Erbakan: Siyaseti yeniden biçimlendiren bir siyasi kişilik
Yazının başlığını tamamlayarak ilerleyelim: Erbakan, Türkiye siyasetinin yeniden biçimlenmesini sağlayan bir "öncü" idi.. "Siyasetin nasıl, ne yönde biçimlenmesinin öncüsüdür?" derseniz, bu soruya en kısa cevabım da şöyledir. "Siyaset"in doğruya yakın bir biçimde anlaşılması ve yaşanmasının yolunu açan bir "öncü". Erbakan, bu anlamda, Türkiye'de CHP'den doğmuş-türemiş siyasi partiler-hareketler kümesi dışında kalan bir "siyasi söylem" oluşturabilmiş az sayıdaki siyasetçiden birisiydi. Türkiye'nin yeni yeni tanışmaya başladığı gerçek anlamda "siyaset"i, yani içinde "çoğulluğu" barındıran (barındırmak zorunda olan) siyaseti (bu konuda "bencil" davranmış olsa da) toplumla tanıştıran Erbakan'dır diyebiliriz. Haksız mıyım? Ülkedeki hangi siyasi hareket CHP'den sonra iktidarı devralan DP, Adalet Partisi, Doğruyol Partisi ve hatta ANAP gibi sağ partilere sirayet eden ve gerçek anlamda siyaseti bloke eden fikriyatın dışında bir şeyler söylemeye ve yapmaya yönelmiştir? Erbakan, beğenirsiniz-beğenmezsiniz o başka bir konu- her zaman "farklı siyaset"in en önde gelen siyasi figürlerinden birisi olmuştur.
Hayatının son döneminde elinde tutabildiği siyasi parti bugün son derece az sayıda seçmenin tercihine mazhar olması Erbakan'ın bu "öncü" rolünün etkisi konusunda bizi yanıltmasın. Çünkü Saadet Partisi bugün baraj çizgisinin çok altında bir yerlerde seyretse de, Erbakan'ın çok genç yaşlarında yanına çağırdığı kurmayların birisi bugün Çankaya'da, bir diğeri ise hükümetin başındadır. Erbakan'ın 1970'de kurduğu Milli Nizam Partisi olmasa idi, AK Parti gibi bir siyasi partinin bugünleri görebilmesi muhakkak ki -hiç değilse- gecikecekti.
Erbakan'ın ülke siyasetini yeniden biçimlendirdiğini söyledik. Peki bu yeniden biçimlendirme, nasıl, toplumun hangi kesimlerinin siyasete davet edilmesiyle mümkün oldu? Cevabını biliyorsunuz bu sorunun. Tabii ki sağ partilerin o zamana kadar tamamen "araçsal" bir gözle baktıkları ülkenin dindar Müslüman seçmenlerinin devreye sokulmasıyla. Bu kesim Demokrat Parti'den başlayarak iktidara bir biçimde ortak olmuş diğer sağ partiler tarafından da gözetiliyordu tabii ki. Ancak söylediğim gibi asıl olarak bir "oy deposu" olarak, "araçsal" olarak. Çok kısa ömürlü olan Milli Nizam, arkasından Milli Selamet, Refah Partisi, Fazilet Partisi derken karşımızda AK Parti'yi görmedik mi? Tabii ki birbirinden sırasında az sırasında çok farklılıklar barındıran biçimde.
Erbakan'ın kurucusu olduğu bu farklı çizgi sırasında bize bayağı "utopyacı" görünse de "ciddi" meseleler söz konusu olduğunda bayağı "gerçekçi" idi. "Millilik", "devletçilik", "kalkınmacılık" gibi konulardan söz ediyorum. Bu çizgi sırasında çok da "çıkarcı-oportünist" yönler de sergiliyordu. MSP'nin 70'li yıllarda "Milliyetçi Cephe" hükümetlerinin içinde (koşa koşa) yer alması mesela... Hadi diğerlerini anladık ama MHP gibi kendisinin temsil ettiği yeni "siyasi damar"a en ufak bir yakınlığı olmayan MHP ile aynı hükümette yer alabilmek nasıl açıklanır? 1991'de Refah Partisi'nin yine MHP ile "seçim ittifakı" yapmasını da hatırlayın... 28 Şubat hükümetindeki beraberliği de buna ekleyin...
Bütün bu tabii oymayan birliktelikler -herhalde- Erbakan'ın iktidarda kısa bir süre için bile yer almalarının ülkede büyük yeniliklerin kapısının açılabileceğine inancından kaynaklanıyordu. "Ütopyacı" demem biraz da bundan.
Erbakan'ı hatırlamaya yarın da devam ederiz. Kendisine rahmet, yakınlarına başsağlığı dilerim.
YENİ ŞAFAK
YAZIYA YORUM KAT