1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Ekrandan uzaklaşmanın yollarını bulmalıyız!
Ekrandan uzaklaşmanın yollarını bulmalıyız!

Ekrandan uzaklaşmanın yollarını bulmalıyız!

İsmihan Şimşek, ekran bağımlılığına karşı acil çözümler üretilmesi gerektiğini ifade ediyor.

10 Ekim 2024 Perşembe 18:30A+A-

İsmihan Şimşek / Düşünce Günlüğü

Ekran orucuna davet

Dijital çağın etkileri günden güne katlanarak hayatımızı çepeçevre sarmış durumda. Toplumsal etkileri bir yana psikolojik ve fizyolojik olarak insanlara yaptığı etkiler son derece sessiz sedasız, sinsice yerleşiyor. Ekranların oluşturduğu hastalıklar ve bağımlılıklarla mücadele ediyoruz artık. Dijital çağın en önemli hastalığı ise ekran bağımlılığı… Tiryakiler gibi sürekli telefon ekranını kontrol ediyoruz ve ekrandan uzaklaştığımızda nefessiz kalıyormuş gibi hissediyoruz. Şarjımızın azalmasına tahammülümüz yok.

Ekrandan uzak kaldığımızda yoksunluk belirtileri gösteriyor, sürekli bir şeyleri kaçırdığımızı, hayatın bizim dışımızda akıp gittiği hissine kapılıyoruz. Sosyal medyanın zaman tünelinde her an yeni akışlar var ve bunu kaçırmamak isteyenler bir süre sonra akış bağımlısı haline geliyor. Gelişmeleri Kaçırma Korkusu (FOMO) kavramı, internetin ve özellikle akıllı telefonların yaşamımıza girmesiyle birlikte, “kişilerin sosyal ağlarda gelişmeleri kaçırma ve gelişmelerden haberdar olamama korkusu yaşamaları nedeniyle sosyal ağlarda oldukça uzun süreler geçirmelerine neden olan yeni bir bağımlılık türü…" Tüm dikkatimiz internette akan dünyanın üzerinde.

DİKKAT TACİRLERİ

Cal Newport, bununla ilgili olarak “Dijital Minimalizm” adlı kitabında “dikkat ekonomisi” kavramını ortaya atıyor ve ekranlarda bizi avlamayı bekleyen dikkat tacirleri olduğunu söylüyor. Her daim bağlantıda olmamızı isteyen bir çağın içinde olduğumuza işaret eden yazar, dijital obeziteye yakalandığımızı vurgulayarak, tüm abur cubur bilgileri ruhumuza yedirdiğimizi belirtiyor. Kendisi ile baş başa kalmaya tahammülü olmayan ekran bağımlıları dikkatlerini kontrol edemiyor. Okurlarına 30 günlük bir dijital minimalizm programı öneren yazar, bu durumun bir irade savaşı olduğunu açıklıyor. İnsanları bir nevi ekran orucuna davet ediyor. Bir teknoloji karşıtlığı propagandası yapmak yerine işe yarar teknolojileri sonuna kadar kullanmayı savunan Newport, 30 gün boyunca teknolojiden uzak bir yaşam sürmeyi ve 30 gün sonra geri dönüldüğünde zorunlu olmayan teknolojik ürünleri hayata geri almamayı tavsiye ediyor. Teknolojik ürünlerin amaçlarını sorgulamamız gerektiği ve işe yaramayan aksine zaman çalan ürünlerin hayatımızdan tamamen çıkarılması gerektiğini kitapta sıklıkla belirtiyor.

ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI: EKRAN BAĞIMLILIĞI

Ekran bağımlılığı küçük yaşlardan itibaren başlayabiliyor. Çocuklarda ebeveyn tarafından çocuğu oyalamak, yemek yedirmek veya sakin durmasını sağlayabilmek gibi sebeplerle çocuğun ekran karşısına oturtulması ile başlayan; televizyon, bilgisayar, telefon ya da tablet gibi her türlü ekrana olan bağımlılığı ifade eden ekran bağımlılığından yine ebeveynler şikâyet ediyor. Her üç anne babadan biri bu durumdan şikayetçi… Çocuklar arkadaşlarıyla birlikteyken bile ebeveynlerinden bir ekran açmasını talep ediyor. Evde ekran olduğu için evden dışarı çıkmak istemiyorlar, ekrandan uzak kaldıklarında huzursuz ve hırçın oluyorlar. ABC’nin haberine göre, Dr. Warburton, Kovid-19 kapanmaları sonrası çocuklar ve gençler üzerinde yaptıkları araştırma sonucunda, “ekran bağımlısı” olan ergenlerdeki agresif ve şiddet içeren davranışların sebebinin, beyinlerindeki prefrontal korteks bölgesinde meydana gelen değişimden kaynaklandığını belirtiyor.

Warburton, “ekran bağımlısı” olarak tanımladığı çocukların ve ergenlerin yüzde 10’unun tehlikeli düzeyde “oyun bağımlısı”, bunların yüzde 3’ünün de daha ciddi düzeyde “oyun hastası” olduğunu tespit etmiş. Ergenlerde davranış bozuklukların, aşırı video oyunları oynama sonucu beyinde meydana gelen değişimden kaynaklandığını düşündüklerini belirten Warburton, “Prefrontal kortekste meydana gelen bu değişimler, ergenlerin duygularını kontrol etmelerini, yaptıkları işlere odaklanmalarını ve çevrim dışı dünyada işlevselliklerini engelliyor” diyor. Warburton, ailesi tarafından zorla ekrandan uzaklaştırılan çocuklarda şiddet içeren davranışların daha sık ortaya çıktığını, çok depresif, endişeli ve bazen intihara meyilli çocuklar gördüğünü söylüyor. Çocuklarda olduğu kadar yetişkinlerde de görülen bu bağımlılığın tedavisi için özel danışmanlık merkezleri kuruluyor. 

BİLDİRİM MUTLULUĞU

Ekran bağımlılığı sadece ruhlarımızı hapsetmekle kalmıyor. Çok küçük yaşlardan itibaren çocuklarda ve yetişkinlerde omurga hastalıklarının en büyük sebebi ekrana bakmak… 10 yaşındaki çocuklar boyun fıtığı, sırt ağrısı şikayetleri ile doktor kapısını çalıyor. Hareketsizlikten kas yapıları zayıflıyor ve obezite ile mücadele ediyorlar. Çoğumuz yatağa telefonla giriyor, telefonlarımızı baş ucumuza koyuyoruz. Uyandığımızda ilk işimiz telefonumuzu kontrol etmek. Telefonun yaydığı elektromanyetik dalgalar nedeniyle baş ağrısı ile uyanıyoruz, kulağımızda sürekli bir kulaklık var ve kulaklarımız sağlığını kaybediyor. Artık evdeki tüm elektrikli eşyalar “akıllı”... Hepsi internete bağlanıyor, uzaktan kontrol edilebiliyor. Biz onları uzaktan kontrol ettiğimizi düşünürken evdeki eşyaları kullanma alışkanlıklarımız, ne yapıp ettiğimiz de elbette birileri tarafından kontrol ediliyor. Her yapıp ettiğimiz dijital veriye dönüşüyor.

No-Mobile-Phone ifadesinin kısaltılarak geliştirildiği cep telefonundan uzak kalma korkusu -ekran bağımlılığı- Nomofobi olarak karşımıza çıkıyor. Birçok akıllı telefon kullanıcısının aslında fark etmeden yakalandığı bu hastalık tanısı hemen herkeste bulunuyor. Nomofobi akıllı telefonlardan uzak kalındığı takdirde stres veya panik olma, çevredeki olayları algılamama, devamlı mobil cihazı kontrol etme hissine kapılma durumlarında gerçekleşiyorsa hasta birinci evrede kabul ediliyor. Akıllı mobil cihazlar kullanımı arttıkça beyne mutluluk hissini salgılanıyor. Kişiye mutluluk hissi veren hormonlar kişinin cihazına bildirim geldikçe salgılanıyorsa bu durum bağımlılık evresinin arttığını gösteriyor.

