1. HABERLER

  2. HABER

  3. Erdoğan: AİHM'in Aldığı Karar Yanlıştır
Erdoğan: AİHM'in Aldığı Karar Yanlıştır

Erdoğan: AİHM'in Aldığı Karar Yanlıştır

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "AİHM'nin aldığı din kültürü ve ahlak bilgisi dersi ile ilgili karar aslında yanlıştır" dedi.

29 Eylül 2014 Pazartesi 13:01A+A-

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Ellerinden tutulmayan, başları okşanmayan, kendilerine bir istikamet, bir aydınlık çizilmeyen o çocuklar oluşan boşluğu başka şeylerle kapatmaya çalışıyor. Bu bazen uyuşturucu oluyor, bazen şiddet oluyor, bazen de örgütlü şiddet olup teröre dönüşebiliyor" dedi. 

Erdoğan, WOW İstanbul Hotel&Convention Center'da düzenlenen Türkiye Yeşilay Cemiyeti Uluslararası Uyuşturucu Politikaları ve Halk Sağlığı Sempozyumu'nda yaptığı konuşmada, insanlığı, özellikle gençleri ve çocukları ciddi manada tehdit eden bir mesele ile karşı karşıya olunduğunu belirterek, "Bunun engellenmesi, önlenmesi nasıl olacak? 3 gün boyunca herhalde bütün detaylarıyla bu sempozyumlarda ele alınacaktır" ifadelerini kullandı. 

Tespitlere göre, dünyada 180 milyon kişinin uyuşturucu kullandığını, bunların 75 milyonunun da bağımlı olduğunu aktaran Erdoğan, bu rakamların çok hızlı şekilde arttığını, sosyal, ruhsal, bedensel tahribatın yanında uyuşturucu kullanımının yaklaşık 2 trilyon dolarlık maddi kaybı da beraberinde getirdiğini söyledi. 

Erdoğan, yapılan araştırmalarda ise Türkiye'de yasa dışı maddeleri en az bir kere kullananların oranının nüfusun yüzde 2,7'si olarak ifade edildiğini belirterek, şunları kaydetti:

"Hiç kuşkusuz yüzde 2,7 oranı diğer ülkelerle kıyaslandığında oldukça düşük bir oran. Ancak bu oranın hızla arttığını da müşahede ediyoruz. İnşallah son dönemde artan tedbirlerle çıkarılan yasalar, genelgelerle kurumlarımızın meseleye daha yoğun eğilmeleriyle hem artışın önü kesilecek hem de bu oran umuyorum ki daha da aşağılara çekilecek. Şahsen başbakanlık yaptığım 12 yıllık süre içerisinde gençliği tehdit eden bu meseleyle çok yakından ilgilendim. Tedbirler konusunda da çok sayıda adımı bakan arkadaşlarımızla birlikte attık. Cumhurbaşkanlığı görevini ifa ederken de hiç şüpheniz olmasın, bu mesele her zaman gündemimizde olacak ve bu meselenin en güçlü mücadele edenlerinden olmayı da sürdüreceğim."

"Dünyamız çok büyük değişim içinde"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yasa dışı maddelerin kullanımına ilişkin uzmanların elinde çok sayıda veri olduğunu, gençlerin, yasa dışı maddeleri kullanmasını da tek bir sebeple açıklamanın mümkün olmadığını vurgulayarak, "Ruhsal sorun, ailevi sorun olabiliyor. Maddi sorunlar olabiliyor. Bunun yanında istismar, birilerinin para kazanma hırsı, özendirici etkenler olabiliyor. 3 gün boyunca sizler, konunu uzmanları, akademisyenler olarak zaten her boyutuyla bu nedenleri de ele alacaksınız" diye konuştu. 

Ancak burada meselenin bir nedeni üzerinde özellikle durmak, meselenin önemli bir boyutuna dikkatleri çekmek istediğini aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:

