Eleştirmek iyi ama özeleştiri de gerekmez mi?
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, muhafazakâr camiaları Filistin konusundaki tavırları sebebiyle eleştirirken eski ortaklarının durdukları yeri ise görmezden geliyor.
HAKSÖZ HABER
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Filistin’deki gelişmeler karşısında uzun süredir kendisini konumlandırdığı politik mecranın dışına çıkarak tabir-i caizse yetiştiği mahallenin kodlarına uygun hareket etti.
Hamas’ın ortaya koyduğu direniş ve Siyonist rejimin katliamları konusundaki net duruşuyla Davutoğlu, eski ortaklarıyla farklı bir yerde konumlandığı için hedef tahtasına oturtuldu. Bu konu Haksöz Haber’de de gündemleştirilmişti.
Asıl skandal sensin Cüneyt Özdemir!
Gazze direnişine sahip çıkan Ahmet Davutoğlu’na Siyonist yandaşlardan linç kampanyası
Ruşen Çakır’ın programına konuk olan Ahmet Davutoğlu, iktidarı hedef alırken “muhafazakar STK’lar” olarak tanımladığı çevreleri de eleştirmekten geri durmamış. Öncelikle iktidarın Gazze’de yaşanan zulüm hakkında attığı adımların yeterliliğini tartışmakta hiçbir sorun yok. Hamas’ın meşruiyetini tanıyarak önemli bir sorumluluk üstlenen iktidar partisinden tutarlılık adına daha fazlasını beklemek herkesin hakkıdır.
Katil çeteyle münasebetleriniz maktullerin aleyhine değildir, öyle mi?
Bu bağlamda Ahmet Davutoğlu’nun iktidarı “ahlaki açıdan sorunlu” bir yere konumlandırması anlaşılır olmakla birlikte ortaya başka bir tutarsızlık çıkartıyor. İktidarın eksiklikleri haklı olarak eleştiri konusuyken Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun da beş ay öncesine kadar içinde olduğu ittifak bloğunun iki büyük ortağının 7 Ekim’den bu yana ortaya koyduğu "duruş" niçin eleştiri konusu yapılmıyor?
CHP ve İYİ Parti, Siyonistlerden çok Hamas’ı hedef alarak açıkça katliamlara meşru zemin oluşturdular. Özellikle Meral Akşener her fırsatta meseleyi “Hamas ile İsrail çatışmasına” indirgeyerek 75 yıllık işgal ve sömürüyü unutturup “7 Ekim’de ilk kurşunu atanı” suçlu ilan etti. Şunun şurasında dört beş ay önce iktidara taşımak için elinizden geleni yaptığınız insanların bu hali hakkında bir şeyler söylemeniz gerekmiyor mu? Eğer ki iktidarda olsaydınız Siyonist zulmü görmezden gelen bu insanlarla nasıl bir süreç yönetecektiniz? Eleştirmek iyi ama özeleştiri de gerekmez mi?
Tüm dünya Siyonistleri suçluyor Akşener Hamas'ı...
Akşener İsrail’den aferin aldı mı?
Komplo, iftira, hakaret: Akşener için sıradan bir gün!
İYİ Parti ve Akşener Türkiye’de Siyonist çetenin sözcülüğünü üstlenmiş durumda
Programın 21. dakikasından itibaren konuşulmaya başlanan Gazze meselesinde Ahmet Davutoğlu’nun bir diğer eleştirisi de “muhafazakar STK’lar” olarak tanımladığı İslami camialara dönüktü. Davutoğlu, AK Parti iktidarı sürecinde en çok zararı bu STK’ların gördüğünü ifade ederken kendisini sürecin dışında tutuyor. Davutoğlu aynı şekilde Mavi Marmara davasının da kendisinin iktidarı sürecinde kapatıldığını unutmuş olmalı! Netice olarak Ahmet Davutoğlu AK Parti iktidar süreçlerinin en önde gelen üç-dört isminden birisiydi. Eğer ki muhafazakârların AK Parti ile arasında sorunlu bir ilişki varsa Davutoğlu’nun da bunda katkısının olmadığını düşünmek ne kadar doğru olabilir?
Kurulan bağımlılık ilişkileri sebebiyle iktidarın olumsuz icraatlarına sesini çıkarmayan kimselerin ve çevrelerin olduğu şüphe götürmez bir gerçek. Ancak 7 Ekim’den bu yana İslami çevreler her fırsatta meydanları doldurarak iktidara yönelik talep ve beklentilerini açıkça dile getirdiler. Ahmet Davutoğlu, Ruşen Çakır’dan da aldığı pasla oldukça sorunlu bir kıyaslamayla Batı’daki eylemlerle Türkiye’de yapılanları karşılaştırıyor.
Öncelikle Batılı ülkelerde iktidarlar açıkça Siyonist rejimi destekleyip katliamlarına meşruiyet sağlamakla uğraşırken Türkiye’de ise -tüm eksikliklerine rağmen- iktidar açısından böyle bir durum söz konusu değil. Yani birbiriyle karşılaştırılan toplumların motivasyonları oldukça farklı. Bu sebeple yapılan kıyas doğru yere oturmuyor. Tabi ki yine de Türkiye’de ortaya konulan eylemlilikleri yeterli bulmayabilirsiniz. Ancak haksızlık yapamazsınız…
Ahmet Davutoğlu programın 27. dakikasından itibaren Batı’daki liman eylemlerinin niçin Türkiye’deki “muhafazakar camialar” tarafından gerçekleştirilmediğini ifade ediyor. Ancak Özgür-Der’in de bileşenleri arasında olduğu “Gazze Dayanışma Platformu” 19 Kasım tarihinde Ambarlı Limanı’nda gerçekleştirdiği konvoy eşliğindeki geniş katılımlı gösteriyle “limanların işgal rejimine kapatılması” çağrısını bizzat iktidar sahipleri ve ticareti sürdüren şirketlere bildirmişti.
Türkiye limanlarından işgal rejimine sevkiyat durdurulsun!
Önce Muştu Gençlik ardından ise Özgür-Der Üniversite Gençliği, Turkon Genel Müdürlüğü önünde Siyonistlerle ticareti sürdürmenin ortaya çıkarttığı vebali ve tutarsızlığı sorumlularına doğrudan haykırmıştı.
Türkiye'den işgal rejimine mal taşıyan şirkete protesto
Siyonist çeteyle ticaret sonlandırılsın!
Biraz daha yakından bakıldığında İslami camiaların Gazze için seslerini yükseltmeye çalıştıkları görülecektir. Ahmet Davutoğlu kendi eksikliklerini görmezden gelen söylemleriyle 7 Ekim’den beri Gazze meselesindeki önemli duruşuna da zarar veriyor. Başkalarını eleştirmekten kendinizi göremezseniz tutarsızlık çukuruna düşmekten de kurtulamazsınız!
HABERE YORUM KAT