Endülüs aslanı: Yusuf bin Taşfin ve 1086 Zellaka savaşı
Zafer Yusuf bin Taşfin'in idi. Buna rağmen hiç ganimet almadı. Hepsini Endülüslülere bıraktı. Ordusunda Alfonso'nun zulmünden bezip gelen Hristiyan süvari birlikleri de vardı.
Hasan Mert Kaya (@kayamerthasan_) kendi sosyal medya hesabından paylaştığı Yusuf Bin Taşfin’in biyografisini ilginize sunuyoruz:
Yusuf bin Taşfin gibi yiğit, basiretli, zeki ve cesur bir komutan ve izzetli bir devlet adamı çok az gördüm.
O, Endülüs'ün ikinci fatihi ve gerçek bir liderdi.
Endülüs'ü kurtarıp geri döndü. Ardından tekrar fethetti.
Kuzey Afrika'da güçlenen Murabıtlar hareketinin lideri oldu. Fas, Cezayir, Tunus, Mali, Moritanya topraklarını birleştirdi.
Fas'taki Arap ve Berberi kabilelerinin tamamına yakını gönüllü olarak Yusuf bin Taşfin'e bağlılıklarını bildirdi.
Gerçekten adil ve güçlü bir liderdi.
Güç ve kudret onu değiştirmedi. Her zaman sade yaşadı. Sarayların yüksek duvarları ardında şatafatlı, altın ve mücevherle dolu bir hayat, onlarca kadından oluşan geniş bir harem kurabilirdi kendine. Yapmadı. Deve sütü içti, deve eti yedi. Tüm gücünü halkına ve inancına adadı.
Tüm mağribi birleştirmiş, son derece güçlü ve savaşmayı iyi bilen, disiplinli ve ast üst ilişkileri, birlik yapılanmaları çok iyi kurulmuş, istediği zaman denetleyebildiği bir ordu kurmuştu.
Askerleri onu çok seviyordu ve sonuna kadar ona sadıktı hepsi.
Murabıtlar mağribin tek hakimiydi. Dindar biriydi Yusuf bin Taşfin. Bağdat ve Endülüs arasındaki politik görüş ayrılığından, dinmeyen Abbasi - Emevi çekişmesinden hiç hoşlanmıyordu.
Bağdat'a, Abbasi halifesine bağlılığını bildirdi. Paralarda ve hutbelerde onun adını andı.
Maliki mezhebi fıkhının tüm mağribe yayılıp, kurumsallaşmasını ve adeta kemikleşmesini sağladı. İmam Gazali'ye hayrandı ve sürekli iletişim halindeydi. Çoğu fetvalarını ona da danışıyordu. Mağribde durum böyleyken Endülüs'te ise durum hiç iyi gitmiyordu. Ortalık çok karışıktı.
Endülüs'e yaklaşık 400 yıl egemen olan Emeviler yıkılmış, küçük şehir devletleri, yerel emirler ve beyler sürekli birbirleriyle savaşıyordu.
Büyük bir kaos hakimdi Endülüs'e. Hristiyan şövalyeler bu durumdan yararlanıp bir bir ele geçiriyordu Endülüs şehirlerini.
Fakat Müslüman İspanya ve Portekiz için asıl tehlike çok daha büyüktü. Leon, Kastilya ve Galiçya Kralı VI.Alfonso kuzeyden büyük ve güçlü bir orduyla yola çıkmıştı. Amacı tüm İspanya'yı Müslümanlardan geri almaktı: Reconquesta başlamıştı ve hiçbir engel tanımıyordu bu güçlü ordu.
Kral Alfonso, kuzeyden hızla güneye inerek önce Tuleytula (Toledo) şehrini ele geçirdi. Buradaki Müslümanlar öldürüldü.
Kaçanlar canını zor kurtardı. Endülüsün yerel Müslüman beyleri ufak tefek birlikleriyle Alfonso'nun güçlü ordusu karşısında bir varlık gösteremiyordu.
Mâleka (Malaga), Kurtuba (Cordoba), Batalyevs (Badajoz), Gırnata (Granada), İşbiliye (Sevilla), Balensiye (Valencia) emirleri Tuleytula'nın (Toledo) başına gelenleri görüyordu.
Bazı Müslüman emirler Alfonfo el Bravo ile anlaşma yoluna gidip, ona tabi olmayı seçiyordu...
Yusuf bin Taşfin durumu sahip olduğu güçlü haber alma ağıyla Merakeş ve Tanca'dan an be an izliyordu.
Endülüs'ü tekrar fethedip, tek bir bayrak altında birleştirmeden sorunun çözülemeyeceğini ve Endülüs'ün kayıp elden gideceğini kesinkes anladı. Önce Balear Adaları'nı fethetti.
Bu sırada Endülüs'ün yerel Müslüman beyleri de Alfonso el Bravo ile baş edemeyeceklerini iyice anladılar.