"Son 100 yıl içerisinde dünyamız çok büyük bir değişim yaşadı, bu değişim hızla devam ediyor. Açıkçası maddenin, dünyanın her yerinde manevi değerlerin önüne geçmeye çalıştığı, manevi değerleri boğmaya çalıştığı bir değişim süreci yaşıyoruz. Bunu sadece İslam ile İslam coğrafyası ile sınırlamak mümkün değil. Hristiyanlığın da Museviliğin de Budizmin de diğer tüm dinlerin de maddi alanın saldırısı altında olduğunu biliyoruz. Ayrıca sadece dinler değil, bir dine dayansın ya da dayanmasın kültürler, gelenekler, sosyal dayanışma mekanizmaları insana ait olan ahlak, karşılıklı saygı, hoşgörü gibi kavramlar çok ciddi biçimde erozyona uğruyor, çok ciddi biçimde törpüleniyor. Paranın, sınırsız kazanma hırsının, acımasız rekabetin her türlü insani değeri çiğnediği bir değişim süreci yaşanıyor. Bir varil petrol için binlerce insanın kanını akıtmak meşru görülebiliyor. Bir avuç altın için, bir avuç elmas için çocukların, kadınların katledilmesinin artık meşru görüldüğü bir çağda yaşıyoruz. Dünyanın her yerinde insana ait, insanlığa, ruha, vicdana ait değerlerin tek tek yok olduğunu, bunların yerine paranın, hırsın, doyumsuzluğun, oburluğun konulduğunu görüyoruz. Ne yazık ki insana ait bir değeri alıp, yerine maddi bir değer koyduğunuzda insan onunla tatmin olmuyor. Tatmin duygusu yok oluyor, kanaat duygusu yok oluyor, azla yetinme, paylaşma duygusu hızla yok oluyor."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunların yerine konulan zevklerin ve değerlerin insanoğlunu tatmin etmediğini, doyurmadığını, mutlu ve huzurlu yapmadığını belirterek, zengin olmanın insanın mutlu, huzurlu olmasını sağlamadığını ifade etti. 

Hem uyuşturucunun hem de istismarın tam da böyle bir noktada devreye girdiğini anlatan Erdoğan, "Amaçları, hedefleri, davası, idealleri elinden alınmış olanlar, içinde boşluk hissedenler çareyi kendilerini uyuşturmakta buluyor. Ellerinden tutulmayan, başları okşanmayan, kendilerine bir istikamet, bir aydınlık çizilmeyen o çocuklar oluşan boşluğu başka şeylerle kapatmaya çalışıyor. Bu bazen uyuşturucu oluyor, bazen şiddet oluyor, bazen de örgütlü şiddet olup teröre dönüşebiliyor" diye konuştu. 

Erdoğan, şu anda insanlığın karşısında, dünya barışını, huzurunu tehdit eden küresel bir sorun olduğuna işaret etti.

Herkesin sonuçları konuştuğunu, sebeplerin anlatılmadığını dile getiren Erdoğan, "Herkes son 1-2 ayda ortaya çıkan manzarayı konuşuyor. Hiç kimse bu manzaranın nasıl oluştuğunu, buraya nasıl gelindiğini etraflıca konuşmuyor. 

"Bakın burada bir örnek vereceğim, IŞİD örgütüyle alakalı, şu anda dünya bir tedbir, bir koalisyonlar zinciri içerisinde toplantılar yapıyor, biraraya geliyorlar. IŞİD örgütü Ortadoğu'da böyle bir, kendine göre mücadeleyi verirken, benim ülkemde 32 yıldır devam eden bir PKK örgütü var, acaba bu dünyayı niye rahatsız etmiyordu? Acaba bu dünyayı niye ilgilendirmiyordu? Bu sadece benim ülkemde değildi. Bunun uzantılarına baktığınız zaman Avrupa'nın 'benim' diyen ülkeleri içerisinde bu örgütün uzantıları var. Bütün parasal kaynaklar oralardan, silahlar oralardan geliyor. Acaba bu Avrupalı dostlar bu örgüte karşı niçin hiç rahatsız olmadılar? Niçin onlara karşı en ufak bir mücadeleyi gündeme getirmediler? Çünkü o örgütün önünde İslam diye bir kelime yoktu, onların İslam'la bir alakası yoktu. Demek dert başka."

Türkiye'nin bugünlerde önündeki en önemli meselenin batıdan gelerek bu örgütlere katılan gençler olduğunu, BM Güvenlik Konseyi'nde Avrupalı devlet ve hükümet başkanlarıyla bu konuyu konuştuklarını anlatan Erdoğan, "Bütün Avrupalı devlet, hükümet başkanları hatta dünya şunları söyledi; Fransa Devlet Başkanı, 'Benim ülkemden 1000 kişi bu örgüte katıldı' diyor. İngiltere, '600 kişi benim ülkemden katıldı' diyor. Almanya bir o kadar. Avusturalya'dan buraya katılanlar var. Bütün bunlar ortada" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Terörü de şiddeti de madde bağımlığını da üreten bataklık, insanlığı tehdit eden hırstır, sınırsız kazanma duygusudur ve tatminsizliktir. 2008 yılında dünyanın en büyük küresel krizlerinden biri başladığında da biz bu uyarıyı yaptık. Türkiye G-20'nin üyesi ve 2015 yılında da G20'nin dönem başkalığını üstlenecek. G-20 platformlarında her zaman buna dikkat çektik. Birileri sınırsız kazanıp sınırsız harcarken, birilerinin açlıkla karşı karşıya olması sürdürülebilir bir durum değildir."

