Erdoğan-Türk buluşması: Olumlu bir ilk adım...
Başbakan ve AKP lideri Tayyip Erdoğan’la DTP Genel Başkanı Ahmet Türk arasında dün TBMM çatısı altında gerçekleşen buluşma kendi başına önemli bir gelişmedir.
Bu görüşme son genel seçimlerden beri bekleniyordu. İki yıllık gecikme Erdoğan’ın tutumundan kaynaklanmıştı.
Diyalog kapısının Erdoğan tarafından iki yıllık gecikmeyle de olsa açılması, hükümetin ‘Kürt açılımı’na denk geldiği için belki daha hayırlı oldu.
Kısa adı DTP olan Demokratik Toplum Partisi’yle diyalog, Kürt sorununun silah ve şiddetten arındırılıp çözüm rayına sokulabilmesi konusunda büyük önem taşıyor.
Erdoğan-Türk buluşması bu açıdan bir ilk adımdır.
Her iki liderin toplantı sonrası yaptıkları açıklamalar, bu ilk adımın olumlu bir başlangıç olduğuna işaret ediyor.
Erdoğan’ın sözleri şöyle:
“Çok önemli bir toplantı gerçekleştirdik. Geleceğe yönelik umutlarımız arttı. Anneler artık gözyaşı dökmesin istiyor milletimiz; birlik, beraberlik, dayanışma istiyor; kan ve ölüm olmasın istiyor.”
Ahmet Türk:
“Önemli bir gün yaşıyoruz. Diyalog ortamından umutluyuz. Daha güzel, daha mutlu günlere dönük bir süreçten umutluyuz.”
İlginç bir nokta şuydu:
Erdoğan ve Türk kısa konuştular, herhangi bir soru da almadılar. Ve her ikisi de, bu aşamada somut bir projeden çok ‘süreç’e vurgu yaptılar.
Daha doğrusu, çözüme ilişkin proje ve paketlerin aceleye getirilmeyeceğini, zamana yayılacağını, kapalı kapılar arkasında oluşturulacağını belli ettiler.
Bir başka deyişle:
Acul davranmanın, zamansız ayrıntılara girmenin ‘Kürt açılımı’nı zehirleyeceğini düşündükleri için böyle yaptıkları söylenebilir.
Doğru olan da budur.
Öncelikler ile sonralıklar itinayla tespit edilmeli ve paketler kapalı kapılar arkasında örülecek ‘mutabakat’ların ışığında kolayından zoruna doğru hazırlanmalıdır.
Evet, muhalefet sıkıştırıyor.
Özellikle CHP, açılımın içeriği nedir, önce bu açıklansın diye bastırıyor. Olabilir, sorumlu bir tarz olmasa da, muhalefettir yapabilir.
Aslında içerik sır değil.
Yol haritaları belli.
Önemli olan, içeriğin önceliklere göre tasnif edilmesidir. Hangi adımların önce, hangilerinin sonra atılacağının belirlenmesidir. Ve buna göre ‘makul, uygulanabilir senaryolar’ın yazılmasıdır.
Bu bir ‘süreç’tir çünkü.
Değişik duraklardan oluşan bir süreç...
Ve bu süreçte belki de en önemli nokta, dağda ‘silahların susması’dır, tam bir çatışmasızlık halidir.
Böyle bir süreçte ağaçların arasında kaybolmayıp, ormanı görmek önem taşır. Atılan ve atılacak olan adımlar senaryolar halinde bir bütün olarak ne kadar göz önünde tutulabilirse, sıra ‘dağdan inme’ye o kadar kolay gelir.
PKK’nın silahlara veda etmesi kapıyı daha sancısız çalabilir.
Bu yüzden ille de acele etmek gerekmiyor. Süreci iyi yönetmek, süreci tepeden görerek kontrol etmek hayati bir nokta.
Burada DTP’nin rolü önemli...
Burada İmralı önemli...
Eğer Öcalan beklenen açıklamasında, daha çok genel bazı ilkelerden oluşan bir ‘barış çağrısı’yla yetinir ve 1 Eylül’ün de ötesine giden ucu açık, önkoşulsuz bir ateşkes isterse, doğru olanı yapmış olur.
Yoksa, Ankara’nın ‘Kürt açılımı’nı sabote etmek için tam siper bekleyen odakların provokasyon değirmenine su taşıyabilir.
Erdoğan zor bir adım attı.
DTP’yi muhatap aldı.
Başta Ahmet Türk olmak üzere DTP yetkililerinin bu ilk adımı iyi değerlendirmeleri lazım. 2005 yılı Ağustos ayında Başbakan Erdoğan, Diyarbakır’a gelip çok önemli bir konuşma yapmış ama gereken karşılığı görmemişti.
Bu kez dileriz böyle olmaz.
Yoksa yazık olur.
Hükümetin ‘Kürt açılımı’nda gerçek bir diyalog sürecinin başlayabilmesi için DTP’ye büyük sorumluluk düşüyor. Bu çerçevede bundan sonra söylenecek her söze, atılacak her adıma özen gösterilmesi gerekiyor.
Oyun akıllıca oynanırsa, parmaklar tetikten çekilir ve Kürt sorunu çözüm rayına oturabilir.
MİLLİYET
YAZIYA YORUM KAT