Ergenekon, Sabetaylar ve Reostra Planı!
3. Ergenekon iddianamesinde Sabetaycılıkla ilgili ilginç bilgilere ulaştım.. Kimse farkına varmadı galiba..
Meğer Veli Küçük bizden önce davranmış.. Ardından Yalçın Küçük ve Soner Yalçın..
Eskiden bunu Ertuğrul Düzdağ, Mustafa Müftüoğlu yazardı. Daha sonra Abdurrahman Küçük bu konuda akademik bir çalışma yaptı. 2001’de bir de Süleyman Kocabaş yazdı bu konuda bir kitap. Daha çok TV ve gazete haberleri, makaleler falan..
2000 sonrası Ilgaz yayıncılığa başladı. 2000 ve 2002 yıllarında bu konuda arkası arkasına yayınlar yapılmış. Tam da Ergenekoncuların bu konuyla ilgilendikleri dönemlerde..
Eskiden birkaç kitap vardı ama hiçbirisi Soner Yalçın’ınki kadar ses getirmedi.
Son dönem tartışmaların odağında Ilgaz Zorlu vardı.. M. Şevket Eygi yazdı çizdi bu konuda. Kimi “komplo teorisi” dedi, kimi “yok böyle bir şey” dedi. Kimi “vardı, artık yok” dedi. Kimi “var ama abartılıyor” dedi. Kimi konuya Mustafa Kemal’in ailesi ve geçmişi açısından baktı..
Ben Ilgaz’la 2000’li yılların başında tanıştım.. Şişli Terakki hakkımızda bir sürü dava açtı.. Bu davanın icra takibi işlemleri bu günlerde yeniden gündeme geldi.. Sanıyorum birileri piyasayı hareketlendirmek istiyor.. Yoksa Şişli Terakki’nin avukatının kariyer ve iş disiplini olduğunu düşünmüyorum tek başına.. Yoksa üzerinden yıllar geçmiş bir davayı kim niçin kaşısın ki! Hem de 2000 Türk lirası için.. Herhalde vakıf o kadar paraya kalmış değil..
Soner Yalçın, Erdal Bilaller, Murat Yetkin Şişli Terakki davasında sanık oldu.. Sanırım tek ben ve Ilgaz mahkum oldu. Ben o zaman bu işi Sabah/Dinç Bilgin ile Hürriyet/Doğan grubundaki hesaplaşma şeklinde görmüştüm, ama sadece o değilmiş. Diğerlerine bir şey olmadı. Biz bu konuyu tartışırken, birileri işi sulandırmak için ne lazımsa yaptı..
Meğerse Sabetaylık konusu daha başından beri Ergenekon’un gündemindeymiş..
Sanırım Yalçın Küçük, 28 Şubat’ın Genelkurmay’daki Basın Merkezi’ne “Hasan Tahsin” adının verilmesi üzerine “İlk Kurşun”u atanın Hasan Tahsin olmadığı, Hasan Tahsin’in gerçek adının Osman Nevres olduğu ve Sabetay olduğuna ilişkin bir yazım üzerine TSK’dan bazı subayların bu konuyu araştırmak üzere görevlendirilmelerinden sonra, kendisi ile bu kişilerin görüşmelerinin ardından bu konuyla ilgilenmeye başladı.. Sonra da bu konuda bazı teoriler ortaya attı.. Anlam, ses benzerliği ve isimlerin baş ve sonuna eklenen eklerden aileyi deşifre etmek mümkündü Küçük’e göre..
Yalçın Küçük’ün görevi Sabetaycıları ortaya çıkartmakmış iddiaya göre.. Bir yandan deşifre edecekler, öte yandan tehdit oluşturacaklar, sonra da kucak açıp kendi yanlarına çekecekler. Bunun için mübadele defterlerinin ele geçirilmesine çalışmışlar..
Bir yandan da işi sulandırmak adına “Neredeyse iyi güreşen deve, iyi süt veren inek, iyi koşan at bile Sabetay ilan edilecekti” diyor, birileri, iddialar karşısında..
Ergenekoncuların, Sabetaylarla ilgili planının adı Reostra Planı imiş.. “İki uçlu ayarlanabilen dirençlere reostra” deniyormuş.. Sabetaylar “iki ucu kontrol altına alınan bir güç merkezi” olarak görülüyor. Hem korkutulacak, hem sahiplenilecek! Reostra operasyonu 12.5.2000 tarihinde başlamış.. Yani Ilgaz’la tanıştığımız günlerde birileri bu iş üzerindeymiş. Sabetaycılar deşifre edilecek ve kontrol altına alınacak. Bunun için de “Ulusal Sabetaycılar Derneği” diye bir derneğin kurulması bile planlanmış.. Dernek “Türkiye’nin ulusal çıkarları ve Kemalist ideoloji doğrultusunda” örgütlenecekmiş!
Ilgaz’ın kurduğu yayınevinin adı Zwi idi. Kim bu Zwi derseniz, Şemsi Efendi. Daha doğrusu Şimon Zwi.. Kurduğu mektep modern eğitim veren bir mektep değil, Kabbala okulu. Kendi de, “aileden biri”, yabancı değil..
Yalçın Küçük eğer içeri girmese idi, Sabetayların cinsel hayatlarını gündeme getirecekti.. Tempo dergisine bunun haberini vermişti. Bu haber basında “Sabetayistlerin ‘yatak odası’na giren Yalçın Küçük, Sabetayizm ve Grup Seks adlı kitabını piyasaya çıkarmaya hazırlanıyor.” diye yankı buldu..
Bana kalırsa, “vardı-yoktu”, “falan da sabetaydı-değildi” tartışmaları, toplumun bu konuya ilgisini çekmek için uydurulmuş bahanelerdi.
Ergenekoncuların Sabetaylara ilgisi ilk değil. Sadece Veli Küçük ya da Yalçın Küçük ilgilenmiyor bu konuyla. Ulusal Kanal Yönetim Kurulu Üyesi Adnan Akfırat’ın evinde bulunan belgeler arasında yer alan Sabetayistler listesinde siyasilerden gazetecilere, askerlerden işadamı ve sanatçılara, yazarlardan televizyonculara kadar birçok ünlü isim yer alıyor.
Bu plan da sonuçlanmış değil.. Sabetaylar üzerinde birçok kesimin farklı hesapları, planları var.. Askerler de, politikacılar ve istihbarat örgütleri de bu kesim üzerinde çalışıyor. “Kemalist ideoloji” ve “beyaz Türk ideolojisi” ile bu kesim arasında ilişkiler araştırılıyor.. Ailenin belli fertleri de bu proje üzerinde çalışıyor.. Bir yandan cemaat toparlanmaya çalışılıyor, öte yandan İsrail, Türk-Kürt Yahudiliği ve Sabetaylık üzerinde yeniden senaryolar yazılmaya başlanıyor.. Bildiğiniz gibi Gök Oğuzlar Hristiyandırlar ve Gagavuz Türkleri olarak bilinmektedir. Kendilerine Hazaralar da denilen Karaim Türkleri ise Yahudidir.. Birilerinin bu gerçekler üzerinde derin hesaplar içinde olduğu görülüyor.
Sabetaylık konusunun bundan sonra daha fazla toplumun gündeminde olacağını düşünüyorum.. Önümüzdeki günlerde bu konuda yeni, çarpıcı bilgilerle karşılaşmamız pek de sürpriz sayılmamalı. Hele hele etnik, dini, mezhebi, kültürel aidiyetlerin bu kadar çok tartışıldığı bir ortamda bu konunun gündemden düşeceğini hiç sanmıyorum.. Selam ve dua ile..
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT