Ellinci yılında Filistin Şiiri antolojisi
Asım Öz, Filistin edebiyatının Türkiye'de tanınmasında önemli bir katlı olan "Filistin Şiiri" isimli eserin hikayesini inceliyor.
Asım Öz / K24
Ellinci yılında Filistin Şiiri antolojisi
Şair, felsefeci, eleştirmen ve deneme yazarı olarak bilinen Afşar Timuçin’in hayatında çeviri ister tek isterse müşterek yapsın önemli bir yer tutmuştur. Üniversite yıllarında canını dişine takıp Sabahattin Eyüboğlu’ndan, ardından Tahsin Yücel’den –belki Berke Vardar’dan da– çeviri dersleri almıştır.[1] Dergilerde çıkmış ve kitap olarak basılmış “dünya şiirinden ve edebiyatından birçok çevirisi vardır”.[2] Ne var ki, çeviriyle münasebetinin “çevirgenlik” düzeyine vardığı söylenemez. “Gönül Gözüyle” dizisinin beşinci kitabında çeviri eleştirisi içeren bir denemesinin girişini bu çerçevede okumak mümkün:
Gerçekten çeviri zor iştir. Benim açımdan da son derece sevimsiz bir iştir. Birkaç kitap çevirmiş olmakla birlikte hiçbir zaman kendimi çevirmen olarak görmedim ve en sıkışık zamanlarımda bile çeviriden para kazanmayı düşünmedim. Belki yabancı dile “bihakkın vâkıf” olsaydım, yabancı dili dilime yakın ölçülerde bilebilseydim böyle düşünmeyebilirdim. O zaman çeviri bir zevk olabilirdi. Her neyse, yeryüzünün bütün çevirmenlerine dünyanın en zor işlerinden birini yapmakta olduklarını düşünerek buradan şapka çıkarıyorum.[3]
Kültür-sanatın geniş bir alanına katkı sunan Afşar Timuçin dünyanın bu en zor işlerinden çeviriye yönelmiş ve ardında şapka çıkarılacak eserler bırakmıştır. Burada onlardan birine, yayımlanışının ellinci yılı vesilesiyle dikkat çekilecektir.
Filistin kavga şiirinden örnekler
Mütebahhir Afşar Timuçin’in yaşarken bize neler verdiğini ilk baskısı 1974’te yayımlanan ve daha sonraki baskılarında genişleyen Filistin Şiiri adlı antolojiye bakarak daha iyi anlayabiliriz.[4] Farklı tecrübe ve çevrelerden gelenlerin müşterekliğini yansıtan seçkinin başarısının beklentilerin çok üzerine çıktığı söylenebilir.[5] Bu yönüyle “Türkiye’de en çok basılmış antolojiler arasında”[6] kendine hususi bir yer edinen seçki, Haziran 1967 Savaşı (Altı Gün Savaşları) sonrasında yavaş yavaş ideolojik karakter kazanan ve “kavga şiirleri” adını hak eden Filistin şiirinden 74 örneği bir araya getirir. Bir savaş, daha doğrusu kurtuluş şiiri vasfı taşıdıklarından sade bir dille yazılan şiirlerde keskin bir söyleyiş göze çarpar.[7] Hiç şüphe yok ki, bunun sebebi ise Filistin edebiyatında kimliğin yanı sıra toprak motifinin de güçlü bir tarzda yer almasıdır.[8] Antolojideki şairler –kitabın dördüncü basımına göre– sırasıyla şöyledir: Mahmut Derviş, Semih el-Kasım, Tevfik el-Zeyyat, Fatva Tukan, Salim Jabran, Remzi Derviş, Raşit Hüseyin, Mahmut Sobh, Yabra İbrahim Yabra, Favaz İd, Muin Besisso ve Ahmet Dahbur.[9] Şairlerin hayatı hakkında kısa bilgilerin verildiği antolojide Filistin direniş şiirinin serpilip büyüdüğü dergilerden bahsedilmesi önemli bir ayrıntıdır.[10] Ne var ki, seçkinin kaynaklarının neler olduğunu elimizdeki nüshadan tespit etme imkânımız yok. Fakat Timuçin’in İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı’nda okuduğunu dikkate alırsak, onun özelinde bazı şiirlerin tercümesinin Fransızcadan yapıldığını söylememize bir mani yok. Diğer çevirmenlerin müktesebatı göz önünde bulundurulursa, genel olarak şiirler “ara dilden” çevrilmiştir.
Kelimelerin, sessizliğin, çığlıkların, ölümün ve doğumun Filistini’nden tablolar sunan eserde Afşar Timuçin’le beraber iki ismin[11] daha adı çevirmen olarak yer alır: Toplumcu gerçekçi şiirin önemli temsilcilerinden A. Kadir[12] ve kültür tarihinin kenarında kalmış ve hakkında çok sınırlı malumatın bulunduğu Süleyman Şalom.[13]
Gerek hazırlayanları gerekse içeriği ve sunuşundaki kısmi değişimler/kısaltmalar noktainazarından antolojinin farklı baskılarını dönemin dergilerini ihmal etmeden karşılaştırarak okumak, eserin içeriğinin şekillenişini kavramak bakımından bir gerekliliktir. Hatta antolojideki şiirlerin farklı çevirileri de karşılaştırılabilir. Mesela “Filistin kavga şairlerinin en büyüğü”[14] diye nitelenen Mahmut Derviş’in henüz 22 yaşındayken kaleme aldığı[15] ve “güç siyaseti şartlarında diyalektik olarak feshedilmiş Filistin kimliği mevcudiyetini ‘ben buradayım, bana değer ver’” diyerek dil ile[16] ortaya koyan “Kimlik Kartı” şiiri özelinde mütercim tercihlerinin seyri takip edilebilir. Böylelikle meraklı okuyucu bu konuları ve şairleri kolayca tanıyacaktır. Fakat bu yazıda bu yapılmayacaktır; önce Timuçin’in adının yer aldığı çevirilere, ardından da antoloji için bir kılavuz vasfı taşıyan “Filistin ve Şiiri” başlıklı metne dikkat çekilecektir. Zira Filistin şiirinin Filistin’deki siyasi ve toplumsal gelişmelerle bağı Türkçenin kütüğüne önce onun yazısıyla kaydedilmiştir dense yeridir. İlgili metni okuyanların nerdeyse hiçbirinin aklına bu hükümde bir mübalağa şüphesi gelmeyeceği tereddüde düşmeden söylenebilir.
Önce herhangi bir yargıda bulunmadan Afşar Timuçin’in çevirilerine bakalım. Timuçin kurucuları arasında yer aldığı Dünya Şiir Akademisi’nin 23 Haziran 2001’deki toplantısı vesilesiyle yıllar sonra adını tekrar andığı[17] Mahmut Derviş şiiriyle 1970’lerde tanışmıştır. Mesela Derviş’in “Kimlik Kartı” adlı şiirinin tercümesi Yeni Ufuklar dergisi sayfalarında 1973’te okurlarla buluşmuştur.[18] Mehmet Hakkı Suçin’e göre aynı yılların ikinci yarısından itibaren bu şiirin ülkemizdeki bilinirlik düzeyi artmıştır.[19] Ki bu şiir bahsedilen antolojinin ilk şiiridir.
Filistin Şiiri antolojisinde Afşar Timuçin’in müstakil bir çevrisi yer almaz. Tüm tercümelerini A. Kadir ile birlikte yapmıştır. Bunlar şöyle sıralanabilir:
Mahmut Derviş: “Kimlik Kartı”, “Küba Şarkısı”, “Kızılhaç Üstüne Basit Şarkı”, “Şarkı Üzerine Gözlemler”, “Ölmeyen”, “Dönecekleri Beklerken”, “Sürgünden Mektup”, “Umut”, “Mezardan Çağrı”.
Samih el-Kasım: “Yirminci Yüzyılda”, “Bende Kalan”, “1948 Çocukları”, “Haykıracağım”, “Eski Gömleğimiz”, “İşsizlik Pazarında Söylev”, “Göğsümde Çarpan”.
