Erdoğan ve 1 Kasım Seçimleri
Erdoğan’ın çok yönlü bir saldırıya maruz kaldığı bir gerçek. Onun Ak Parti ile etkin ilişkisi bizzat muhalifler tarafından canlı tutuluyor.
Cumhurbaşkanı nasıl görünecek?
Ahmet Taşgetiren / Star
Seçim sath-ı mailinde gündeme gelen en önemli sorulardan birisi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önce meydanlara çıkıp çıkmayacağı, sonra da meydanlarda nasıl yer alacağı hususu ile ilgili.
7 Haziran seçimlerinde sayın Cumhurbaşkanı meydanlara çıktı ve halktan 400 milletvekili istedi. Ta ki anayasa değiştirilsin ve halkın seçtiği cumhurbaşkanının statüsü ile parlamenter sistem arasındaki çelişki giderilsin, daha açıkçası, sistem, halkın seçtiği cumhurbaşkanına, yani başkanlık - yarı başkanlık sistemine göre yeniden tanzim edilsin.
Cumhurbaşkanı “Ben parti ismi vermedim” diyor ama, sayın Cumhurbaşkanı’nın 400 milletvekilini, kendisinin de önerisi olan başkanlık - yarı başkanlık sistemini getirecek olan partiye verilmesini istediğini anlamanın fazla bir zeka gerektirmediği açık.
Peki sayın Cumhurbaşkanı’nın
7 Haziran seçimlerinde meydanlara çıkması Ak Parti oylarını nasıl etkiledi? İki ihtimalden söz ediliyor: Bir, başka sebepler yanında oy kaybında bunun da etkisi oldu. İki, Ak Parti’nin oyları daha fazla düşüyordu, Cumhurbaşkanı çok dramatik bir düşüşü engellemek için meydanlara çıktı ve mevcut oy oranı da onun meydana çıkması ile sağlandı. Acaba hangi yaklaşım doğru? Ben, Cumhurbaşkanı’nın meydanlara çıkışının, “Onsuz Ak Parti olmaz” diye düşünen çevreleri tahkim ettiğini, Ak Parti’ye oy vermekle birlikte “Cumhurbaşkanı’nın tarafsızlığı” konusunda duyarlı olan ve yoğun “Erdoğan düşmanlığı”nın etkisinde kalan kesimleri de tereddüde düşürdüğü kanaatindeyim.
Bu seçimlerde ne olacak?
Cumhurbaşkanı, önce sanki biraz mütereddit kaldı, sonra meydanlara çıkacağını ifade etti.
Sevenleri de “Cumhurbaşkanı halk oyu ile seçildi, milletten kopması söz konusu olamaz, onun milletle her fırsatta birlikte olması asla yadırganmamalı” argümanları ile, meydanlara çıkış kararını içselleştirmeye yöneldi.
Halen Erdoğan’ın çok yönlü bir saldırıya maruz kaldığı bir gerçek. Onun Ak Parti ile etkin ilişkisi bizzat muhalifler tarafından canlı tutuluyor, bununla da bir yandan, halkta hala “Partili Cumhurbaşkanı”ndan daha çok alıcısı bulunan “Tarafsız Cumhurbaşkanı” profiline aykırı görüntü verildiği, diğer yandan da, parti yönetiminde hala tek belirleyici olduğu gerekçesiyle yıpratılmak isteniyor.
“Muktedir” den başlayıp çok daha kötülerine kadar uzanan sıfatlar, hep “Erdoğan negatifi” üretmek amacıyla gündemde tutuluyor.
1 Kasım öncesinde Erdoğan karşıtlığının aynı dozda devam edeceği muhakkak.
Olay, sadece Erdoğan’la sınırlı olmadığı için, karşıt stratejinin de, Erdoğan - Ak Parti birlikteliği ile belirlenmesi kaçınılmaz.
Belli ki Ak Parti’nin söylemi Erdoğan’ın pozisyonunu etkileyecek, Erdoğan’ın pozisyonu Ak Parti’nin duruşunu.
Bu noktada akla gelen soru: Erdoğan’ın meydanlarda sergileyeceği performans ile Ak Parti’nin seçim stratejisinin senkronize edilip edilemeyeceği hususu.
Bir ortamda, Erdoğan’ın karşı karşıya kaldığı saldırıların mahiyetini okuyan, onun temsil ettiği siyasi misyonun Türkiye için anlamını bilen, onu seven ve onun ayağına taş değmesini istemeyen, hatta o taşın gerçekte Türkiye’yi vurma amacı taşıdığından emin olan insanlara şöyle bir soru sordum:
- Acaba, dedim, halktan yüzde 52 oy alıp, böyle partisi ile ilişkisini çok diri tutan ve onun için meydanlara çıkan bir Cumhurbaşkanı Erdoğan mı Ak Parti için pozitif katkı sağlar, yoksa, toplumun her kesimini kucaklayan bir Cumhurbaşkanı Erdoğan profili mi?
Sizce hangisi?
Benim aldığım cevap hemen herkesin ikinciyi seslendirmesi oldu. Bence karar için kılı kırk yaran bir analize ihtiyaç var.
HABERE YORUM KAT