HEPİMİZ İSTİFÇİ OLDUK

Dijital istifçilik de dijital çağın hastalıklarından biri olarak karşımıza çıkıyor. İstifleme bozukluğu, nesnelerin duygusal değeri ve gelecekteki muhtemel yararlılığı düşünülerek birçok şeyin biriktirilmesi, sonrasında ise atmakta yaşanan güçlükle devam eden ve netice itibarıyla kişinin yaşam kalitesini önemli derecede etkileyen bir hastalık. 

Gündelik hayatta etkileşim içerisinde olduğumuz eşyaların arasına dijital varlıklar da dâhil olunca onlar da biriktirilmeye başlandı. İnsanlar dijital varlıklarına aşırı bir önem atfederek duygusal bağ kuruyorlar. Cep telefonu, bilgisayar, Hard Disk, hafıza kartı gibi taşıyıcı alanlarda gerekli gereksiz dijital materyaller biriktirildiği gibi dijital veriler de biriktiriliyor. Bu da obsesif-kompulsif bozukluk türlerinden olan biriktirme hastalığının dijital materyaller üzerindeki karşılığı olarak karşımıza çıkıyor. Yapılan bir deneysel çalışmada görüşülen katılımcıların, e-posta hesaplarında, cep telefonlarında, bilgisayarlarında ve harici Hard Disklerinde birçok dijital verinin bulunduğunu ve içlerinde ne olduklarını hatırlayamadıkları görülüyor. Ayrıca katılımcıların, bu verileri silmemelerinin gerekçesi olarak “bir gün lazım olur” düşüncesi, yer kaplamaması, hatıra olması, kanıt olarak kullanılabileceği gibi nedenleri ileri sürmelerinin yanında bu verilerin kaybolma ihtimalinin kaygı ve endişeye yol açtığı gözlemleniyor. 

Dijital istifçilik e-posta, video, fotoğraf, doküman ve dosyalar gibi her türlü yazılımın biriktirilmesi anlamına geliyor. Başka bir ifade ile kişi biriktirdiği dijital veri karşısında nasıl davranacağını tam olarak bilemiyor. Bu da stres ve organizasyonsuzlukla sonuçlanan perspektif kaybına yol açıyor. Dijital çağın insanı, elinde tuttuğu verileri nasıl organize etmesi ve saklaması hususunda bilinçlenmeli. Bu karmaşanın önüne geçmek adına hem kurumsal düzeyde hem de bireysel düzeyde sahip olunan dijital verilerin yönetimi hususunda eğitimlerin verilmesi gerekli. 

SOKAKLAR MI TEHLİKELİ, EKRANLAR MI?

Tüm bunların yanı sıra diğer dijital ruhsal ve fiziksel hastalıklardan bahsedecek olursak; WhatsAppitis (Klavye Hastalığı) bilgisayarlardaki fare ile klavyeyi ve akıllı telefonları kullananlarda sık görülen ve aynı hareketlerin sürekli tekrarlanması sonucu el ve kollardaki sinir, tendon, kas ve diğer yumuşak dokuların zedelenmesiyle oluşan, kan akışında bozulma ve ağrıya duyarlılıkla ilgili problemlerle karşımıza çıkıyor. ErsiVolkitis (Tekrarlayıcı Gerilme Yaralanması) terimi birçok farklı durumu içeriyor. Karpal Tünel Sendromu, Kübital Tünel Sendromu, Guyon Kanalı Sendromu, Lateral Epikondilit ve Bilek Tendiniti veya El Tendoniti gibi birçok klinik durum da bu tanımlama içerisinde yer alıyor. 

Japoncada “toplumdan elini ayağını çekmek” anlamına gelen “Hikikomori” ise kişilerin birden eve kapanmasına, en yakın çevresi ve ailesiyle bile iletişimi koparmasına neden oluyor. Teknolojik gelişmenin beraberinde getirdiği bir hastalık olarak görülen Hikikomori, kişinin sanal âlemde iletişim bağımlılığı geliştirip, kendini sosyal çevreye kapatması anlamına geliyor. Hastalığın esas nedeni olarak sokağı tehlikeli gören yeni kuşak ebeveynlerin çocuklarına son model dijital cihazları alarak evde büyümesini teşvik etmesi gösteriliyor.