Tevfik el-Zeyyat: “Bir Âşık Öldü”, “Gözyaşları ve Rüzgâr”, “Hapishanede Gece Sohbetleri”. Fatva Tukan: “Yeter Bana”, “Veba”. Salim Jabran: “Çadır Kuşağı”.
Filistin şiiri üzerine düşünceler
Afşar Timuçin, “Filistin ve Şiiri” yazısının girişindeki iki bölümde Yahudi Devleti ve Günlükler adlı eserlerinde tasarılarını çekinmeden ortaya koyan Theodor Herzl’den itibaren Siyonizmin tarihini, soykırımlarını, destekçilerini ve Filistin tarihini ana hatlarıyla okurların nazarı dikkatine sunar. Sonra dünya kültürüne açık olmakla tavsif ettiği Filistinlilerin şiir türündeki verimlerinin “dünya şiirine en güzel örneklerini” sunan Arap şiirinden beslendiğini kaydeder. Daha sonra Mahmut Derviş’in deyimiyle “köklerini öfkeyle kaynayan topraklara salan” bu şiirin “bir kavga şiirine doğru” yöneldiğini belirterek şu tespitleri yapar:
Günümüz Filistin şairleri dendiği zaman, şiiri silah yapmış olan eski ustalar geliyor aklımıza. Her şiir; insan dünyasından bildiriler sunar, insanın temel sorunlarını ele alır ve tartışır, insana kendinde olanı açık etmeye çalışır. Şiir burada kalmaz, daha öteye giderek bugünün sorunlarla, zorluklarla dolu insanını yarının mutlu insanına götürmenin yollarını arar. Bu arayış içinde şiir bir silah olur, şair de bir savaşçı. Özellikle yaşama kavgası yapan halkların şiirleri, yarınki insana ulaşacak yolları teker teker tartışırken, var olan düzenle açık bir hesaplaşmaya girer; bu hesaplaşma, şiiri bir yükümlü, şairi de bir görevli durumuna getirir.[20]
Özel bir duyarlık, özel bir sezgi ve özel bir bakışla Filistin şiirini kavramaya çalışan Afşar Timuçin şairlerin Filistin direnişindeki yerini belirgin kılmayı başarır. Ezilenlerin yaşadıklarını yansıtan, sorumluluk üstlenen Filistin kavga şairleri hakkında birtakım çıkarımlarda bulunur. Düşünceleri aynı yıllarda hazırladıkları dünya şiiri seçkilerinin temelindeki derdi de anlamayı kolaylaştıracak yargılar içerir:
Bu şairler, okumuşların aydınca sorunlarından çok, egemenliğini yitirmiş bir halkın kavgasını işliyor, kavgasına katılıyor; halkın yanında yer alıyor bu yüzden, halkın sesini kullanıyor, halkın acılarını yansıtıyor. Filistin kavga şairleri yalnızca ideolojik bir tartışmanın içinde değiller, aynı zamanda bir halkın varoluş kavgasının içindeler, bu kavgada yerlerini almışlar, Arap ulusunun düşmanlarıyla savaşıyorlar.
