Erdem Başçı: Enflasyon Hedefimiz Yüzde 5
TCMB Başkanı Başçı, "Enflasyon hedefimiz yüzde 5 ve biz enflasyonu daha da düşürmeyi planlıyoruz" dedi.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Erdem Başçı, Uluslararası Finans Enstitüsü'nün (IIF) düzenlediği "Türkiye Başkanlığındaki G20 Gündemi" konferansında "Türkiye'de Fiyat İstikrarı ve Büyüme" konulu bir sunum yaptı.
Başçı, "Enflasyonda hedefimiz yüzde 5'tir ve bunu başaracağız" dedi.
Yüksek enflasyonun ve deflasyonun büyümeyi zayıflatabilen unsurlar olduğunu belirten Başçı, merkez bankaları açısından büyümeyi desteklemenin en iyi yolunun fiyat istikrarını sağlamak olduğunu söyledi.
Başçı, beşeri sermaye, istihdam piyasası, teknoloji, yenilikçilik ve fiziki altyapı alanlarında yapılacak reformların Türkiye'nin büyüme potansiyelini daha da artıracağını kaydetti.
Başçı, Merkez Bankası'nda göreve başladığı 2003 yılında Türkiye'de çok ciddi sorunların olduğunu belirterek, "Türkiye makroekonomik dengeyi bir türlü kuramıyor ve daha yüksek büyüme oranlarını da yakalayamıyordu. Dolayısıyla bugün bulunduğumuz noktadan çok mutluyum. Son on yılda önemli bir noktaya geldik. Mesela Bilkent Üniversitesi'nde hocalık yaptığım dönemde, acaba hiç kimse IMF'ye 5 milyar dolar kredi verilecek ikili anlaşmaya imza atacağımızı düşünmüş müydü? Üniversitede hocalık yaparken bunu deseydiniz hayal gücünüzü zorluyorsunuz derdim" ifadelerini kullandı.
IMF ile ilgili söylenenlerin Türkiye'de gerçekleştiğini söyleyen Başçı, "Türkiye IMF'ye olan 23 milyar dolarlık borcunu sıfırladı. Başarılı bir şekilde stand-by anlaşmalarını tamamladı ve daha sonra gerçekten potansiyel katkı sağlayan bir ülke haline geldi. IMF'nin güvenlik ağında katkıda bulunan bir ülke haline geldik. Tabii ki bir vizyonunun ve rüyasının olması her ülke için önemli. Belli dönemlerde ülkelerde zorluklar yaşanabilir, ancak bir vizyon ve kararlı bir uygulama planınız varsa ve bu planın içinde şeffaflık ve tutarlılık varsa her zaman başarılı olursunuz, hayallerinizi gerçekleştirirsiniz. Türkiye bunu yaptı" dedi.
Şu anda çok farklı bir küresel ortamda bulunduklarını anlatan Başçı, Türkiye'nin finans krizinden sonraki hikayesinin yine bir başarı hikayesi olduğunu vurguladı.
Başçı, şöyle konuştu:
"Tarih bize şunu gösteriyor; enflasyon sorunu için her zaman akılcı bir çözüm bulunabilir. Ama pek çok insan şunu unutuyor; ABD'deki enflasyon 1970'li yıllarda petrol fiyatlarındaki şok nedeniyle yüzde 12'ye yükselmişti. Bunun şöyle bir çözümü oldu; anında kemerleri sıkma ve para musluklarını kısma. Bu şekilde enflasyon ve enflasyon beklentilerinin ekonomiye kısa vadeli bir maliyet yaratarak düşürülmesi. Bu kararlılık gerektiren bir şeydi. Para arzını kısmak suretiyle bankalararası faizi bir gecede yüksek düzeylere çıkarabildi. Bunun sonucunda enflasyon ve enflasyon beklentisi bir yıl içinde hızla düştü. Bunun da hem ABD hem de dünya ekonomisine önemli uzun vadeli yararları oldu. Bu örnekte görüldü ki diğer ülkeler de bunu izleyerek aynını yapabilir. Bunu yaptığınızda enflasyon risk primini reel faiz oranlarından çıkartmış oluyorsunuz. Reel faiz oranları enflasyon düştüğü anda düşüyor. 1970'li yıllarda Japonya'ya baktığımızda enflasyon iki hanelere ulaşmıştı. 1974'te para politikalarının sıkılaştırılması sonucunda başarılı bir dezenflasyon dönemi geldi. Bugün Japonya'da para politikaları ile tutarlı, istenilen düzeyin altında bir enflasyon var. Şu an enflasyon beklentileri yüzde 2'ler düzeyinde tutuluyor."
