“Eleştiri ve Sorumluluk Bilinci”
Özgür-Der Diyarbakır Şubesi’nin her ay periyodik olarak gerçekleştirdiği seminerler dizisinin şubat konuğu Haksöz Dergisi Yazarı Yılmaz Çakır oldu.
Ömer Aslan’ın yazar hakkında verdiği kısa bilginin ardından seminer, Nurullah Canpolat’ın Kur’an tilavetiyle başladı.“Eleştiri ve Sorumluluk Bilinci” konusunun irdelendiği seminerde, eleştirinin kavramsal tanımını yapılarak, araçlarının neler olduğu, nasıl yapılması gerektiği, amacı ve hedefinin ne olduğu üzerinde duruldu.
“Emr-i mar'uf nehy-i münker”
Eleştiri kavramının “nötr” olduğunun altını çizen Yılmaz Çakır, “eleştiri veyahut tenkit; bir işi, kişiyi, bir tutumu, bir düşünceyi ele almak, iyisiyle kötüsüyle değerlendirmek anlamında kullanılır. Bu coğrafyada bunu eleştiri olarak nitelendirebiliyoruz. Arapçada ‘tenkit’ olarak geçiyor. Fransızcada ‘kritik’ deniyor. Aslında kavram ‘nötr’ bir kavram. Negatif ya da pozitif olmasına rağmen tenkit ya da eleştiri dendiğinde negatif bir anlam yüklenildiği düşünülüyor. Bir şeyi, bir noksanı, bir eksikliği dile getirdiğimiz anlaşılıyor. Oysa böyle değil. Bir şeyi tenkit etmek, eleştirmek kritik etmek; onu iyi ve kötü yanlarıyla, eksik ya da noksan yanlarıyla ele almak demektir…”dedi.
Çakır, kavram olarak Kur’an-da geçmemesine karşılık eleştiri kavramının daha ziyade “emr-i mar'uf nehy-i münker” olarak karşımıza çıktığını sözlerine ekledi.
Özeleştiri Allah’a verilir
Eleştiri kavramıyla bağlantılı olarak kullanılan bir başka kavramın da “özeleştiri” olduğuna dikkat çeken Çakır sözlerini şöyle sürdürdü; “kişinin başkasına tenkit etme fırsatı tanımamak adına, ya da insaflı olmak adına kendi nefsini eleştirmesi, kendi nefsini kınaması ki; Kur’an-da bunu birçok ayette de görmek mümkündür. Hz. Yusuf’un ‘ben nefsini temize çıkarmıyorum’ ifadesinde özeleştiri görüyoruz. Yine ‘kendini kınayan nefse and olsun’ ifadesiyle de nefsin eleştirilmesini beyan eden, bunun kıymetli bir iş olduğunu vurgulayan ayetlerde görüyoruz özeleştiriyi...”
Bu bağlamda diğer ideolojilerin aksine İslam’ın eleştiriden ziyade özeleştiriyi öne çıkardığını ifade eden Çakır, özeleştirinin her hangi bir şahsa ya da topluluğa verilmesinden ziyade Allah’a verildiğini, bunun da “tövbe” olarak öne çıkarıldığını; bu şekilde kişinin kendisine öz saygısının ve güveninin de korunmuş olduğuna vurgu yaptı.
“Birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler”
Eleştiri ile “gıybet”in, eleştiri ile “alay etmenin”, eleştiri ile “sövmenin”, eleştiri ile “cedel”in birbiriyle karıştırılmaması gerektiğini söyleyen Çakır, eleştiride amacın doğru ile yanlışın ayırt edilmesi olduğunu; kesinliği ifade ettiği için hak ve sabırla irtibatlandırıldığını, bu durumun Asr suresinde "birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler” ayetiyle formüle edildiğini belirtti.
Eleştiride bilgi sahibi olmanın, ehliyetin, liyakatin, usulün ve üslubun çok önemli olduğunun altını çizen konuşmacı, eleştirinin, ortak asıllar üzerinden yapılması gerektiğini, örfler, gelenekler, yöresel olan unsurlar üzerinden eleştiri yapılamayacağını söyledi.
HABERE YORUM KAT