Eğlenceli satırlar
Dün bir kez daha görüldü ki, Andıç Medyası kolay kolay değişmeyecek, değişmek bile istemiyor.
Hani 28 Şubat'ta yaptıklarını misliyle yapmaya hazırlar da konjonktür izin vermediği için 'mış' gibi yapıyorlar. Yani tüm o özürler filan fasarya. Bu zihniyete göre, toplumun çok çok büyük bir kısmı hâlâ 'Alçakları tanıyalım' statüsünde...
Bu nasıl bir hiddet ve celaldir ki, şöyle yazabiliyorlar: "Eminiz çok eğlenceli satırlar okuyacak, eşsiz komplo teorileri ile yüz yüze geleceksiniz. En azgın ve salyalı saldırganı da "askere askerlik öğretirken" göreceksiniz."
Azgın ve salyalı...
Yaşını başını almış, üstelik kendi kendine kurduğu konseylerle filan sağa sola etik dersi veren, mesleki ahlak zabiti olarak geçinen ve savunma falan isteyen birinin kaleminden fışkırıyor bu düzeyli cümleler.
Şimdi kalkıp da aynı üslup ile 'kimin salyalı' olduğunu yazmak da mümkün ama delikanlılık bizde kalsın. Yoksa açıklamanın yapıldığı gün, 'yorumcu' ayağına ekranlara çıkanlardan fışkıran salyaları temizlemekle meşgul millet.
Ve azgın kalem aranıyorsa öyle uzağa filan gitmesine de gerek yok bu yaşlı takımının, hemen yanı başlarında günübirlik pırtlayan 'ampul kafalı' türünden okey kahvesi düzeyindeki köşelere bakmaları yeterli.
Hem sevgili büyüğümüz madem 'eğlenceli satırlar' diyor hadi beraberce eğlenelim biraz!
Artık Türkiye modeli ülke kalmadı dünyada. Pardon, belki Çin falan böyledir bilmiyorum, Maocu dostlar belki kara propaganda sitelerinden bulurlar birkaç ülke, geçelim.
Ama Afrika'da filan bile yok artık. Bir asker çıkacak ve medyaya 'şunu yazarsın, şunu yazamazsın' diyecek, yargıya da akıl verecek.
Nerden baksan tutarsızlık...
Şimdi bu "salyalı ve azgın" takım ne yapıyor?
Diyor ki, bu millet ordusunu, askerini sever, orayı peygamber ocağı olarak bilir. Artık dilimizde tüy bitti bunu söylemekten. Ama cuntacıları, kendilerini memleketin sahibi olarak görenleri pek sevmez, üzerindeki üniformanın kendisine her türlü yasadışı eylemi yapma hakkı ve de hesap sorulmama hakkı tanıdığına inanan insanların da bu temiz kurumdan ayıklanmasını ister.
İmzasının 'ıslak' olduğu memleketteki her kurum ve kuruluş tarafından kanıtlanmış belgeye, 'kâğıt parçası', yerden fışkıran o kadar mühimmat, bomba ve silaha 'boş boru' diyen bir anlayışa şimdi kalkıp 'Kafes' ile ilgili birtakım endişeleri hatırlatmak ne derece anlamlı inanın bilemiyorum.
'Ne araması, oturduk yedik içtik' türünden itirafları, 'bilmem kaç kez format attık, belgeleri imha ettik' diyenleri görmeyen, görmezden gelenlerin firkateyn bildirisi ile kendileri gibi düşünmeyenlere sopa göstermesini bırakın yadırgamayı tüm benliğiyle destekleyenleri de biliyor bu millet.
Hani baştan sona çelişkileri yazmanın anlamı yok ama en çok da bu 'Asimetrik-Psikolojik' konsepti enteresan. Kim kime yapıyor psikolojik harekâtı bir bakmak lazım.
Salyasever kalemler 'dinleniyoruz imdaat' diye çığlığı basarken, bir gazetecinin telefonunu katakulli ile dinlendiğinin kanıtlanmasına rağmen çıtlarının çıkmaması mı psikolojik harekâttır, yoksa demokrasinin canına okumak için organizasyona giriştiği 'ıslak belge'lerle kanıtlananlar hakkında kimse kılını kıpırdatmazken, manşetten 'Erzurum-Ankara gerilim hattı' diye çitileme yapanlar mı?
Gördüğünüz gibi manzara çok eğlenceli! Ah benim zavallı ülkem ah!.
YAZIYA YORUM KAT