Eğer bir Batı ülkesinde başbakan olsaydınız...
Şu kesin, Başbakan Tayyip Erdoğan öfkesini kontrol etmekte zorlanıyor!
Öfke, güçlü bir duygudur. Ama kontrol edilmesi mümkündür.
Toplumda önemli yer işgal eden, etki gücüne sahip liderlerin, kanaat önderlerinin ülkeyi yönetenlerden, halkla muhatap olanlardan öfkelerini kontrol etmeleri istenir.
Hatta öfke kontrolü sonradan öğrenilebilir, engellenebilir.
Bir kısım sorunlu ruhları bir tarafa koyarsak, öfkelenen ve de öfkesini kontrol etmeyi düşünmeyen kişiler genellikle kendini güçlü hisseden kişilerdir.
Herkes, başbakanlar da öfkelenebilir. Ama onların öfkesini ulu orta söylemeye hakları yoktur!
Başbakanlar öfkesini ya kontrol edecek ya da kontrollü biçimde öfkelenecek!
Evet bazen öfkelenmek de gerekebilir.
Ama öfkenin uygun şekilde ifade edilmesi daha uygundur.
Değilse oldukça kırıcı, yıkıcı, tedavisi mümkün olmayan sonuçlara yol açabilir.
Konuşma tarzından belli oluyor, bizim başbakanımız öfkeli.
Öfkesini sık sık da açık ediyor.
Öfkelendiği konuda kendisini kontrol etme gibi bir kaygısı yok.
Dolayısı ile öfkeyle söylediği sözlerin kendine dönüşümü olumsuz oluyor.
Atalar boşa dememişler; "Öfke ile kalkan zararla oturur."
Kim bilir hangi köşe yazarının yazısı canını acıttı ya da kendisini öfkelendirdi bilinmez ama başbakan dün konuşurken yine köşe yazarlarına çattı.
Köşe yazarlarına öfkelendi!
Medya patronlarına "Yazdırmayın böyle şeyleri, engel olun bunlara" dedi:
"Köşe yazarları her istediğini yazamaz. Patron gerekirse kusura bakma sana burada yer yok demelidir. Herkes çizgisini bilsin. Köşe yazarlarını uyarmak zorundayım. Maaşını ödediğin yazara hakim ol."
Vay vay vay!
Başbakanı kim bu kadar kızdırmış olabilir?
Köşe yazarlarını hedef alan konuşmaların Tayyip Erdoğan'a hiçbir şey kazandırmadığı kesin ama o bu konuda ısrar ediyor.
Daha önce de yaptı bunu.
Şimdi de gazete patronlarına "köşe yazarlarınızı kontrol edin" gibi mesleğin doğasına aykırı bir öneride bulunuyor.
Tamam, köşe yazarlarının mesleki yeterliklerini eleştirin.
Demokratik reflekslerinin zayıf, hatta hiç olmadığını vurgulayın.
Bazılarının "dahi" anlamındaki "de, da" eklerini yanlış yazdıklarını da söyleyin.
Ama patronlarından onları işten atmalarını, ne yazıp yazmayacaklarına karışmalarını istemeyin.
Talebiniz buysa yine bir yanlış içindesiniz.
Üzerime alınmadım ama bu yaptığınız ile hangi köşe yazarlarını kastediyorsanız yanlış.
Siz kendi işinizi yapın, köşe yazarları da köşe yazarlığını yapsın.
"Batı'da böyle bir şey yok" diyorsunuz.
Olmayabilir.
Batı'da böyle bir askeri düzen, böyle bir hukuk düzeni, böyle bir hükümet düzeni de yok.
Bu ülkede Batı'da olmayan o kadar çok şey var ki sayın başbakan!
Bir Batı ülkesinde başbakan olsaydınız medya patronlarından köşe yazarlarını kapının önüne koymalarını isteyemezdiniz.
Evet evet, bence siz kendi işinizi, köşe yazarları da kendi işlerini yapsın.
Siz de Şeyh Edebali'nin "Ey oğul" diye başlayan tavsiyelerini okuyun.
Gerçi Edebali'nin bu tavsiyeleri Deniz Baykal'ın ağzında söylene söylene değerinden kaybetti ama o asla başbakan olamayacağı için bunun bir önemi yok.
Yine de siz onu bir kere daha okuyun.
Siz başbakan olduktan sonra artık öfke bize uysallık size...
Başbakan olduğunuz müddetçe bu böyle gider.
Siz iyi bir insansınız, bu ülke insanının sevgisini, saygısını kazandınız. Türkiye'yi uçuş rampasına getirdiniz. Her iki vatandaştan birinin oyunu aldınız.
Öfkenizi de kontrol etmeyi öğrendiğinizde, artık denizi geçip derede boğulmamayı da öğrenmiş olursunuz!
BUGÜN
YAZIYA YORUM KAT