1970'li yıllardaki petrol şoku olduğu dönemde Türkiye'de enflasyonun 2 hanede kaldığını ve uzun yıllar böyle devam ettiğini hatırlatan Başçı, "30 yıldan fazla Türkiye'deki enflasyon yüzde 10 ile yüzde 100 arasında gitti geldi. Hiçbir zaman hiper enflasyon alanına girmedi ama yüksek enflasyonlu bir ülke oldu. Dünya tarihinde Türkiye dışında sürekli yüksek enflasyon ortamının yaşandığı ama hiper enflasyona hiç geçilmediği bir örnek daha göremezsiniz. Bu önemli bir deneyimdi. Çünkü petrol şokundan sonra bir para ve mali politika karması uygulandı ve bu yüksek enflasyona yol açtı."
"Makro ihtiyati tedbirlere gelişen ülkelerde de ihtiyaç var"
Erdem Başçı, 2001 yılına gelindiğinde enflasyon sorununa çözüm bulunduğunu belirterek, bu durumun mali ve parasal ihtiyati tedbirlerin uygulanmasıyla gerçekleştiğini vurguladı.
Merkez Bankası Kanunu'nun değiştirildiğini ve Merkez Bankası'ndan Hazine’ye bütçe finansmanı amacıyla doğrudan kredi verilmesinin sonlandırıldığını anımsatan Başçı, "Merkez Bankası’na hükümetle ortak olarak belirlenen enflasyon hedefleri verildi ve elindeki araçlarla bu hedefi tutturması beklendi. Bu strateji de başarılı oldu. Enflasyon tek haneli rakamlara düştü ve orada kaldı. Enflasyon hedefimiz yüzde 5 ve biz enflasyonu daha da düşürmeyi planlıyoruz. Bu konuda başarılı da olduk" diye konuştu.
Başçı, 30-35 yıl çift haneli enflasyonla yaşamanın bazı maliyetleri olduğuna değinerek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Çift haneli enflasyona sahip olduğumuz dönemde fiziksel sermaye yatırımları çok düşüktü. Çünkü reel faiz oranları yüzde 15-25 arasındaydı. Türkiye'nin yakınsama projesi ve düşük gelirli bir ülkeden beklenen sıçrama yıllarca gerçekleşemedi. Enflasyon düşmeye başladıktan sonra daha çok fiziksel sermaye yatırımlarından getiriler gelmeye başladı. Başarılı bir dezenflasyon projesi ve para politikalarındaki ihtiyati tedbirler sayesinde milli gelir tedricen artmaya başladı. Enflasyon 30 yıl boyunca yüzde 5 olsaydı, Türkiye'nin kişi başına milli geliri bugün 10 bin dolar civarı değil, 15 bin dolar civarında olurdu. Bu nedenle enflasyonu düşürmüş olmak Türkiye için önemli bir başarı öyküsü. Bu durum ülkede büyümenin başlayabilmesini sağladı, başarıya giden yolda bir engel ortadan kaldırılmış oldu."
Başçı, para ve kredi büyümesinin 3 potansiyel araçla kontrol edilebileceğine dikkati çekerek, "Bunların ilki, makro ihtiyati tedbirler, ikincisi parasal genişleme, üçüncüsü ise faiz oranları" ifadelerini kullandı.
Daha çok gelişmekte olan ekonomiler için geçerli olsa da artık Avrupa Merkez Bankası (ECB), İngiltere Merkez Bankası (BoE) ve ABD Merkez Bankası’nın (FED) da makro ihtiyati tedbirlerden bahseder olduğunu aktaran Başçı, "Çünkü aşırı düşük faiz oranları var. Bu yüzden yer yer varlık fiyatı balonları ya da birtakım finansal istikrarsızlık göstergeleri olabileceği için sorunu makro ihtiyati tedbirlerle ele almak gerekebilir. Bu nedenle, makro ihtiyati tedbirlere sadece gelişmekte olan ülkelerde değil, gelişmiş ülkelerde de ihtiyaç var" şeklinde konuştu.