Bu savaşçı şairler, bütün Arap dünyasında, bazen girişimlerini hayatlarıyla ödeyerek, bazen zindanlarda, işkence odalarında gün sayarak, yurttaşlık ve insanlık görevlerini yerine getirmeye çalışıyorlar. Öyle görünüyor ki, hem savaşçı olarak, hem şiir ustası olarak her gün biraz daha güçlenmekteler. Bir yandan Siyonizm’in, bir yandan onunla iş birliği yapan emperyalizmin çelik ağını yırtabilmek için tarihin ender savaşlarından birini veriyorlar. Hapishanelerden çok, savaş alanlarında buluyoruz bu şairleri.[21]
1967 Savaşı sadece “İsrailli ve Siyonist kibir”le[22] neticelenmedi, Arap entelektüel dünyasında da ciddi kırılmaları beraberinde getirdi. Afşar Timuçin, Filistin kavga şairlerinin de isimlerini bu yenilginin yıkıntıları arasından duyurmaya başladıkları görüşündedir. Filistinli şairler 1967’den sonra “tarihsel görevlerini tam anlamıyla yerine getirebilmek için, yurdundan kovulmuş, yurdunda köleleştirilmiş bir halkı kurtarabilmek için”[23] büyük bir sorumluluk duygusuyla hareket etmişlerdir. Timuçin’in yazdıkları şairlerin dünyaya hazır gelmediklerini, bilakis onların eğilimlerinin yaşadıkları dünyayla kurdukları ilişkilerin mahiyetine göre geliştiklerini kavratır. Kendilerini “şair kılan” bu isimlerin şiir yaza yaza yayın dünyasını da değiştirdikleri kanaatindedir:
1967’den sonra Arap yayıncıları, bu şiirin başlıca temsilcilerini, özellikle Semih el-Kasım’ı, Mahmut Derviş’i, Tevfik el-Zeyyad’ı gün ışığına çıkarmaya çalıştılar. Yıllar yılı, Filistin şiiri, verdiği değerli ürünlere rağmen, çok dar bir çevrenin ilgi alanlarına tıkışıp kaldı. İsrail’deki Filistinli Arap şairleri, seslerini hem İsrail’de, hem İsrail dışında duyurmaya çalışıyorlardı; bunu bir ölçüde başardılar ama büyük kalabalıkların ilgisini uyandıramadılar. Arap basını, Arap yayıncıları, Arap kültür çevreleri bu değerli şiire 1967’ye kadar sağır kalmışlardır. Oysa bu şiir 1964-1965’te en güzel örneklerinden bazılarını vermiş, değerini ortaya koymuştur.
Beş altı gün süren 1967 savaşı dikkatleri Filistin üzerine toplarken, kültür adamlarının dikkatlerini de Filistinli şairler üzerine çekti. Böylece, o zamana kadar bir köşeye sıkışıp kalmış olan yeni Filistin şiiri gazetelere kadar yayıldı: Gazeteler Filistinli şairlerin şiirlerini tartışmaksızın ve eleştirmeksizin sayfalarına alıyorlar, onları halka ve bütün insanlığa duyurabilmek için büyük çaba harcıyorlardı.[24]
Filistin şiirindeki gelişmelerin Arap dünyasındaki siyasi hadiselere bağlanması 1948’den, Filistinlilerin hafızasına kazınan adıyla Nekbe’den (Büyük Felaket) sonradır. Çünkü bu yılın ilkbaharıyla sonbaharı arasında yüzbinlerce Filistinli topraklarından sürülmüş, işgal edilmeyen topraklarda yaşayanlar ise İsrail’in içinde küçük bir azınlığa indirgenmişlerdi.[25] Filistinlilerin hayatlarının birçok yönü üzerinde denetimlerini kaybetmelerinin neticesinde Filistin’in kültür hayatı da büyük darbe aldı. Afşar Timuçin’in 1948’in Mahmut Derviş ve Samih el-Kasım’ın imgeleminde tuttuğu yeri bizzat şairlerin dilinden aktarması gerçekliğin ortaya konması bakımından değerlidir.[26] Bu radikal dönüşüm sürecinde İsrail’in mülksüzleştirme siyasalarının üstesinden gelemeyen Filistinliler mecburen Siyonistlerin baskısına boyun eğmek durumunda kalmıştır.[27] Filistin’deki direnişle Mısır’daki 1952 Devrimi, Küba Devrimi ve Cezayir Bağımsızlık Savaşı arasında bağ kuran Timuçin, Filistin’in dünyasını yansıtan, halk geleneğine dayanan, onların söyleme tarzını öne çıkaran bir şiirin şehirlerde boy vermesine özel bir dikkat gösterir. Bu sayede Filistin şiirini o dönemden geriye giderek görüp takip etmek mümkün hâle geliyor.