Türkiye'nin uluslararası yardım sıralamasında üçüncü sırada yer aldığını anlatan Erdoğan, "Türkiye nerede biliyor musunuz? Amerika bir, İngiltere iki, Türkiye üç. Türkiye böyle bir noktada. Çünkü birileri refah içinde, güven içinde, huzur içinde yaşarken başka bölgelerin her gün açlıkla, şiddetle çatışma ve ölümle karşılaşması dünyamız ve insanlık için sürdürülebilir bir durum değildir. Biz, bu açlıkla yaşayanların olduğu bir dünyada imkanlarımız neyse bunu seferber etmek durumundayız ve seferber ettik, ediyoruz, edeceğiz" ifadelerini kullandı. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan,  Türkiye'de Suriye ve Irak'tan kaçan 1,5 milyon sığınmacı bulunduğunu hatırlattı. 

Ölümden kaçan bu kişilere kapıları kapatmalarının mümkün olmadığını belirten Erdoğan, "Çünkü bizim medeniyetimiz, bizim inancımız asla buina müsade etmez" ifadelerini kullandı. 

Avrupa kıtasının tamamında, bu bölgeden gelen sığınmacı sayısının yalnızca 130 bin olduğunu anlatan Erdoğan, "Ey Avrupa senin şefkat kucağın yok mu? Sen şefkat ellerini ne zaman açacaksın bu tür mağdurlara mazlumlara? Silah vermeye gelince gönderiyorsun. Bunlar oluyor. İşte bugün, bazı gazetelerde, bazı Avrupalı dostların, ülkelerin gönderdiği füzeler, silahlar oradaki grupların elinde yakalanmış ve şimdi bunlara cevap arıyorlar. Sadece Avrupa değil, Batı'nın her kesiminde bu var. Karşı karşıya olduğumuz bir çok küresel meseleyi işte bu zaviyeden görmek, bu zaviyeden değerlendirmek durumundayız" dedi.

"Zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi dersini tartışmaya açarsanız..." 

Farklı bir dünyanın, farklı bir kalkınma, modernleşme, ilerleme modelinin mümkün olduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:

"Manevi olana, yerel olana, geleneksele düşmanlık yaparak, onu yeryüzünden ve vicdanlardan silerek insanlık kalkınamaz, ilerleyemez, modernleşemez. Bakın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, geçen haftalarda Türkiye aleyhine bir karar aldı. Zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinden öğrencilerin muaf sayılmasını temin edecek yeni bir düzenleme istedi. Aslında bu karar yanlış bir karar. Çünkü Batı'da bunun uygulaması yok, böyle bir şey olmaz. Dünyanın hiçbir yerinde; şimdi bir örnek veriyorum, zorunlu fizik dersinin, zorunlu kimya dersinin, zorunlu matematik dersinin tartışma konusu olduğunu göremezsiniz ama ne hikmetse zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi dersi her zaman tartışma konusu olur. Eğer din ve ahlak kültürü dersleri olsun mu olmasın mı diye tartışılacaksa, uyuşturucu bağımlılığından neden şikayet ediliyor? Terörden, şiddetten, ırkçılıktan, antisemitizmden, İslamofobi'den neden şikayet ediliyor. Zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi dersini tartışmaya açarsanız, kaldırırsanız, çok tabii olarak uyuşturucu gelir, onun yerini doldurur. Şiddet gelir, ırkçılık gelir, onun yerini doldurur."

"Uyuşturucu baronlarının gençlerimizi elimizden almasına sessiz mi kalacağız?" 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, manevi değerlerine bağlı bir nesilden söz ettiklerinde hem içeride hem dışarıda itirazların yükseldiğini, alkolle ilgili Avrupa ülkelerinde ve ABD'de olan, hatta onlardan çok daha hafif düzenlemeleri getirdiklerinde içeride ve dışarıda hedef yapıldıklarını söyledi.

Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Arkadaşlar, bizim içimiz yanıyor içimiz. Biz dertliyiz dertli. Öyle anne babalar gördük ki, öyle anne babaların derdini dinledik ki gerçekten perişan olmuşlar. Çocukları alkol bağımlısı olmuş, çocukları uyuşturucu bağımlısı olmuş, biricik yavruları ellerinden, evlerinden, yüreklerinden kopup gitmiş. Ocaklar sönmüş, bu uğurda cinayetler işlenmiş, hayatlar yitip gitmiş. Bunu seyredecek miyiz? Özgürlük deyip buna kayıtsız mı kalacağız? Uyuşturucu baronlarının, uyuşturucu mafyalarının, çetelerin, simsarların gençlerimizi ellerimizden almasına özgürlük deyip sessiz mi kalacağız? Kesinlikle hayır. En başta Türkiye Cumuhriyeti Anayasası bize bu mücadeleyi yapmak için kesin yetki veriyor. Anayasa'nın da ötesinde insan olmak, vicdanı olmak, bir kalbi olmak bize böyle bir sorumluluk yüklüyor. Asla rehavet içinde olmayacağız. Türkiye'de yasadışı madde kullanım oranı ne kadar az olursa olsun tehlikenin büyümekte olduğunu görecek, daha işin başındayken tedbirlerimizi alacağız."

