. Allah yerin ve göklerin nurudur. O, yücedir, büyüktür. O’na yöneliyor ve işaret ediyoruz. Üstün ve yüce bâb için O’na yöneldim. İsmi için secde ettim. “mana” için ibadet ve secde ettim. Fani yüzüm, diri, daim ve ebedi olan Ali’nin yüzü için ibadet ve secde ettim.
Ey büyük!
Ya Ali, ey büyük!
Ya Ali, ey büyük!
Ya Ali, ey büyük!
Ya bütün büyüklerden daha büyük!
Ya kuşluk vaktinin güneşini yaratan! Işık saçan ayı yaratan!
Ya Ali, üstünlük sana aittir.
Ya Ali birlik sana aittir.
Ya Ali mülk senindir.
Ya Ali büyüklük sana aittir.
Ya Ali, işaret sana aittir.
Ya Ali, itaat sana aittir.
Ya Ali, sen şefaat edensin.
Ya Ali, yaratma gücü sana aittir.
Ya Ali, sen her şeye kadirsin.
Ya Ali, sen “Bakara Suresi”sin.
Eman senden ya Ali! Razı olduktan sonra azabından ve gazabından sana sığınırım. Mucize gösteren ve aciz bırakanla sana iman ettim.
Ey Emiru’n Nahl, acizlikten sen yücesin. Kalpten inanıyorum ki sen gizli ve görünensin. Dış görüşün bakımından sen imam, bâtınî olarak tanrısın.
Ey O, ey O!
Ey seni üstün kılma, anma ve bir olarak kabul etme hususlarında dilediğini üstün kılan !
Ey O, ey O! Ey senin büyüklüğünü itiraf etmeyen, inkar eden, aşağılayan kimseleri zelil kılan!
Ey hâzır, ey var olan!
Ey ulaşılamayan gâib!
Ey Emîru’n Nahl, ey Ali, ey büyük!
7. Sure: “Selam”
Secde ettim, selam verdim, sözümü yer ve göklerin yaratıcısına hanif ve Müslüman olarak çevirdim ve ben müşriklerden değilim. Kadim olan manadan selamın başlangıcı ismi azîm üzerinedir. İsmi azîm bâb’ı kerim’e selam verdi.
Selam bâb’ların üzerine olsun.
Selam eytam’ın (yetimlerin) üzerine olsun.
Selam nakîblerin üzerine olsun.
Selam necîblerin üzerine olsun.
Selam seçilmişlerin üzerine olsun.
Selam kurtarıcıların üzerine olsun.
Selam imtihan edilenlerin üzerine olsun.
Selam imtihan edenlerin üzerine olsun.
Selam mukarrebin’in üzerine olsun.
Selam kerûbiyyîn üzerine olsun.
Selam ruhanilerin üzerine olsun.
Selam pak ve temiz olanların üzerine olsun.
Selam ibadet edenlerin üzerine olsun.
Selam dinleyenlerin üzerine olsun.
Selam ulaşanların üzerine olsun ki onlar mertebe ehli kimselerdir. Bütün safa alemi onları kutsar.
Selam doğru yola tabi olan, hidayete ulaşan, cehaletin sonuçlarından sakınan, yücelerin yücesi olan melike itaat eden ve Muhammed’in yüz yirmi dört bin peygamberinin -ki onların ilki bâb, sonuncusu ulaşandır- efendisi olduğunu ikrar edenlerin üzerine olsun.
Selam sizlerin üzerine olsun ey Allah’ın Salih kulları! Allah sizleri ve bizleri naîm cennetinde gökteki yıldızların arasında bir araya getirsin.
8. Sure: “İşaret”
Bütün boyunların kedisi için eğildiği, en zor ve güç işlerin ona kolay geldiği ilah bütün noksanlıklardan münezzehtir. Kendisi Allah katında büyük bir makamın faziletli ve şerefli kıldığı “Ğadîrhum” Bayramı gününde Hz. Muhammed Mustafa’dan niyet ve işaret belirmiştir. Ben sana işaret edenlerden bir kulum ey dinler emîri! Ey Ali! Tevhîd, takrîd, tanzih ve tevrîd ile büyüklük senin içindir.