1950 yılında işgalciler ünlü halk şairi Hümeyrad’ı ipe çekerken, boğulan bir şiirin kaç yeni şairde yepyeni şiirlere dönüşeceğini hesaplayamadılar. Şair öldürmek her zaman tehlikelidir. Bu baskılardan, lirik ve karamsar bir şiir anlayışı doğdu. Gerek İsrail topraklarında, gerek İsrail toprakları dışında kalan şairler, yalnızlığın, acının, kırılmışlığın şiirini yazdılar; bu şiirin duygu yükü, ideolojik yükünü çok aşıyordu.[28]
Afşar Timuçin, İbrahim Tukan, Abdurrahim Mahmut, Ebu Salma gibi 1936 Kuşağı şairlerinin şiir tarzının “yeni bir yorumla, yeni bir dünya görüşü içinde yeni bir atılım”[29] yapmasını, estetik kaygıları ihmal etmeden, kaba ve katı söyleyişlere düşmeden, insanın temel meselelerini tüm insanlığın anlayabileceği basit bir dille işlemesine bağlar. Filistin şiirini sosyal gelişmelerle bir arada yorumlayan Timuçin’e göre yeni şairler veya kavga şiirleriyle öne çıkan poetik özneler, Filistinlilerin direnişini, umudunu, acılarını, kırgınlıklarını, yoksunluklarını genelleştirerek dünyanın bütün ezilenlerinin sesi kılabilmişlerdir.[30]
Afşar Timuçin, Filistinli direniş şairlerinin Siyonist düzenin “İsraillileştirme” siyaseti karşısındaki sorumluluklarını vurgular. Bu sebeple direniş şairleri ilkin “insanlara benliğini, tarihsel görevini, yurt sevgisini unutturmamak” çabasındadırlar. Bununla bağlantılı olarak “İsrail toprakları dışında yaşayan mültecileri yoksunluğun ve umutsuzluğun pençesinde kıvranan insanlar durumundan kurtarmak, onları yurt topraklarını düşmandan geri alacak savaşçılar durumuna getirmek” istemektedirler.[31]
Netice yerine
Filistin şiirinin bir boyutunu uğraşa didine hemdert dostlarıyla 1970’lerde tanıtan Afşar Timuçin, “sessizce dibe çökmüş” hatırat parçalarında nedense hazırladıkları antolojiye hiç değinmez. Çeviri sorunsalıyla cebelleştiği işlek yazılarında da... Doğrusu hem seçkinin hem büyük ve yüklü takdimin hazırlanma şartlarını, bilhassa 1970’lerin “dirençli ve umutlu” okuryazarları üzerindeki tesirini öğrenmenin sağlayacağı yarar inkâr olunamaz.
Kimi şiirlere düşülen dipnotların Siyonist hak iddiasıyla Filistinlilerin mülksüz kılınması arasındaki bağlantıyı müşahhas kılan antolojinin hazırlanıp genişletilmesini sağlayanlardan A. Kadir, sanat ve şiir serüvenini anlatırken Filistin Şiiri kitabına ve o dönemdeki etkisine dair değerli aktarımlarda bulunur:
Bir yandan Dünya Halk ve Demokrasi Şiirleri dizisinin ikinci kitabını kotarmaya çalışırken bir yandan da arkadaşım genç şair Afşar Timuçin’le çağdaş Filistin şairlerinden bir antoloji işine giriştim. Emperyalizme karşı varoluş savaşına giren Filistinlilerin önde gelen kavga şairlerinden Mahmud Derviş’in, Samih el Kasım’ın, Tevfik el Zeyyat’ın, Fatva Tukan’ın en seçkin şiirlerini Türkçemize kattık ve Türk gençliğine sunduk. Ve 1974’ün sonlarında Filistin Şiiri adlı kitabı yayımladık. Ben de kitabın sonuna koyduğum “Gelen Benim” adlı şiirimle selâmladım o kardeş şairleri. Kitap ilgi uyandırdı ve kısa zamanda tükendi.[32]
Dönemin kimi yayınlarında Türkiye’deki çeviri şiir edebiyatının genellikle Kıta Avrupası ile sınırlı kalması probleminin A. Kadir ve arkadaşlarının çevirileriyle bir miktar da olsa giderildiği vurgulanırken merkeze Filistin Şiiri yerleştirilir. Diğer yandan, seçki yayımlandıktan sonra dört Arap öğrencinin antolojiyi hazırlayanlara hitaben gönderdikleri mektup A. Kadir’i çok etkileyecektir:
Sayın A. Kadir, Sayın Afşar Timuçin,
Arap öğrencileri olarak Üçüncü Dünya halkı ile karşıdevrimci ve emperyalist güçlere karşı çıkmanızı ve Filistin halkının mücadelesine emek vermenizi dostça karşılarız.
