Ergenekon'un kriminolojisi
"Darbe" sözünün kendisi hukukî değil siyasî bir tabir. Bu yüzden kanunda doğrudan "darbe" ifadesi yer almıyor. Bunun yerine hükümeti veya yasama organını ıskata teşebbüs, askeri itaatsizliğe teşvik gibi suçlar örgütlü bir şekilde işlenince darbe suçu ortaya çıkmış oluyor.
Ergenekon iddianamesinin başında Türk Ceza Kanunu'ndan alınan sevk maddeleri, bu suçu ve getirilen cezaları düzenliyor. Darbecilik bir suç olduğuna göre kriminolojinin konusu olmalı. Kriminoloji "suçun nedenleri"ni araştıran bir bilim. Bu bilim, suçu "sosyal bir olgu" olarak ele alıyor. Suçun ve suçlunun dünyasını kavrayarak, suçu önlemeye ve suça karşı toplumu savunmaya çalışıyor. Diğer suçlar gibi, darbecilik de bir suç olduğuna göre, bunun da bir profilaksisi olmalı. Darbeciler hangi ortamlarda, hangi hayat tecrübeleri ve etkiler ile yetişiyor? Darbe suçunun arkasında hangi toplumsal ve siyasal kültüre ait dinamikler bulunuyor? Bu soruların hepsinin, kriminolojinin ilgi alanına girmesi gerekmez mi?
Darbe suçunu bilimsel bir tasnife tabi tutmaya kalkarsak, bu suça bulaşanları dört kategoriye ayırmamız gerekir. Birincisi bu örgütlü suçun asker-sivil kökenli elebaşıları. Çete bunlar tarafından yönetiliyor, darbe bunların elinde planlanıyor ve örgütlenme bunlar marifetiyle gerçekleşiyor. İkincisi, darbe şartlarını olgunlaştırmak amacıyla halkı korku ve paniğe sürükleyecek tarzda provokasyonların ihale edildiği cinayet işleyen tetikçiler. Üçüncüsü, bu örgütlenmeyi yani suçu bilerek darbe organizasyonuna destek veren ve kendilerine verilen görevleri yerine getiren organik sivil uzantılar. Medya mensupları, profesörler gibi. Sonuncusu da, siyasî bir tercih olarak darbe fikrini benimseyen ve düşünce olarak destekleyenler. Bunlar da darbecilerin arkasındaki kamuoyu desteğini meydana getiriyor. Bunların vaziyeti, darbeyi savunmak gibi salt düşünce planında kalmış bir suçu tanımlıyor. Herhalde kriminoloji bize, bu dört ayrı gruba karşı farklı profilaksiler geliştirmemiz gerektiğini söylerdi.
Birinci kategorideki suçlulara karşı Türk Silahlı Kuvvetleri'nin sistematik olarak caydırıcı tedbirler geliştirmesi ve bu tedbirlerin icra organı tarafından denetlenmesi lâzım. Mahkemelerin de bu suça, asker (emekli de olabilir) sıfatıyla karışanlara geride kalanları caydıracak cezalar vermesi gerekir. İkinci grup, birinci grup olmadan var olamaz. Taşeronları cesaretlendiren, başları sıkıştıklarında gördükleri himaye. Ortada kalınca, suç işlemeye mecalleri de kalmaz. Üçüncü gruptakiler için de özellikle meslekî olarak caydırıcı tedbirlere ihtiyacımız var. Basın ahlâk ilkeleri arasına, darbeyi doğrudan veya dolaylı savunan kalem sahipleri ve gazeteciler için müeyyideler konulmalı. Darbeye yakın duran profesörler için de, Üniversiteler Arası Kurul bünyesinde yer alan Bilim Etik Kurulu görev üstlenmeli.
En önemli grup, sonuncu kategoride yer alan darbeye pasif destek veren azınlık. Bu azınlık, demokrasinin eşitlikçi fikirlerinden rahatsız olan seçkinlerden meydana geliyor. Darbeleri, darbecilerle kolay irtibata geçtikleri ve kendi seçkin konumlarını kuvvetlendirdiği için destekliyorlar. Bu kategori içinde, sonuçları hakkında fikir sahibi olmadan destek veren geniş bir cahil kesim de var. Sonuncu grup için eğitim şart. Anaokulundan başlamak üzere verilen vatandaşlık eğitimini, demokratik prensiplere göre yeniden gözden geçirmek ve darbeyi doğrudan ve dolaylı olarak meşrulaştıran her ifadeyi ayıklamak lâzım. "Darbe suçu eğilimini" ölçmek için elimizde bir turnusol kağıdı var. 27 Mayıs'a "iyi darbe" diyen ve darbeleri iyi-kötü diye ayıranlar, suça eğilimli kişiler. Darbe bir suç ve her suç gibi toplumsal (ve siyasal) sebepleri varsa, bu sebepleri anlamak ve suçluları ıslah edip suç eğilimlerini önlemek başta devlet olmak üzere hepimizin görevi değil mi? Bilim sorunlarımızı çözmek için var. O zaman hep birlikte Ergenekon'un kriminolojisine eğilmeliyiz.
ZAMAN
YAZIYA YORUM KAT