Ey yüce olan, ey ezeli, ey ebedî, ey yaratıcı, ey hakîm! Hz. Muhammed’in haydın Allah yolunda harbe, haydin Allah yolunda cihada diye söyleyerek beyaz bineğine binmiş ve Mekke’nin kapısından çıkmış olduğu halde sana işaret için senden isterim.
Ey nurun nuru, ey büyük kayaları yarıp çatlatan!
Ey büyük okyanusları sevk ve idare eden, ey işleri evirip çeviren! Müminleri, bekçisi rıdvân olan yüksek cennetlerinde yerleştirmen için bu benim sana işaretimdir.
Bu cennetleri isteyen ey başarılı kul! Çok yüceden, turu’l eyman yönünden mübarek ağaçtan bir nidâ şöyle der:
Ey habibim, ey Muhammed! Her kim bana nisanın ortasındaki veya Ramazan ayının son beş gecesi veya kudas günü veya milad gecesi veya Ğadirhum Bayramı günü samimi kalp ve halis niyetle bu dua ile dua ederse, onu ümmetim yapar, cennetime sokar, ona rahmetimin kadehinden içirir ve onu üzülmeyecek kendileri için korku olmayacak olan müminlerle beraber kılarım.
Aleviyye’nin “ayın”ının, Muhammediyye’nin “mim”inin, Silsiliyye’nin “sin”inin sırrı “A M S” sırrı ile bu işaretimi verdim. Duamızın başlangıcı ile manamıza işaret ederiz ve rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla söyleriz. Duamızın sonunda bizi hidayete ulaştırana şükrederiz ve hakkı söyleriz. Hamd Alemlerin Rabbi olan Allah’adır.
9. Sure: “El- Aynu’l Aleviyye” (Alevi “ayın”ı)
Apaçık, zahiri, zati Aleviyye’nin, “ayın”ının, Haşimi, melekûtî, nurânî, kurası, Muhammediyye’nin “mim”inin, Nusayri, Merîrî, Bekrî, bâbî, Selmanî, Cebrailî, silsilenin “sin”inin sırrı “A M S” sırrı ile başlarım.
10. Sure: “El- Akd” (Akit, sözleşme)
Şahadet ederim ki Allah haktır. O’nun sözü haktır. Örtüsüz gizli olan Ali b. Ebî Talib hakkı mübîndir. Şahadet ederim ki cehennem kafirlerin varacağı yer, cennet müminlerin varacağı yerdir. Su arşın altından akar, arşın üstünde ise Rabbü’l Alemin vardır. Arşın; taşıyıcıları O’na yakın olan sekiz mükerremdir. Benim ve bütün müminlerin hazırlığı “A M S” akdinin sırrı ile benim gücüm ve kuvvetimdedir.
11. Sure: “Halkın dağ diye isimlendirdiği şahadet”
Allah, kendisinden başka tanrı olmadığına şahittir. Melekler ve ilim sahipleri adaletle şahittir ki O’ndan başka tanrı yoktur. O azizdir, hakîmdir. Allah katında din İslam’dır. Rabbimiz, senin indirdiğine inandık ve elçiye uyduk, bizi şahitlerle beraber yaz. A M S şahadetiyle bana şahadet et ey büyük hicâp!
Bana şahadet et ey kerîm olan bâb!
Bana şahadet et ey Mikdât el- Yemîn!
Bana şahadet et ey efendim Ebu Zer eş- Şimâl!
Bana şahadet et ey Abdullah!
Bana şahadet et ey Osman!
Bana şahadet et ey Kanber b. Kâdan!
Bana şahadet et ey Nakîb!
Bana şahadet et ey Necîb!
Bana şahadet et ey Seçilmiş!
Bana şahadet et ey kurtarıcı!
Bana şahadet et ey imtihan eden!