Filistin Şiiri çeviri yapıtınızı okuduk. İçtenlikle şükran bildirmemizi bir borç biliriz. Kanıtlamış oldunuz ki, ne sürgün, ne zindan, ne pranga, kelimeleri öldürmez. Mahmud Derviş’ler, Samih el Kasım’lar, Tevfik el Zeyyat’lar zindanlarda gençliklerini çürütüyorlar; ama şiirler engelleri aşıyor ve bütün dünyada emekçi sınıfının direniş simgesi oluyor.
Filistin halkının bitmez tükenmez gücüyle mücadelesini anlattınız Türk halkına. Bizim yapmayı tasarladığımız işi siz yaptınız; hem de en güzel dille gerçekleştirdiniz bunu.
Kitaplarınız, şiirleriniz bütün Arap öğrencilerin koyunda ve dilinde yaşıyor.
Bütün Arap öğrencileri adına sizi selamlıyoruz.
Nusret Merdan, Talib Haluf, Fevzi el-Dileyni, Mustafa Hasan[33]
İşte bu noktada, Afşar Timuçin’in ahbaplarının bilhassa yayıncılıkla da uğraşan mütercim ahbaplarının[34] aktaracaklarının antolojinin metin dışı bağlamının anlaşılmasına katkı sunacağı aşikârdır. Ne var ki, “anıların solduğu ve çok şeyin unutulduğu yerde” hafıza “ne kadar zorlanırsa zorlansın”, “kalemin kâğıtla buluşmakta zorluk çektiği”[35] durumların insanın yakasını bırakmama ihtimali de yüksektir.
“Bilinci bir şair bilinci” olan Afşar Timuçin’in Filistin direnişi çerçevesinde 2009’da Varlık dergisinde Sezai Karakoç’la Gülten Akın özelinde söylediklerinin hatırlanmasında da fayda var. Görüşlerinin çerçevesini soruşturmaya konu olan Karakoç’un “Alınyazısı Saati” şiiriyle Akın’ın “Deprem, Savaş ve Çocukların Tanrısı” şiiri çizse de, Timuçin meseleyi daha genel bir bakış açısıyla kavrama tutumunda olduğunu gösterir:
Ayrı açılardan da bakıyor olsalar her iki şair de gerçek bir duyarlılıkla bize gerçek insanın ne demek olduğunu duyurmaktalar. Yazık ki dünyamız bir bütün olarak her zaman böyle duyarlılıklara açık değil. Bununla birlikte insanlığın kana, ateşe, ölüme bakışı her geçen gün biraz daha belirginleşiyor ya da keskinleşiyor. Dünyanın her yerinde insanlar insanı insan olmaktan çıkaracak her türlü çirkinliğin karşısına geçiyorlar. Bugün belki alanlarda bağırıp çağırmak biçiminde algılanabilecek olan bu tepkiler inanıyoruz ki giderek büyüyecek ve etkili bir karşıtlık anlamı kazanacak. Geleceğin güzel günleri bugünün acılarından doğacak.[36]
Afşar Timuçin’in ömrü hayatı boyunca durmadan, dinlenmeden kaleme aldığı değerli eserlerin hasadında böyle duyarlılıkların payı epey yüksektir. Dilerim Remzi Derviş’in “Dayanıyor, dayanıyoruz!” dizesini dört kez yinelediği “Gazze’nin Ufacık Bayrakları”[37] şiiriyle tamamlanan Filistin Şiiri antolojisi yayımlanışının ellinci yılında gerçekten ama gerçekten okunur. Dikkatli bakılırsa, onda tüm Filistin’in trajedisi, direnişi ve bu süreçte belirginlik kazanan kavga şiirinin gelişim serüveni görülecektir. Kitabın 1970’lerdeki arka kapak yazısıyla yola çıkılabilir:
Vatansız kalmaya zorlanmışlığın, yüzyıllardır yurt bilinen topraklardan atılışın tüm acısını dile getiren bu şiirler, hiç kuşkusuz çağdaş bir destanı oluşturmakta. Ne yazık ki bu destan, insan haklarının sözünün her zamandan çok edildiği yüzyılımızda, insanoğlunun yüzü nü ağartabilecek bir destan değil! Bu kitapta yer alan Filistin şiirlerini çağdaş yöntemlerle ve kirli politikalarla yürütülen bir soykırıma karşı olan herkesin okuması gerekir.
