Elverdi'yle karşılaşma
Tuğgeneral Ali Elverdi 12 Mart 1971 askeri darbesinin en acımasız isimlerindendi. Ankara’da kurulan 1 Nolu Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi’nin başkanıydı. Hukuk okumamıştı, yargıç değildi. O zamanlar askeri mahkemelere hukukçu olmayanlar başkanlık ederledi. Bir numaralı mahkemede, Denizlerin yargılandığı THKO davası, bizlerin yargılandığı Dev-Genç davası gibi davalar görüldü.
Denizleri idama mahkûm edildiği son duruşmanın da başkanıydı. Onların idam edildiğini gözüyle görebilmek amacıyla infazın yapıldığı Ankara Ulucanlar Cezaevi’ne bizzat gitmiş ve idamların sonuna kadar başlarında beklemişti. O aslında çok daha fazla gencin asılmasından yanaydı. Elinden gelse hepimizi asacaktı. Zaten duruşmalar sırasında gerginlik çıktığında ince tiz sesiyle bağırır ‘Hepinizi vurdururum’ demekten de geri durmazdı.
Dün sabah bilgisayarın başında haberleri izlerken onun öldüğünün haberini okudum. Biz 68’liler onun öldüğünü sanıyorduk. Nasıl bir duyguya kapıldım derseniz. Aslında hiç bir şey hissetmedim. O, hukukun olmadığı bir ortamda hukukçu olmayan bir mahkeme başkanı olarak ölüm emrini uygulama görevini üstlenmişti. Denizleri elimizden alan adamların başında geliyordu. Mahirleri kurşuna dizdirenlerin arasındaydı. Dikta rejiminin sadık hizmetkarıydı.
Ali Elverdi, emekli olduktan sonra ona bu kez Süleyman Demirel elverdi ve iki dönem Adalet Partisi’nden milletvekili seçildi. Tıpkı 12 Mart’ın karagözlüklü komutanı Faik Türün gibi, tıpkı Deniz Gezmişlerin davasının savcılarından Baki Tuğ gibi Demirel kontenjanından Meclise girmişti. Zaten darbecilerin verdiği idam kararını onaylayan Meclisteki Adalet Partisi ekibinin başında da Demirel bulunuyordu.(Unutanlara hatırlatmak için: Demirel, 12 Eylül döneminde de Ankara Sıkıyönetim Komutanı olan Recep Ergun’u Meclis’e taşımıştı.)
Bu tarih bizim tarihimiz. Türkiye’nin darbelerle ileriye gideceğini sanan, seçilmiş yönetimleri düşman görenler için incelenmesi yararlı bir örnektir 12 Mart darbesi.
Ali Elverdi’yle yıllar sonra o milletvekili iken Ankara’da sokakta karşılaşmıştık. Yargılayıp idama mahkûm etmek istediği onlarca gençten birisiydim. ‘Beni tanıdınız mı?’ diye yanına yaklaşıp sordum. Birden geriye sıçradı: “Endişe etmenize gerek yok, size bir şey yapacak değilim. Kendi utancınız içinde ölürsünüz. Buna inanıyorum” dedim. Emniyette olduğunu hisssetti. Rahatlamış bir şekilde yüzüme baktı...
Yürüdüm gittim.
Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan Ankara Karşıyaka Mezarlığı’nda yatıyorlar. Mezarlarının yan yana olmasına bile izin verilmemişti.
Şimdi Ali Elverdi için Meclis önünde bir tören yaparlar. Sonra askeri tören eşliğinde tabutu bayrağa sarılır ve ‘kahramanlar mezarlığı’na gömülür.
RADİKAL
YAZIYA YORUM KAT