Emperyalist ABD’nin S-400 Yaptırımları Türkiye’yi Nasıl Etkiler?
ABD’nin S-400 bağlamında Türkiye’ye yönelik muhtemel yaptırım kararlarının ülkeyi ne yönde etkileyeceği sorusuna cevap arayan Mehmet Can Demirci, konuyu Kıbrıs Harekatı sonrası ABD’nin uyguladığı silah ambargosuyla karşılaştırıyor.
Mehmet Can Demirci’nin Euronews sitesinde yayımlanan konuyla alakalı analizini ilginize sunuyoruz:
ABD, S-400 İçin Türkiye'ye Ambargo Uygular mı? 1975'teki İlk Ambargo
Türkiye’nin Rusya’dan S-400 alımına ilişkin ABD tarafından dozu her geçen gün artan açıklamalar geliyor. İki ülke arasında yaşanan gerginlik Türkiye’nin 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasında maruz kaldığı silah ambargosundan daha ağır şartları içeren bir ambargo ile karşılaşma ihtimalini akıllara getiriyor. Peki 1975 uygulanan ABD Silah Ambargosu neleri içeriyordu? Türkiye bundan nasıl etkilenmişti.
Uluslararası ilişkilerde bir yaptırım aracı olarak kullanılan ambargo; üzerinde uzlaşmaya varılamayan sorunların çözüme kavuşturulması için devletler arasında ticari veya askeri bir kısım malların satışının devlet gücü kullanılarak yasaklanmasıdır.
ABD, Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahalesinden sonra, savunma maksatlı olarak verilen silahların harekatta kullanılmasını gerekçe göstererek 18 Aralık 1974’te de Temsilciler Meclisi’nin kabul ettiği 93-559 sayılı kanunla 5 Şubat 1975 tarihinden itibaren Türkiye’ye silah ambargosu uygulamaya başladı.
Ambargo koşulları doğrultusunda ABD üretimi silah sistemleri yedek parçalarının doğrudan veya dolaylı olarak NATO ülkeleri üzerinden Türkiye’ye satışı engellendi. Satın alınan ancak henüz teslimatı yapılmayan askeri malzeme ve silahlar da ambargo kapsamına dahil edildi. Hava Kuvvetlerine ait uçaklar ile deniz kuvvetlerine bağlı muhrip ve denizaltıların yedek parça sıkıntısı nedeniyle faaliyetleri kesintiye uğradı. Türkiye yaklaşık 6 milyar dolarlık Amerikan silahıyla donatılmış ordusuna yedek parça tedarik edemeyecek konuma geldi. Almanya ve İngiltere’de ABD’nin yaptırım ambargo kararı doğrultusunda Türkiye’ye yardımı kesti. Parası ödenen Fantom uçakları Türkiye teslim edilmedi. Bakım için ABD’ye gönderilen C-130 uçakları iade edilmedi ve Türkiye bu uçakların hangarda bulunduğu her gün için para ödemek zorunda kaldı.
Ambargo kararından sonra Türkiye 25 Temmuz 1975 tarihinde ABD'ye verdiği bir nota ile 1969 tarihli Türkiye-ABD Savunma İş birliği Antlaşması'nı (Defence Cooperation Agreement) askıya alarak, topraklarındaki Amerikan üs ve tesislerinin kendi kontrolüne girdiğini duyurdu. Ancak İncirlik Üssü bu kararın dışında tutuldu. İncirlik Üssü’ne NATO görevleri için sınırlı kullanım izni verildi. Bu tarz bir kararın alınmasında olası bir savaşta Sovyetlere karşı kullanılacak nükleer silahları taşıyacak NATO uçaklarının bu üsse konuşlu olması etkili oldu.
Ambargo şartların ağırlığı nedeniyle TSK’nın çöküşün eşiğine gelmesi, ABD’yi ambargo koşullarını gevşetmeye itti. 4 Ekim 1975’de Başkan Ford tarafından imzalanan tasarı doğrultusunda Kıbrıs’ta kullanılmamak kaydıyla daha önce Türkiye tarafından parası ödenen silahlar teslim edildi. 26 Mart 1976’da yeni bir Savunma İş birliği Antlaşması imzalandı. Bu antlaşmanın yürürlüğe girmesi, ambargonun kalkmasına ve Kongrenin onayına bağlandı.
Bülent Ecevit’in 5 Ocak 1978’de Başbakan olmasından Türk dış politikasında ABD ve Batı karşıtı söylemin daha belirgin hale gelmesi, Sovyetler ile yaşanan yakınlaşma, ambargonun devam etmesi durumunda NATO’dan çıkışın yüksek sesle dile getirilmesi, Kıbrıs sorununun kısa bir süre içerisinde çözülemeyeceği ve ambargonun bu sürece bir katkısı olmadığını değerlendiren Başkan Carter’ın çabaları sonucunda ambargo 26 Eylül 1978 tarihinde kaldırıldı.
Ancak 3 yıl süreyle uygulanan ambargo nedeniyle Türkiye’nin ekonomik olarak beli büküldü. Karaborsadan yüksek fiyatla yedek parça temin edilmeye çalışıldı. Türkiye ekonomik olarak ambargodan sonra, alınan kredilerin sadece faizini ödemek yeni krediler bulmak zorunda kaldı. Bu durum Türkiye’yi uzun yıllar IMF ile ekonomik iş birliği içerisinde bulunmaya zorladı.
ABD silah ambargosu Türkiye’nin yerli savunma sanayine olan ihtiyacını da ortaya çıkardı. Uygulanan silah ambargosunun olumsuz etkilerini gidermeye yönelik olarak savunma sanayinin gelişmesine yönelik olarak birtakım girişimlerin başlatıldı. Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı ile bu vakıf bünyesinde bulunan Aselsan, Havelsan ve Roketsan gibi milli savunma sanayi firmalarının kuruluşunu bu dönemde alınan kararlar ve elde edilen tecrübeler sonucunda gerçekleşti.
S-400 krizi ile yeniden gündeme gelen 1975 tarihli silah ambargosu ve sonrasında yaşananlardan açıkça anlaşılacağı üzere Türkiye, her ne kadar silah tedarikinde alternatif kaynaklara ve millileşmeye yönelse de halen büyük oranda silah, yedek parça ve teknoloji transferi konusunda ABD ve NATO ülkelerine bağımlıdır. Uygulanacak bir silah ambargosunda ABD’nin yalnız olmayacağı da hesaba katılırsa, Türkiye’nin daha önceki ambargodan daha yıkıcı sonuçlarla yüzleşmek zorunda kalması beklenen bir sonuç olacaktır.
HABERE YORUM KAT