Erdoğan: Susanlar da en az zalimler kadar akan kana ortaktır
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Zulüm karşısında susanlar da en az zalimler kadar akan kana ortaktır. Amerika ve batılı ülkeler güya savunuculuğunu yaptıkları değerleri, İsrail yönetiminin ihtiraslarına kurban etmişlerdir" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı Olağanüstü Zirvesi'nde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında şunları kaydetti;
Toplantımızın Filistinli kardeşlerimizle birlikte tüm İslam dünyası için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Bugünkü zirvemizde İslam alemi olarak Filistin halkı ile dayanışmamızı çok net biçimde göstermiş oluyoruz. Verdiğimiz bu dayanışma mesajını alacağımız ve uygulamaya koyacağımız kararlarla perçinleyeceğiz.
"Görülmemiş barbarlıkla karşı karşıyayız"
7 Ekim'den bu yana Gazze ve Ramallah'a yaşananları tarif etmeye kelimeler kifayetsiz kalıyor. Hastanelerin, ibadethanelerin, okulların, mülteci kamplarının, ambulansların bombalandığı, 'güvenli' denilen bölgelere göç eden sivillerin katledildiği, tarihte eşi benzeri görülmemiş bir barbarlıkla karşı karşıyayız. Hastane koridorlarında masum bedenleri sıra sıra dizilen çocuklar, sevip koklamaya kıyamadıkları evlatlarına sarılarak can veren analar, enkaz yığınına dönmüş binalarda elleriyle aile fertlerini arayan babalar, hasılı doğrudan sivilleri hedef alan saldırılarda yitip giden hayatlar tam 36 gündür süre giden vahşetin birer şahididir. İsrail yönetimi birçoğumuzun doğru bulmadığı 7 Ekim hadisesinin intikamını Gazzeli bebeklerden, Filistinli masum çocuklar ve kadınlardan çıkarmaktadır.
"Batılı ülkelerin sessizliği utanç verici"
Vatanlarını savunan Hamaslı direnişçiler ile işgalcileri aynı kefeye koymamız mümkün değildir. İsrail güçlerinin ve işgalci yerleşimcilerin saldırılarından Batı Şeria'daki kardeşlerimiz de olumsuz etkileniyor. Birleşmiş Milletler'e göre, Gazze ve Ramallah'ta katledilen 12 bine yakın Filistinlinin yüzde 73'ü kadın ve çocuklar. Bu cinnet halinin savunulabilir veya mazur gösterilebilir hiçbir tarafı yoktur. İnsan hak ve hürriyetlerini dilinden düşürmeyen Batılı ülkelerin Filistin'de süregiden katliamlar karşısında sessizliğe bürünmeleri utanç vericidir. Gazze'de 12 bine yakın insan ölmüş, Gazze'nin neredeyse tamamı yıkılmış ama bu ülkeler, İsrail'e ateşkes çağrısı dahi yapmıyor, yapamıyor.
"Gazze'de insanlar ölüyor, kılları kıpırdamıyor"
Yaklaşık 20 kişinin öldüğü Charlie Hebdo olayında dünyanın devlet ve hükümet başkanları Paris'te yürüyüş yaparken 12 bini aşkın şu anda Gazze'de insanlar ölüyor ama onların hiç birinin kılı kıpırdamıyor. Bu sadece acizlik değil aynı zamanda korkaklıktır, vicdansızlıktır. Zulüm karşısında susanlar da en az zalimler kadar akan kana ortaktır. Amerika ve batılı ülkeler güya savunuculuğunu yaptıkları değerleri, İsrail yönetiminin ihtiraslarına kurban etmişlerdir.
"Sonuç, İsrail ve destekçilerinin yalnızlığını ortaya koydu"
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda 121 evet oyuyla kabul edilen karar ise İsrail ve destekçilerinin ne kadar yalnız olduklarını göstermiştir. Dünyanın dört bir köşesinde İsrail'in katliamlarına karşı yükselen sesleri insanlık açısından ümitvâr buluyoruz. İsrail destekçisi yönetimlerin bu çığlığa kulak vermesini bekliyoruz. İslam dünyası bu sefer diğer krizlerden farklı olarak daha birlik ve beraberlik içinde bir duruş sergilemiştir. Bizim gibi çatışmaların durması ve insani yardımların bölgeye ulaştırılması için gayret gösteren diğer ülkeleri de burada özellikle tebrik ediyorum.
"İstanbul'da düzenlenecek toplantıya dair hazırlıklarımız devam ediyor"
Mısırlı kardeşlerimizle işbirliği içinde Gazze'ye ulaştırılmak üzere 10 uçak dolusu insani yardım malzemesini El Ariş Havalimanı'na sevk ettik. Dün toplam 666 ton insani yardım malzemesi taşıyan sivil gemimiz yola çıktı, inşallah bugün El-Ariş Limanı'na varmış olacak. Kanser hastaları ve çocuklar başta olmak üzere yaralıların tedavileriyle ilgili çalışmalarımızı da sürdürüyoruz. 15 Kasım tarihinde eşimin himayesinde, devlet ve hükümet başkanlarının eşlerinin katılımıyla İstanbul'da düzenlenecek toplantıya dair hazırlıklarımız devam ediyor.