BİR HESAPTAN GİRİP BAŞKA HESAPTAN ÇIKANLAR

Myspace Taklitçiliği, kişinin başka bir karakter oluşturması veya başka birini tamamen taklit etmesi şeklinde kendisini gösteriyor. Başka biriymiş gibi sosyal medyada var olması, kişinin ileri düzeyde günlük yaşamına bile yansıyor. Sahte profiller aslında bu hastalığın önemli bir yansıması… Google Stalking kişinin kendisi yerine yakın çevresinde bulunan herkesin adını sürekli dünya genelinde en çok kullanılan arama motoru olan Google üzerinde araması ve haklarında bulduğu bilgileri sürekli kontrol edip kaydetmesi dürtüsü... Siberhondrik ise hasta olan veya hasta olduğunu düşünen kişilerin, hekimlere güvenemediği için muayene başvurusu öncesi veya internet bağımlılığı nedeniyle bu problemine de internetten teşhis, tedavi yöntemi ve çözüm bulmaya çalışması anlamına geliyor. İnternette saatler boyu başkalarının fotoğraflarını takip etme, yorumlama ve beğenme durumu Photolurking olarak adlandırılıyor. Bu kişiler tanıdıkları bir arkadaşının hesabındaki fotoğraflara bakarak başladıkları yolculuklarını hiç tanımadıkları kişilerin profillerinde noktalıyor.

EGO SÖRFÜ

Wikipedializm zamanının büyük çoğunluğunu Wikipedia, internet sözlükleri veya benzeri bilgi paylaşım ağlarında çeşitli bilgileri düzenleme, yeni bilgiler paylaşma ve var olan bilgileri kronolojik düzenlere koyma üzerine obsesif belirtilerle karşımıza çıkan bir dürtü kontrol bozukluğu... Crackberry ise adını daha çok kurumsal iletişimde kullanılan, e-posta alıp gönderilebilen, internette sörf yapılabilen avuç içi bilgisayar türü BlackBerry telefonlardan alan bir hastalık. Daha çok üst düzey yöneticilerin sürekli olarak maillerini kontrol etmesi ile tanımlanmış bir dijital rahatsızlık olarak karşımıza çıkıyor. Kişinin sürekli olarak başta arama motorları olmak üzere diğer sosyal medya ağlarında kendi adını araması ve hakkında ne gibi bilgilere ulaşabildiğini, neler yazıldığını ve paylaşıldığını takıntılı olarak takip etmesi durumuna ego sörfü deniliyor. Hastalık tanısı konulan kişilerin sayısının hızla artışı günümüzde birçok psikolojik bozukluğun başlangıcı olarak ele alınıyor. 

GÜNDE ALTI DOZ SELFİE

Selfitis; kişinin kendi fotoğrafını çok fazla çekip bunları sosyal medyada yayınlaması ile karakterize olan obsesif kompulsif bozukluk olarak adlandırılıyor. Bu durum temel olarak kişinin toplumda hissettiği kabul edilirliğini derecesini arttırmak ve diğer kişilerle daha iyi iletişim kurma çabasından ortaya çıkar. Selfitis; mahremiyet problemlerinin oluşması, kişide bağımlılığa neden olması, bireyler arası ilişkilere zarar vermesi, kişilerin görünümlerine aşırı önem verme çabalarını doğurması nedeniyle hastalık olarak kabul edilir. Selfitis üç ayrı şekilde tanımlanıyor: Borderline Selfitis, günde en az üç kez selfie fotoğraf çekmek, sosyal medyada yayınlamak; Akut Selfitis, günde üç ila altı arası selfie fotoğraf çekmek ve sosyal medyada yayınlamak; Kronik Selfitis, kontrol edilemeyen bir dürtü şeklinde selfie fotoğraf çekmek ve sosyal medyada günde en az altı kez yayımlamak anlamına geliyor.

HABERE YORUM KAT

1 Yorum