NOTLAR
[1] Osman Bozkurt, “Yaşadıklarım”, Bir Portre: Afşar Timuçin, Bulut Yayınları, İstanbul, 2014, s. 22-23.
[2] Murat Yalçın (ed.) “Timuçin, Afşar”, Tanzimat’tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2010, cilt: 2, s. 1020.
[3] Afşar Timuçin, Narçiçeği Sabahlar, Bulut Yayınları, 2010, s. 105.
[4] Filistin Şiiri, çev. A. Kadir, A. Timuçin, S. Şalom, YAZKO (Yazarlar ve Çevirmenler Yayın Üretim Kooperatifi), İstanbul, 4. basım, (ön kapakta 2. basım), 1983, s. 15.
[5] Hemen hemen aynı isimlerin hazırladığı ve bir dönemi, bir dönemin duyarlılıklarını yakından görmemizi sağlayan 3 ciltlik Dünya Halk ve Demokrasi Şiirleri ile Vietnam Şiiri ve Portekiz Sömürgeleri Şiiri antolojileri Filistin Şiiri kadar ilgi görmemiştir. Muhtemelen bunun sebebi 1967 Arap-İsrail Savaşı’ndan sonra Filistin direnişinin “Türkiye’nin ‘68 kuşağı solcularını mıknatıs gibi çeken bir efsane” olmasıdır. Bu konuda bk. Cengiz Çandar, Mezopotamya Ekspresi-Bir Tarih Yolculuğu, İletişim Yayınları, İstanbul, 2012, s. 52.
[6] Tahir Abacı, “Şiirimizde Filistin Direnişi”, (soruşturma) Varlık, 2009, sayı: 1217, s. 19. (Soruşturma cevaplarının bulunduğu dergi nüshasını bulmama yardımcı olan BSV Kütüphanesi’nden Cemal Atamtürk’e müteşekkirim.)
[7] Muzaffer Uyguner, “1974 Yılında Şiirimiz”, Varlık Yıllığı 1975, Varlık Yayınevi, İstanbul, 1974, s. 80.
[8] Antuan Şalhat, “Filistin Direniş Edebiyatı: Bir Çerçeveleme ve Temellendirme Denemesi”, Peren Birsaygılı Mut, Zeytin Ağaçlarının Arasında-Filistin Edebiyatından Portreler, Usta Kitap, İstanbul, 2018, s. 13.
[9] Şairlerin adlarının yazımında antolojideki imla esas alınmıştır.
[10] Filistin Şiiri, s. 15.
[11] İlk baskıda sadece A. Kadir ve Afşar Timuçin’in adlarını görülür. Kitabın 1976 yılına ait ikinci baskısına daha birçok şair ve şiirin eklendiğini belirten A. Kadir, eserin genişletilmesi sürecine Madrid’de yaşayan Süleyman Şalom ile Mahmut Derviş’in kardeşi Remzi Derviş’in yardımlarının olduğunu kaydeder. Bk. A. Kadir, Mutlu Olmak Varken, Can Yayınları, İstanbul, 2012.
[12] Murat Yalçın (ed.) “A. Kadir”, Tanzimat’tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2010, cilt: 1, s. 1-2.
[13] Türkiye’de pek tanınmayan Süleyman Şalom için bk. Rıfat N. Bali, “Marsel (Süleyman) Şalom-Türk Edebiyatının Bir Kültür Elçisi”, Folklor /Edebiyat, 1997, sayı: 9, s. 112-114.