Türkiye'nin büyürken, ilerlerken, gelişmiş ülkelerin yaşadığı acı tecrübeleri tekrar etmek zorunda olmadığını ifade eden Erdoğan, "Farklı bir kalkınma modeliyle yani toplumsal ve bireysel tatmini, huzuru göz önünde tutarak bir kalkınma modelini uygulamak, orada başarılı olmak durumundayız. Maddi olarak zenginleşirken, manevi olarak fakirleşen bir Türkiye özünden uzaklaşan bir Türkiye olur. Buna izin vermeyeceğiz. Burada bütün bakan arkadaşlarımızdan ve bakanlıklarımızdan rica ediyorum. Başta Yeşilay olmak üzere bütün sivil toplum kuruluşlarımızdan ve özellikle medyamızdan rica ediyorum. Yol yakınken tedbirlerimizi alalım. Duyarlı olalalım ve gençliğimizi bu modern vebadan ne olur uzak tutalım" diye konuştu. 

Yeşilay'ın uluslararası örgütleneceği yönündeki haberden büyük mutluluk duyduğunu da belirten Erdoğan, "Bu uluslararası örgütlenme ağı ne kadar yaygınlaşırsa inanıyorum ki bu çalışmalar çok daha farklı bir zemin bulacaktır. Birleşmiş Milletler'in, Dünya Sağlık Örgütü'nün, Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi, İslam İşbirliği Teşkilatı gibi örgütlerin tecrübelerini çok iyi incelemek, değerlendirmek, uygulamak zorundayız" dedi. 

 "Türkiye örnek olacak" 

Birçok kişinin "Polis mücadele etsin. Asker mücadele etsin. Devlet bu işin tedbirini alsın" diyerek meselenin sadece güvenlik boyutuyla ilgilendiğini kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu: 

"Elbette polis, asker, devletin tüm birimleri bu meseleyle kararlı şekilde mücadele edecektir. Ancak evde mücadele yoksa ailede mücadele yoksa, güvenlik birimlerinin tek başına mücadelesi yeterli olmaz, olamaz. Benim çocuğum asla kullanmaz... Arkadaşlar, gidin AMATEM'lere bakın. AMATEM'lerin önünde benim çocuğum asla kullanmaz diyen anne babaları göreceksiniz. Okul ve eğitim bu meselede en önemli mücadele zemini. Sadece öğretmen gözetimiyle değil, artık müfredatı da gözden geçirerek mücadeleyi en başta sınıflardan, en başta ders kitaplarından başlatmak zorundayız. Bu konuda eksiklerimiz var. 12 yıldır bu konuda istediğimiz adımları atamadığımızı bir özeleştiri olarak söyleyebilirim. Milli Eğitim müfredatımız, çocuklara pozitif bilimleri en kaliteli, en yeni şekilde aktarırken çocukları şiddetten, terörden, ırkçılıktan nefret suçlarından ve zararlı maddelerden uzak tutacak şekilde mutlaka yeniden ele alınmalıdır. Başbakanlığımız süresince eğitimin altyapısını yeniden inşa etmek için çok yoğun gayretimiz oldu. İnanıyorum ki bundan sonraki süreçte bu artarak devam edecektir. Altyapıya ilişkin sorunlar çok büyük oranda çözüme kavuşmuşken artık içeriye muhteviyata yoğunlaşmak zorundayız. Çocuklarımıza ve gençlerimize bariyerlerin, sınırlamaların olmadığı bir zihin dünyasını açarken onlara milli, manevi, ahlaki ve insani değerleri de en azami şekilde aktarmak, eğitimin temel amacı olmalıdır. İnşallah Türkiye'nin gençliği, gelişmiş ülke gençlerinin yaşadığı acı tecrübeleri yaşamadan geleceğe yürüyecek. Farklı bir kalkınma modeli, manevi olan ile maddi olanı çatıştıran değil, buluşturan bir kalkınma modeli inşallah Türkiye'den bütün dünyaya örnek olacak." 

Katılımcılara teşekkür eden Erdoğan, sempozyumun zararlı alışkanlıklarla mücadele yolunda ufuk açıcı olmasını ve başarılı geçmesini dileyerek sözlerini tamamladı. 

HABERE YORUM KAT