1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Endüstri devletleri nasıl kuruldu?
Endüstri devletleri nasıl kuruldu?

Endüstri devletleri nasıl kuruldu?

Ali Osman Aydın, ABD örneğinden hareketle endüstri devletlerinin büyüme hikayesine odaklanıyor.

18 Nisan 2023 Salı 14:00A+A-

Ali Osman Aydın / Yeni Akit

Sivil kalkınma

Dünyan tarihinin en ilginç kalkınma hikayelerinden biri Birleşik Devletlere aittir. Bu hikaye bana Uzak Ufuklar filminde “yeni dünya”da, yeni bir hayat kurmak için ufka doğru dört nala ilerleyen at arabalarıyla dolu o masalsı sahneyi hatırlatır.

Kızılderili ve siyahilerle ilgili haklı bakış açımızdan dolayı görmezden gelsek ve buna ilişkin şeyler duymaktan ve okumaktan hoşlanmasak da ortada muazzam bir hikaye yattığı bir gerçek. Bu hikaye çok daha uzak bir zaman diliminde, bundan belki bin yıl önce Anadolu’ya gelen Türk boylarının tutunma ve büyüme hikayeleri ile “özde” benzerlikler taşır bana göre.   

20. yüzyılın hemen başında Birleşik Devletler, Almanya ve İngiltere gibi ülkeleri geride bırakarak dünyanın en büyük endüstri devleti haline gelir.

Peki bu nasıl olmuştur?

Hangi etkenler bunu hazırlamıştır?

Buna ilişkin tarihçilerin yaptıkları şöyle bir özet var:

Birleşik Devletlerin hammadde kaynakları Rusya dışında başka herhangi bir ülkeye nasip olmayacak şekilde geniş ve çeşitlidir.

Hammaddeleri mamul hale getirmek konusundaki teknik güç çok yüksektir.

Genişleyen bir ekonominin isteklerine tamamen yanıt veren, okyanustan kıtanın ortalarına dek gidebilen bir su ve demiryolu nakliyat sistemi vardır.

Nüfus artışıyla eşit olarak iç pazar ve dış pazar hızla genişlemektedir.

Dışarıdan göç yoluyla sürekli yenilenen bir işçi kaynağı vardır.

Eyaletler veya bölgeler arasında ticarete sekte vuracak gümrük engelleri yoktur.  

Dış rekabetlere karşı ekonomi himaye edilmekte ve dolaylı veya dolaysız hükümet yardımlarıyla desteklenmektedir.

Bütün bu etkenleri sonuca dönüştürecek şey olan, “girişimci ruh” çok güçlüdür.

****

Sanayi Devrimi kömür, demir, petrol ve elektriğe dayanıyordu. Kansas, Colorado, Texas gibi eyaletlerin milyonlarca dönümlük arazisinin altında bitmez tükenmez miktarda kömür yatıyordu. Yalnızca New Mexico, Amerikan fabrikalarının bir yüzyıl işletmeye yetecek kömüre sahip olmasıyla övünüyordu.

1910 yılına doğru Amerika yılda beş yüz milyon ton kömür üretiyordu. Fakat buna rağmen toprak altında yatanın ancak yüzde birine el sürülmüştü. 1936 Türkiye’sinde çıkarılan kömür miktarı iki milyon tondu. “Vadim O Kadar Yeşildi ki” romanında anlatılan İngiltere’nin o kömür madenlerinde ise 1970’de çıkarılan miktar 156 milyon tondu.

1900'den itibaren Amerika’nın petrol üretimi, Dünyanın kalan kısmının üretim toplamının altına düşmemiştir (1950’lere kadar).

Ülkede demir cevheri de boldu. 1800’lerin sonunda demir rezervlerinin iki yüzyıl yeteceği düşünülüyordu.

Amerika’da demir çok eskiden beri çıkarılıyordu. Fakat maden bölgelerinin işletmeye açılması, iç savaşın bitmesi, çok büyük sayıda müteşebbisin olması demir ve çelik üretiminde patlama meydana getirdi.

1859’da Doğu’da petrol bulundu. Beş yılda yıllık üretim iki milyon varilin üstüne çıktı. Binlerce kuyu kazıldı ve yüz milyonlarca dolar bu işe yatırıldı.

1880’lerde Montana ve Arizona’nın zengin bakır damarları işletmeye açıldı.

1860’da Nevada ve Montana’da zengin gümüş madenleri işletmeye açıldı.

Portland çimentosu 1870’de pazara sunuldu.

Elektrolitik yöntem, alüminyumu 1887’de ticari bir mal haline getirdi.

20. yüzyıla girerken mühendisler dinamoyu barajlarda kullanmaya hazırlanıyorlardı.

1860-1900 arasında Birleşik Devletler Patent Dairesi tarafından verilen patent miktarı 676 bini geçiyordu.   

 XVIII. yüzyılın sonlarıyla XIX. yüzyılın başlarında geliştirilen Eli Whitney'in çırçır makinesi, Robert Fulton'un buharlı gemisi, Elias Howwe'un dikiş makinesi, Goodrich'in vulkanize lâstiği, McCormick ve O. Hussey tarafından bulunan hasat makinesi gibi önemli icatlar, ülkede ekonominin ve hayatın gidişatını değiştirdi.   