[14] Filistin Şiiri, s. 15.
[15] Peren Birsaygılı Mut, “Filistin Edebiyatının 100 Yılı”, Yitiksöz, 2024, sayı: 24, s. 33.
[16] Edward W. Said, “Son Söz: 1948’in Sonuçları”, ed. Eugene L. Rogan & Avi Schlaim, Filistin Uğruna: 1948’in Tarihini Yeniden Yazmak, Küre Yayınları, İstanbul, 2012, s. 339.
[17] Afşar Timuçin, İçimizdeki Deprem, Bulut Yayınevi, İstanbul, 2005, s. 232.
[18] Mahmut Derviş, “Kimlik Kartı”, çev. A. Kadir, Afşar Timuçin, Yeni Ufuklar, 1973, sayı: 242, s. 49-52.
[19] Mahmud Derviş, “Sunuş”, Atı Neden Yalnız Bıraktım, çev. Mehmet Hakkı Suçin, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2017, s. 11.
[20] Afşar Timuçin, “Filistin ve Şiiri”, Filistin Şiiri, s. 10.
[21] Afşar Timuçin, “Filistin ve Şiiri”, Filistin Şiiri, s. 10-11.
[22] Richard Falk, Kamusal Entelektüel Bir Gezgin Yurttaşın Hayatı, çev. Celil Civan, Küre Yayınları, İstanbul, 2021, s. 347.
[23] Afşar Timuçin, “Filistin ve Şiiri”, Filistin Şiiri, s. 11.
[24] Afşar Timuçin, “Filistin ve Şiiri”, Filistin Şiiri, s. 11.
[25] Rashid Halidi, “Filistinliler ve 1948: Başarısızlığın Temel Nedenleri”, Filistin Uğruna: 1948’in Tarihini Yeniden Yazmak, s. 37.
[26] Afşar Timuçin, “Filistin ve Şiiri”, Filistin Şiiri, s. 14.
[27] Afşar Timuçin, “Filistin ve Şiiri”, Filistin Şiiri, s. 12.
[28] Afşar Timuçin, “Filistin ve Şiiri”, Filistin Şiiri, s. 12.
[29] Afşar Timuçin, “Filistin ve Şiiri”, Filistin Şiiri, s. 11.
[30] Afşar Timuçin, “Filistin ve Şiiri”, Filistin Şiiri, s. 12. Timuçin’in Filistin kavga şairlerini yorumlama tarzıyla Nâzım Hikmet’i kavrama biçimi arasında benzerlikler yakalanabilir. Bu bilhassa iç ve dış dünyanın durumunu belirleyerek, genel bir insanlık durumunun belirlenmesine ulaşan duygusallık çerçevesinde ortaya çıkar. İnsanı Bk. Afşar Timuçin, Nâzım Hikmet’in Şiiri, Alaz Yayınları, 2. basım, İstanbul, 1979, s. 38. Ayrıca bk. Afşar Timuçin, “Nâzım Hikmet’in Dünyası”,Merdivenşiir, 2006, sayı: 10, s. 82-83.
[31] Afşar Timuçin, “Filistin ve Şiiri”, Filistin Şiiri, s. 13.
[32] A. Kadir, Mutlu Olmak Varken.
[33] A. Kadir, Mutlu Olmak Varken.
[34] Eray Canberk bu meseleye çok genel olarak değinir. Bk. Osman Bozkurt, “Afşar Timuçin’le Birlikte Geçen Günlerimiz…”, Bir Portre: Afşar Timuçin, s. 205.
[35] Afşar Timuçin, “Uluğ İçin”, ed. Mustafa Günay, Gezgin Filozof Uluğ Nutku, Çizgi Kitabevi Yayınları, Konya, 2020, s. 19.
[36] Afşar Timuçin, “Şiirimizde Filistin Direnişi”, (soruşturma), Varlık, 2009, sayı: 1217, s. 18.
[37] Remzi Derviş, “Gazze’nin Ufacık Bayrakları”, Filistin Şiiri, s. 150-151.
HABERE YORUM KAT