Ekonomik Gerçekler ve Sabır
Ama ekonomiye iş-aş gözü ile bakıyorsanız en zoru daha yeni başlıyor. Bunu da bilelim. Bilelim ki, ekonomide de gerçek sorunları bilmenin sorunları çözmek için ilk şart olduğunu anlayalım.
İbrahim Kahveci, Karar gazetesinde “Sabır!” başlığı ile yayınlanan makalesinde Türkiye’nin ekonomisini analiz etmiş:
Sn Cumhurbaşkanı Erdoğan dün Meclis açılış konuşmasında ekonomiye ilişkin iki önemli açıklamada bulundu:
-”Milletimizden biraz daha sabırlı olmasını istiyorum”
-”En zorunu geride bıraktık”.
Cumhurbaşkanı Erdoğan aslında kendisinin de sabır aşamasında olduğunu daha önce açıklamıştı. Merkez Bankasının faiz artırımına gitmesini kastederek “Bu da benim sabır safham” demişti.
Kısaca herkese sabır...
***
Konuşmasında piyasada fırsatçıları kast edilerek bunlara da imkan verilmeyecek dedi.
Aklıma 2015 yılında 3,40 liraya geçilen İstanbul Boğaz köprülerine iki yılda yapılan zamlar geldi. Sadece iki yıl sonra aynı köprüleri 3,40 lira yerine 8,75 liraya geçiyor Türk Milleti.
Zammı yapan kim?
Hükümet!
O zaman kime sabır...
***
Ama ben bugün asıl noktaya dikkat çekmek istiyorum. Yani ikinci cümleye : “En zorunu geride bıraktık” açıklamasına.
Sabır göstermek için doğru yolda ilerleyen bir plan olmalıdır. Hastalığa doğru teşhis konulmuş olmalı ve doğru tedaviye sabır gösterilmelidir.
Yoksa beyhude bir bekleyiş olur sabır.
Evet, şimdi soralım: Gerçekten en kötüsü geride kaldı mı?
***
Biz, finansal kriz 2,5 yıldır yaşanıyordu zaten dedik. Ama asıl finansal kriz Mart 2018’de doların 3,90’ı aşması ile başladı. Elbette bu finansal kriz reel krize hemen dönüşmedi. Hatta daha yeni yeni dönüşüyor.
Ne diyorduk yine biz: Reel kriz derinleştikçe finansal kriz dengelenir.
Yani dolarda yaşanan geri çekilme aslında bir rahatlama değildir. Ölen adamın sağlık sorununun bitmesi gibi bir şeydir.
Doların nabzı düşüyorsa, bilin ki ekonominin nabzı da düşüyordur. Ekonominin nabzının düşmesi ne demek?
-Daha az iş-daha çok işsizlik
-Daha az talep-daha çok fakirlik
-Daha az dükkan-daha çok iflas
vs vs.
***
Ağustos ayında ithalat 19,2 milyar dolardan 14,8 milyar dolara düşmüştü. Eylül ayında ise ithalat 20 milyar dolardan 16,4 milyar dolara geriledi. Böylece son iki ayda ithalat yüzde 20,3 daraldı ve 39,1 milyar dolardan 31,2 milyar dolara geriledi.
Neden daralıyor ithalat?
İç talep daraldığı için. Yani yukarıda değindiğimiz gibi, ekonominin nabzı atmadığı için daralıyor. Ya da daha bir başka ifade ile söylersek: Reel kriz başladığı için ithalat düşüyor.
Daha da açalım cümlemizi: Cumhurbaşkanının dediği gibi en zoru geride kalmadığı için ithalat daralıyor. Hatta ‘en zoru’ daha yeni yeni başladığı için ithalat daralıyor.
Ha! Yok siz ekonomiyi dolar-faiz ile ölçüyoruz diyorsanız o başka. O zaman sorun bitti de diyebiliriz. En zoru geride kaldı da diyebiliriz.
Ama ekonomiye iş-aş gözü ile bakıyorsanız en zoru daha yeni başlıyor. Bunu da bilelim.
Bilelim ki, ekonomide de gerçek sorunları bilmenin sorunları çözmek için ilk şart olduğunu anlayalım. Nasıl ki, bir Dr. hastalığı doğru teşhis edemez ise tedavisi de yanlış olur. Ekonomide de sorunları doğru bilmezsek, bilin ki sabrın sonu da yıllardır finansal krizde yaşadığımız gibi hüsran olur.
***
OVP ya da değişen adı ile YEP’de alınan önlemler finansal krizi önlemeye yöneliktir. Oysa bizim artık sorunumuz finansal kriz değildir:
Reel krizdir.
Önlemlerimizi reel sektörü ayakta tutmaya yönelik almalıyız. Bir örnek mi: Bütçe açığını düşürmek istiyoruz ve bu uğurda kamuya iş yapan şirketlere ödemeleri durdurduk. Yani şimdi de finansal kriz tedbiri ile reel krizi ateşliyoruz. Oysa sorunu doğru teşhis etseydik, tam tersine özel şirketlere destek vermemiz gerekirdi.
Kısaca Türk Halkından sabır istiyoruz. Bu sabır isteği karşısında biz ne yapıyoruz? Kamuda israfı önlüyor muyuz?
Sonu boş bir sabır mı istiyoruz, yoksa sonu aydınlık bir sabır mı?
‘Karar Türk Milletinindir’.
Not: YEP’de ekonomide en azından normale dönüş yılı olarak 2020 yılı veriliyor. Kısaca sabır için galiba süre biraz uzun olacak. Bunu da hatırlatayım.
HABERE YORUM KAT