Ey yaklaşmış olan, ey büyük, ey büyük, ey ruhani, ey ziyadesiyle pak oan, ey ibadete koşan, ey dinleyen, ey ulaşan! Bana şahadette bulunan ey mertebeler ehli ve bütün sefa alemi! Şahadet ederim ki önden ve yandan saçları dökülmüş olan mâbud Hz. Ali b. Ebî Tâlib’den başka ilah, seyyid Muhammed Mahmut’tan başka hicâb, Hz. Selman el Farisi’den başka bâb yoktur. Meleklerin en büyüğü beş eytamdır. Diğer beldelerde inançlarımızı ortaya koyan şeyhimiz ve efendimiz Hüseyin b. Hamdan el Hasîbî’nin görüşünden başka görüş yoktur. Beşeriyette zuhur eden meri suretin külli gaye olduğuna, O’nun nurani zuhuruna şahadet ederim O’ndan başka ilah yoktur.
O, Ali b. Ebî Tâlib’tir.
O, ihata edilemez, kuşatılamaz, idare edilemez, görülemez.
Ben Nusayri dininden, Cundubî görüşünden, Cünbulanî tarikatından, Hasibî mezhebinden, Cillî inancından, Meymunî fıkhından olduğuma şahadet ederim.
Şiddetli geri dönüşe parlayan saldırıya, perdenin kalkacağına, Ali b. Ebî Talib’in güneşin kaynağından zuhuruna, bütün nefisleri kabzedeceğine yakinen inanırım.
Şöyle ki altında aslan, elinde Zülfikar, arkasında melekler, önünde Seyyid Selman, su iki ayağının arasından fışkırıyor, Hz. Muhammed nida ediyor ve diyor ki:
Bu sizin efendiniz Almi b. Ebî Tâlib’tir.
O’nu tanıyınız. O’nu tesbih ediniz, tazim ediniz,
O’nu yüceltiniz.
Bu sizin yaratıcınızdır.
Rızkınızı verendir.
O’nu inkar etmeyiniz.
Ey evlatlarım, O’na şahadet ediniz.
Bu benim dinim ve inancımdır ve itimadım O’nadır.
Ben O’nun için yaşar, O’nun uğruna ölürüm.
Ali b. Ebî Talib diridir, ölmez.
Kudret ve kuvvet O’nun elindedir.
Kulak göz, kalp, bütün bunların hepsi O’ndan sorumludurlar.
Bize onlara selam vermek gerekir.
12. Sure: “İmâmiyye”
Ey parlayan ve aydınlatan yıldızlar, deveran halinde olan gökler! Bana şahitlik ediniz ki apaçık bir şekilde bilinen ve tanınan suret-i mer’iyye Ali b. Ebî Tâlib’dir. O, ezeldir, birdir, tektir, sameddir, parçalanamaz, bölünemez, taksim edilemez, sayılamaz. O, benim ve sizin ilahınızdır. Sizin ilahınız ve benim ilahımdır. Benim imamım ve sizin imamınızdır, imamların imamıdır. Karanlıkları aydınlatan, başının dazlaklığı zahir olan Ebu Tûrâb, Haydar’dır. Örtüsüz bir şekilde gizli olan, güneşin kaynağından zuhur eden, bütün nefisleri kabzedendir. O’nun ve heybetinin celalinin büyüklüğü, ilahı şimşeğin ışığının yüceliği için boyunlar O’na eğilir, zor işlemler O’na kolay olur. O, gökyüzündeki gizli ilah, aynı zamanda da yeryüzünde imamdır. Bütün imamların imamıdır. Ali b. Ebî Tâlib’in sırrı kadim-ı zamandır. Hisab sırrı Seyyid Muhammet’tir. O’nun bâb’ı hidayet ve iman babı olan Seyyid Selman’dır. Onları rıza ve selam ile anmak bizim görevimizdir.