"İnsani yardımlar kesintisiz ve sürekli olarak gerçekleştirilmelidir"
Gelinen aşamada birinci önceliğimiz, ateşkesin sağlanması ve insani yardımların kesintisiz şekilde ulaştırılmasıdır. Acil olan birkaç saatlik fasıla değil kalıcı ateşkestir. Birleşmiş Milletler Filistin Özel Raportörü Francesca Albanese, İsrail saldırılarına 4 saat ara verme kararının alaycı ve zalimce olduğunu ifade ediyor. Biz de söz konusu karara aynı şekilde yaklaşıyoruz. Ayrıca insani yardımlar kesintisiz ve sürekli olarak gerçekleştirilmelidir. Hastaneler başta olmak üzere acil ihtiyaç içindeki yerlere akaryakıt ulaştırılması hayati önemdedir. Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi Sözcüsü, yardım tırlarının ulaştırılmadığı Gazze'nin kuzeyini cehenneme benzetmektedir.
"Nükleer bombalar varsa bunlar mutlaka ortaya çıkarılmalıdır"
Tüm teşkilat üyesi ülkeler, Mısırlı kardeşlerimize gereken desteği vererek, Refah Sınır Kapısı'nın sürekli açık tutulmasını sağlamalıdır. İsrail'in işlediği savaş ve insanlık suçlarının hesabının hukuk önünde sorulması için de gayret göstermeliyiz. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi ve Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından bunlar incelenmeli, sorumlular hakkında gerekli işlemler başlatılmalıdır. Aynı şekilde İsrailli bakanlar tarafından varlığı ikrar edilen nükleer silahlar meselesi araştırılmalı, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın denetiminden kaçırılan nükleer bombalar varsa bunlar mutlaka ortaya çıkarılmalıdır. Sadece bölgemizin değil tüm insanlığın bekasını tehdit etme potansiyeline sahip böyle bir konunun geçiştirilmesine izin verilmemelidir.
"İsrail yönetimi yol açtığı tahribatı tazmin etmek mecburiyetindedir"
Bir diğer kritik mesele tazminat konusudur. İsrail'i her seferinde daha pervasızlaştıran faktör katlettiği topraklarını işgal ettiği, yaktığı, yıktığı, zulmettiği insanlara zararı tazmin etmemesidir. Batının şımarık çocuğu gibi davranan İsrail yönetimi yol açtığı tahribatı tazmin etmek mecburiyetindedir. Bu gerçekleşene kadar İslam dünyası olarak Filistinli kardeşlerimizi elbette sahipsiz ve çaresiz bırakamayız. Gazze'nin yeniden ayağa kaldırılması için İslam İşbirliği Teşkilatı bünyesinde bir fon kurulması gerektiğine inanıyoruz. Türkiye olarak Gazze'nin inşa ve ihyasına her türlü desteği vermekten imtina etmeyeceğimizin bilinmesini isterim.
Bu krizi Filistin meselesine kalıcı çözümün vasatı haline getirmemiz önem arz ediyor. Filistin meselesi görmezden gelindikçe bölgede normalleşme çabaları akim kalmaya mahkumdur. Soruna kalıcı çözümün yolu ise temel sebepleri ortadan kaldırmaktan geçiyor. Bu da ancak 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan egemen ve coğrafi bütünlüğü haiz Filistin Devleti'nin kurulması ile mümkündür.
"Garantörlük dahil gerekli gayreti göstermeye hazırız"
Gündeme getirdiğimiz uluslararası barış konferansının bunun için en uygun zemini sağlayacağı kanaatindeyiz. Filistinli kardeşlerimizin güvenliğini garanti altına alacak yeni mekanizmalara ihtiyaç duyulduğu da görülüyor. Bu kapsamda tesis edilecek barışın korunması için garantörlük dahil gerekli gayreti göstermeye hazırız. Kalıcı barış sadece Filistinlilerin değil İsrail halkı dahil olmak üzere tüm bölgenin huzur ve esenliğini temin edecektir.
İlk kıblemiz olan Mescid-i Aksa'nın da yer aldığı Harem-i Şerif'in kutsiyeti ve tarihi statükosunun ihlali karşısında da müteyakkız olmalıyız. İsrail'in yaşananları fırsat bilerek Harem-i Şerif'e yönelik emrivakiler yapması kuvvetle muhtemeldir. Türkiye dahil bölgedeki birçok ülkenin toprak bütünlüğünü tehdit eden 'vadedilmiş topraklar' hezeyanlarının dillendirilmesi bunun en açık ispatıdır. Hep söylediğim gibi Kudüs, bizim kırmızı çizgimizdir. Barış şehri olarak bilinen Kudüs'ün ve tüm Filistin topraklarının eski günlerine kavuşması hepimizin dileğidir. Filistinli kardeşlerimizin de aralarındaki ayrılıkları geride bırakıp, birlik ve beraberlik içinde haklarını savunmalarını temenni ediyoruz.
HABERE YORUM KAT