Sonunda aralarındaki ihtilafı ve çekişmeyi bir tarafa bırakıp, Yusuf bin Taşfin'den yardım istemeye karar verdiler. Güzel bir davet mektubu yazıp bir emirle ona gönderdiler.
Yusuf bin Taşfin mektubu alınca değerlendirdi. Emirlerden verdiği sözden cayıp onunla savaşmak isteyenler olabilirdi. Bu nedenle hem İmam Gazali'ye hem de çok sevdiği Maliki fakihi İbn Ebu Rendeka'ya danışıp izin istedi ve aldı. Bu izin ileride, ikinci gelişinde de lazım oldu.
Müslümanlara karşı Alfonso el Bravo ile ittifak yapanlarla gerektiğinde savaşma hususunda artık içi rahattı.
Yusuf bin Tafşin'in tüm işlerinde ona en çok yardım eden kişilerin başında ise keskin zekası ile tanınan karısı Zeynep vardı. Hazırlıklara başladı.
İçinde 100.000 süvari bulunan güçlü ordusuyla Endülüs'e El-Ceziret'ül Hadra (Algeciras) sahillerine çıkarma yaptı. Çıkarma yaptığı noktayı ilk önce ve hızla tamamen kendi kontrolüne aldı. Olası bir geri çekiliş, dönüş durumunda bu koridorun açık kalmasına özellikle dikkat etti.
Kral Alfonso'dan kaçan bütün Endülüs beyleri kalan askerleriyle dalga dalga gelip Yusuf bin Taşfin'in Murabitun Ordusu'na katıldı. Artık hem Mağrib'de hem de Endülüs'te birlik tek bayrak altında sağlanmıştı. Savaşa hazırdı Yusuf bin Taşfin. Alfonso'ya elçiyle mektup gönderildi.
Yusuf bin Taşfin askerleriyle kendisine katılan 13 Endülüs emiriyle birlikte İşbiliye'ye geldi ve Batalyevs’e (Badajoz) doğru hareket etti. Önde Endülüslü Müslüman askerler vardı.Komutanları Ebû Süleyman Davud'tu. Kral Alfonso'da Tuleytula ve Sarakusta'dan (Saragossa) yola çıktı.
Bu esnada elçi Yusuf bin Taşfin'in mektubunu Alfonso'ya sundu. Mektupta, Alfonso'dan aldığı şehirleri, toprakları geri vermesini, savaş tazminatı ve yıllık cizye vergisi ödemesini istiyordu.
Alfonso mektup okunduktan sonra alıp yırttı ve ''Gelsin kurtarsın dindaşlarını'' dedi.
''Sultanına söyle savaş meydanında hesaplaşacağız'' dedi ve ardından ''Yarın cuma sizin kutsal gününüz. Cumartesi ordumdaki Yahudilerin, pazar günü ise biz Hristiyanların kutsal günü. Pazartesi savaşalım'' diyerek elçiye Yusuf bin Taşfin'e iletilmek üzere bir teklif sundu.
Yusuf, Alfonso'nun pazartesi günü savaşma teklifini kabul etti. Ancak Alfonso'yu iyi tanıyan Endülüs emirleri bunun, onun bir savaş hilesi olduğunu ve asla savaş düzenini bırakmamak gerektiğini belirttiler.
Yusuf bin Taşfin bu öneriyi haklı buldu ve ordu savaş düzeninde kaldı.
Gerçekten de Alfonso cuma günü hızla saldırıya geçti. Arapların ''el-Cid'' dedikleri ve kahramanlığına saygı duydukları ünlü silahşör şövalye Rodrigo Diaz de Vivar önceden harekete geçerek zaten Müslümanlardan yeni topraklar ele geçirmişti.
Alfonso Endülüslü birlikleri dağıttı.
Bu sırada aniden ordusunu savaş hattından geride gizleyen Yusuf bin Tafşin çıktı. Hızla Alfonso'nun merkez güçlerine saldırdı. Karargâhı ile arası açılan ve kaçan Endülüs askerlerinin de geri dönmesiyle şaşkına dönen Alfonso neye uğradığını şaşırdı.
Ordusu tamamen imha edildi.
Alfonso 500 adamıyla canını zor kurtarıp kaçtı. Savaşta Yusuf bin Tafşin ve Alfonso ellerinde kılıçla kendileri de savaştı.
Bu mutlak zaferin kesin sonuçları oldu. 23 Ekim 1086 Zelleka Savaşı'nın en önemli sonucu Endülüs'te Müslüman egemenliğini 400 yıl daha sürdürmesi oldu.
Zafer Yusuf bin Taşfin'indi. Buna rağmen hiç ganimet almadı. Hepsini Endülüslülere bıraktı. Ordusunda Alfonso'nun zulmünden bezip gelen Hristiyan süvari birlikleri de vardı. Endülüsü idari olarak düzenledi, hutbeyi Abbasi halifesi adına okuttu ve Mağrib'e geri döndü.
HABERE YORUM KAT