"Yüzde 5'lik hedefe ulaşmamız için daha kat etmemiz gereken yol var"
Enflasyonda, son 44 yılda yıllık olarak en fazla yüzde 6,4 görüldüğünü anımsatan Başçı, şu anda enflasyon yüzde 7,2 seviyesinde olduğunu ve yıl sonunda yüzde 5'lik hedefe ulaşılması için kat edilmesi gereken daha yol bulunduğunu söyledi.
Başçı, dış kaynaklı faktörlerden bahsedilecek olduğunda petrol fiyatlarındaki düşüşün enflasyonu düşürme konusunda işlerine yaradığını ancak global olarak doların değerinin yükselmesinin Türkiye için dezavantaj olduğunu vurguladı.
Dolayısıyla bu iki değişkenin enflasyon üzerindeki net etkisini yakından takip ettiklerine dikkati çeken Başçı, döviz kurlarında ve enerji fiyatlarında oldukça oynak bir durumun söz konusu olduğunu bu yüzden sabırlı olunması gerektiğini dile getirdi.
"Harici şokların her zaman geçici etkileri oluyor"
Petrol fiyatlarındaki değişim ve döviz kurlarındaki oynaklığın enflasyon üzerindeki net etkisini görebilmek için aylık izleme yapmanın daha sağlıklı olduğunu kaydeden Başçı, şöyle devam etti:
"Bunlar enflasyon üzerinde dış kaynaklı faktörler. İstikrarlı bir çıktı, para arzı (şu anda yüzde 9'larda) ve kredi büyümesi (yüzde 15 referans oranın biraz üzerinde) olursa bunlar üretimi ön plana alacak, tüketimin önüne geçecektir. Harici şokların her zaman geçici etkileri oluyor. Petrol fiyatları düşebilir, bir süre orada da kalabilir. Enflasyona bu yıl faydası olur ama gelecek yıl olmaz. Döviz kurlarında oynaklık görülebilir ama bunların etkileri geçicidir. Bir süre sonra istikrar kazanacaktır. Dolayısıyla ana sebep para ve kredi gelişmeleri olacaktır.
Türkiye'nin para arzının arkasındaki temel itici güç özel kredilerdir. Buradaki kompozisyon da iyileşme gösteriyor, fiyat istikrarı ve harici dengeyi sağlayacak seviyelere yaklaşıyor. Bu yılın sonunda enflasyonda yüzde 5'lik hedefe yaklaşırsak bu Türkiye'nin büyümesine önemli bir katkı sağlayacaktır. Çünkü faiz oranları düşük kalacak, hatta piyasalar bunun olabileceğine ikna olduktan sonra faiz oranları daha da düşebilir. Dolayısıyla Merkez Bankası'nın Türkiye'nin potansiyel büyümesine önemli bir katkısı olacaktır"
Son dönemde hükümetin yapısal dönüşüm programlarının açıkladığını hatırlatan Başçı, bu programla Türkiye için güçlü ve dengeli bir büyümenin öngörüldüğünü söyledi.
Böylelikle özel sektörün önündeki diğer engellerin kaldırılmış olacağını aktaran Başçı, şunları ifade etti:
"Nedir bu engeller? Beşeri sermaye ve işgücü piyasası; teknoloji ve inovasyon; fiziksel altyapı. Tasarrufların artırılması da var ancak Türkiye'de büyümenin arkasından bu üç temel itici güç var. Kalkınma Bakanlığı'nın hesaplamalarına göre, bu tedbirler uygulanırsa Türkiye'nin büyümesine en az bir puanlık katkı sağlayacaktır. Dolayısıyla Türkiye G20 Başkanlığı döneminde yapısal reformların uygulanmasına çok önem veriyor. Yapısal reformlar mevcut problemlerin çözümlerinden bir tanesidir. Bunlar gerçekleştirilirse küresel büyümeye daha ümitle bakabiliriz. Tabii Türkiye'ninkine de..."
AA
HABERE YORUM KAT