13. Sure: “Müsaferet” (Yolculuk)
Yerlerde ve göklerde olanların hepsi Allah’ı tesbih eder. O, Aziz ve Hakîm’dir. Biz Allah için olduk ve O’nu tesbih ederiz. Bütün mülk Allah içindir ve Allah’ı tesbih eder. Allah’ın ismiyle, O’nunla, Seyyid Ebi Abdullah’ın sırrıyla, şeyhin ve O’nun A M S denizinden içen seçilmiş çocuklarının sırrıyla ki onlar elli bir tanedir. Onlardan 17’si Iraklı, 17’si Şamlı, 17’si gizlidir.
Onlar Harran şehrinin kapısında durmuş hakla alıyor ve hakla veriyorlar. Kim onların dinine uyar ve onların ibadetleri ile ibadette bulunursa, Allah o kimseyi kendini tanımaya Muaffak kılar. Şeyhin ve seçilmiş evlatlarının sırrıyla Allah’ın laneti onun üzerine olur. Allah onların hepsini mutlu etsin.
14. Sure: “El- Beytü’l Mamur” (İmar edilmiş, bakımlı ev)
Andolsun Tûr’a, satır satır yazılmış kitaba, yayılmış ince deri üzerine, mamure ve yükseltilmiş tavana, kaynatılmış denize ve Tâlib’in, Akîl’in ve Cafer-i Tayyâr’ın sırrıyla ki onlar kardeştirler. Ali b. Ebî Talib nurun nuru, cevherin cevheridir. Ali b. Ebî Talib, erkek ve kızkardeşlerden, baba ve annelerden münezzehtir. Tek ve ebedî olarak mevcuttur. Örtüsü olmayan gizlidir. Evin sırrı, evin tavanı, evin tabanı ve evin dört köşesidir. Ev Muhammed’dir. Evin tavanı Ebu Talib’dir. Evin tabanı Fâtıma Binti Esed’dir. Evin dört köşesi Muhammed, Fâtır, Hasan, Hüseyin’dir ki O evin ortasındaki kapalı ve gizli olan zaviyenin sırrıdır. Bu zaviye gizli sırrın güzelleştiricisidir. Alevî Hâşimî Şerif ev sahibinin sırrıdır ki O kılıçları kırıp, putları parçalamıştır. Ondan rıza ve selam ile söz etmemiz gerekir.
15. Sure: “El- Hicâbiyye”
Hicâbü’l- Azîm sırrına, Bâbü’l- Kerim sırrına, efendim Mikdat el- Yemîn’in sırrına, efendim Ebî Zer eş Şimâl’ın sırrına, temiz ve kerîm iki melek olan Hasan ve Hüseyin’in sırrına, iki veli olan Nevfel b. Hârise ve Ebu Berze sırrına, temizlik ve temizlik alemi sırrına, gökyüzündeki her bir yıldızın sırrına and olsun. Onlardan rıza ve selam ile söz etmemiz gerekir.
16. Sure: “En- Nakibiyye”
Ülkelerde gezip dolaşmışlardı. Ama bir kurtuluş buldular mı? Mina Vadisi’nde Akabe gecesinde 70 adamın içinden Muhammed’in seçtiği nakîblerin adlarını zikrederiz. Onların ilki Ebu’l Haysem Mâlik b. Et- Teyhân el- İşhilî, Bera b. Marûr el- Ensârî, Münzir b. Levzân b. Kennâs es, Sâidi, Rafi b. Mâlik el- Aclânî, Esed b. Hüseyin elİşhilî, Abbas b. Ubade el- ensârî, Ubâde b. Sâmit en Nevfelî, Abdullah b. Amr b. Hizâm el- Ensârî, Sâlim b. Umeyr el hazrecî, Ubey b. Kâb, Rafî b. Varaka, Bilal b. Riyah eş Şenevî, Nakîblerin nakîbi, Neciblerin necibi seydimiz Muhammed b. Sinân ez Zâhir’dir. Onlardan rıza ve selam ile söz etmemiz gerekir.
Kaynak: Islahhaber
HABERE YORUM KAT