Ülkede faaliyet gösteren hasat makinesi fabrikaları Orta Batı ovalarından gelen yoğun talebi karşılayamıyordu.  

Samuel F. B. Horse, elektrikli telgrafın esaslarını keşfetti ve 1856'da Western Union Şirketi kuruldu. Çok geçmeden bu ve diğer şirketler telgraf direkleri ve hatlarıyla kıtada bir baştan bir başa şebekelerini yaymaya başladılar.

Okyanusa kablo döşeme uğraşı 1850'lerde başladı. 1866'da Great Eastern şirketi New- foudland'dan (Kuzey Batı Amerika’dan) İrlanda'ya kadar telgraf kablosu döşemeyi başardı.

1876'da Alexander Graham Bell’in geliştirdiği telefon birkaç yıl içinde her yazıhânede görülmeye başlandı. Büyük şehirlerde sokaklar yukarıdan geçen telefon hatlarıyla sarmalandı. Çeyrek yüzyıl sonra American Telephone and Telegraph Şirketi çeyrek milyar dolar sermayeyle teşekkül etmiş bulunuyordu.

Sholes ve Glidden adlı iki mucidin ortak keşfi olan yazı makinesi (daktilo) 1873'te satışa sunuldu. Zamanla bu makine her tarafa yayıldı. Hesap makineleri ve alışverişi kaydeden otomatik kasalar, muhasebede güveni sağladı.

Fiş katalogları sayesinde Amerikan kütüphâneleri, dünyanın en iyi ve kolay yararlanabilir kütüphâneleri haline geldi.

Sanayi, ulaştırma ve haberleşme için o derece önemli olan elektrik, ülkenin sosyal hayatını yakından etkiledi. 1878'de Ohio'lu genç bir mühendis olan Charles Brush, bir ark lâmbasının patentini aldı ve bu buluş derhal birkaç girişimci şehir tarafından sokakları aydınlatmada kullanıldı.

1882'de Edison, New York'ta bir elektrik üretim ve dağıtım istasyonu kurdu, birkaç yıl içinde ileri görüşlü işadamları, şehirlere elektrik sağlamak için imtiyaz almaya başladılar ve böylece enerji mücadelesi başladı.

1890'larda Edison, bir sinema makinesinin deneyleriyle uğraştı, on yıl sonra ticari filmcilik başladı, böylece bu güçlü icat, Amerikan dili, örf ve âdetlerini, dünyanın en ücra köşelerine taşıyacak kültürel ihraç aracı haline geldi.

Sosyal etkileri itibariyle aynı derecede önemli olan radyo yayınları da hemen Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra fiilen kullanım alanına geçti. Yirmi yıl sonra her evin bir radyosu vardı.

Demiryolları iki okyanusu birbirine bağlıyordu. Birleşik Devletlerin toplam demiryolu uzunluğu iki yüz bin kilometreyi buldu. Türkiye’de bugün bile demiryollarının toplam uzunluğu yirmi bin kilometreyi bulmamaktadır.   

İtalya, Avusturya, Polonya'nın kalabalık şehirlerinden milyonlarca işçi, Amerika'nın sanayi merkezlerine akın etti.

1870'ten 30 yıl sonra, gündelikle çalışanların sayısı 12 milyondan 29 milyona ve bunun içinde fabrikalarda çalışanlar yaklaşık 3 milyondan 7 milyona yükseldi. Sayıları gittikçe artan göçmenler, Güney ve Doğu Avrupa'nın nispeten yoksul ve eğitimi düşük halkı arasından geliyordu.

 Sadece 20. yüzyılın ilk on yılında, Avusturya-Macaristan monarşisinden memnun olmayan çevrelerden 2 milyon, İtalya'dan 2 milyon, Rusya'dan 1.5 milyon göçmen geldi. Amerika’da nüfus kırk yıl içinde otuz milyondan yetmiş milyona çıktı.

Amerikan ekonomisinin bu hızlı değişimi, hükümetlerin güttükleri siyasetten yardım görmüş olsa bile, yine de tamamen doğal bir gelişimin sonucuydu. Mücadeleci, kavgacı, en iyiyi ve en karlıyı arayan, içinde yaşadıkları çevreyi güzelleştirmek ve geliştirmek için gözünü budaktan sakınmayan, azimli, kararlı bir girişimci ruh Birleşik Devletlerin çehresini değiştirdi. Bu girişimci ruh kesinlikle sivildi. Siyasi değildi. Siyaset ilerlemek için sabırsızlıkla bekleyen iştahlı milyonlara sadece yolu açtı. 

Bir seçime gidiyoruz… Türkiye yüzyılından bahsediyoruz. Bence Türkiye’nin macerasına seçimler üzerinden değil yüzlerce yıllık bir perspektiften bakmak, sorunlarımızı bu minvalde ele almak gerekiyor. Bizler, bu ülkenin vatandaşları olarak, Türkiye yüzyılında hangi rolü üstleneceğiz? Siyasete büyük önem atfederek sivil hayatın gelişimini felç ettiğimiz ortada. O halde enerjimizi siyasi kavgalardan; gelişime, değişime, refaha, daha yüksek yaşam standartlarına sarf etmek, hem bizim için hem de insanlık için daha yerinde olacaktır.   

HABERE YORUM KAT