Eğitim, askeri mantıktan kurtarılmalıdır!
12 Eylül referandumu ve 12 Haziran seçimleriyle ortaya çıkan tablo daha çok toplumdaki yeni anayasa arayışlarının tezahürü olarak değerlendiriliyor. Beklentilerin odaklandığı ana konu şu: Askeri vesayetin ve Kemalist ideolojik dayatmaların dayanağı 12 Eylül anayasasının bütün eklentileriyle beraber tasfiye edilmesi.
Hiçbir ayırım yapılmaksızın bütün toplumun temel hak ve özgürlüklerini teminat altına alacak anayasal düzenlemeleri yapmak üzere AK Parti Hükümeti halktan ciddi bir destek ve yetki aldı. Üstelik bu yetki kendisine üçüncü kez ve daha güçlü bir biçimde verildi. Bu durum, toplumda ciddi rahatsızlıklar yaratan problemli alanlara bir an önce neşter vurulması gereğini işaretler. Türkiye’de derin problemler teşkil eden alanlardan biri de eğitim öğretim meselesidir.
Yeni kurulan hükümette Ömer Dinçer’in Milli Eğitim Bakanı olması eğitim öğretimde kriz üreten temel mantık ve misyona ciddi bir operasyon yapılacağı yönündeki beklenti ve temennileri arttırdı. Hüseyin Çelik ve Nimet Çubukçu dönemlerinde Milli Eğitim Bakanlığı idari ve teknik düzenlemeler üzerine yapılan tartışmalara sahne oldu daha çok. Fakat eğitim öğretim meselesini bütün bir toplum için krize hatta kaosa dönüştüren idari ve teknik sorunlar değil, ideolojik ve siyasi dayatmalardır.
Cumhuriyet dönemi Türkiyesi’nde tarih ve toplumun en temel gerçeklerini inkar ederek ulaşılan eğitim formu, kurgusal kahramanlıklar üzerine inşa edilen Ulu Önder kültü etrafında şekillendirilmiştir. Ulu Önder ile başlayan bir tarih, ancak Ulu Önder ile varolabilen bir millet, Ulu Önder’in gösterdiği hedeften ibaret bir hayat vs. diye devam eden mantık örgüsünün adı eğitim öğretim değil, olsa olsa ilkel ideolojik şartlandırma olabilir.
İdeolojik şartlandırma ve dayatmalardan ibaret mevcut eğitim öğretim mantığı sürekli sorunlar üretiyor. Sadece idari düzenleme ve teknik yenilemelerle sorun üreten bu mekanizmayla başa çıkabilmek mümkün değil. Eğitim kurumlarının yetiştirmek istediği insan profili kişiyi Allah tarafından bahşedilen fıtrattan olabildiğince uzaklaştırma üzerinde temelleniyor. Eğitim kurumlarında anasınıfından üniversite eğitimine kadar her kademede karşımıza çıkan Türkçülük, Atatürkçülük, laiklik, devleti ve askeri yücelten mantık, seküler ahlak vs gibi müfredatın belkemiği olan değerlerdir. Bu temel değerler en başta insanı Allah tarafından yaratılmış olma bilincinden uzaklaştırıyor.
Milli eğitimin sözkonusu temel değerleri adalet duygusunu, tertemiz fıtratı, kardeşlik ve merhamet hislerini öldürüyor. Atatürk ilkelerine sadık ve devletçe makbul sayılan vatandaş olma zorunluluğuna karşı “yeter artık! durdurun bu çarpık işleyişi!” itirazımızı yükseltmemiz için daha fazla zaman kaybı yaşanmamalı.
Milli Eğitim Bakanlığı ve Hükümet yeni eğitim öğretim dönemi başlamadan bazı acil kararlar almalıdır. Okulları kışla, öğrencileri kurşun asker çerçevesine sıkıştıran uygulamaların sonunu getirecek olanlar öncelenmelidir. Bu talepleri beş başlık altında toplayabiliriz.
1- 28 Şubat darbe sürecinin bir dayatması olan kesintisiz eğitime son verilmelidir. İHL’lerin orta kısımlarını kapatmak üzere planlanan kesintisiz eğitim darbe ürünü bir cinayettir.
2- Kılık kıyafet kanunu adı altında ilköğretim ve liselerde sürdürülen başörtüsü yasağının yasal ve fiili tüm dayanakları kaldırılmalıdır. İnsanların inanma, inandığı gibi giyinme hakları tanınmalıdır. Tektipleştirme, kişilik ve kimliğe despotça muamelede bulunma siyaseti eğitim alanlarından uzaklaştırılmalıdır.
3- Bir asra yakındır sürdürülen Andımız isimli ırkçı-militer metnin okunması zorunluluğu kaldırılmalıdır. İslam inancıyla taban tabana ters, açıkça bir kişiyi putlaştırma üzerine kurulmuş akıl ve ahlak dışı and metnini okutmaya nasıl ve niçin devam edilsin?
4- Allah’ın ayetlerinden bir ayet olan anadillerin eğitim öğretim dili olmasının önündeki engeller kaldırılmalıdır. Anadil, ana sütü gibi helaldir, hiçbir alanda, hiçbir gerekçe ile yasaklanamaz.
5- Okullarda askeri denetim ve vesayete meşruiyet kazandıran Milli Güvenlik dersi müfredattan çıkarılmalıdır. Kimsede komutan öğretmen, asker öğrenci saçmalığına tahammül edecek mecal kalmadı.
Not: Konuyla ilgili Özgür-Der, Mazlumder, İHH vd. kuruluşlar 23 Temmuz Cumartesi günü, saat: 15.00’te Fatih PTT önünde basın açıklaması yaparak Başbakanlığa ve MEB’e taleplerini iletecekler.
YAZIYA YORUM KAT