Egemenlik, kayıtsız şartsız kimin?
“Milletindir” diyeceksiniz; değil mi?
Hayır yanıldınız.. Millet egemenliği yetkili kurullar eliyle kullanılır. O da tek başına Parlamento değildir..
Anayasa Mahkemesi’nin resmi sitesinde; ‘Meclis’in yetkilerini kötüye kullanmasını engellemek’ için kurulduğu yazılı. Mahkeme’nin kuruluşuyla “Meclis üstünlüğünün sona erdiği” vurgulandı.
İşte böyle. Yurttaşlık Bilgisi yeniden yazılmalı.
Şimdi Meclis; egemenlik hakkını geri kazanma mücadelesi veriyor..
Madem öyle, o zaman böyle. Ahmet İyimaya bir Anayasa değişikliği teklifinde bulundu. Teklife göre, Meclis başvuru halinde Anayasa Mahkemesi’nin kararını askıya alabilsin..
Bir başka öneri, Senato kuralım, iki Meclis olsun, Anayasa Mahkemesi’ne gerek kalmasın.
Bir başka öneri, Anayasa Mahkemesi üyeleri, Meclis tarafından atansın..
Şimdiye kadar ki bildiklerimize göre,
- Bu karar keyfîdir ve Anayasa’yı ihlâldir.
- Millet iradesine karşı çıkıştır.
- Hukuka aykırıdır.
- Anayasa Mahkemesi’nin “yasak koyma” yetkisi yoktur.
Anayasa Mahkemesi’nde yargıçlar tartışmışlar: “Peki; Meclis, seçimler 20 yılda bir yapılsın derse, bunu da kabul edecek miyiz?”
Şimdi de bizim sormamız gerekiyor:
“Peki Anayasa Mahkemesi, kendini yasama organı yerine koyar, ve Anayasa’yı hiçe sayan kararlar alırsa, ne yapacağız?”
Birincisi ihtimal hesabı idi, ikincisi vâki bir gerçek.
Ve ikinci gerçek, 1. ihtimal üzerine kurgulanmış..
Bu karar Türkiye’de Demokrasi ve Cumhuriyet’in askıya alındığı oligarşik ve juristokrasik bir diktatörlüğün ilanıdır.
Hukuka uygun olmayan, uluslararası sözleşmelere aykırı bir karar, “yok hükmünde”dir.
Bu kararın mefhumu muhalifi; bir hukuk cinayetidir ve bazı rektörler bu hukuk cinayetinin tetikçiliğini üstlenmişlerdir.
Bu karar “yok hükmünde”dir ve CHP ile DSP bu darbe girişiminin suç ortaklarıdır..
Bu karar; hükümet, parlamento, milletvekilleri, hukuk kuruluşları ya da insan hakları derneklerince; AİHM, BM İnsan Hakları Komiserliği ve Avrupa Konseyi’ne götürülmelidir..
Bana kalırsa bütün ihtimaller masaya konulmalıdır.
Hükümetten çekilmek, sine-i millete dönmek dahil..
Derhal, Anayasa Mahkemesi’ne parti kapatma davası ile ilgili olarak verilen savunma geri çekilmelidir. Verilecek karar şimdiden bellidir ve bu karar da, daha önceki gibi “Malûmu ilam” olacaktır.
Anayasa Mahkemesi, bugünkü hali ile meşruiyeti tartışmalı bir yapıya dönüşmüştür..
Başbakan, millete ve Meclis’e bir şeyler söylemeli.
Cumhurbaşkanı duruma vaziyet etmelidir.
Ne yapılacaksa hemen yapılmalıdır.
Parlamentonun, milli egemenliğin yegâne temsilcisi olduğu kuralı yeniden hakim kılınmalı, bu maksatla, parlamento tarafından derhal bir bildiri yayınlanmalıdır. Anayasa Mahkemesi’nin sayfasındaki o yazı derhal kaldırılmalıdır.
Parlamento onuruna sahip çıkmalı, millet de parlamentoya sahip çıkmalıdır.
Ankara ve İstanbul’da milli egemenlik mitingleri ve yürüyüşleri düzenlenebilir.. “Milli irade”ye ipotek koymak isteyenlere karşı milletin sesi yükseltilmeli..
Arabalarımıza siyah kurdela bağlayabiliriz, evlerimize siyah bayrak asabiliriz..
Ses ver Ankara!
Kayıtdışı ekonomi ve kayıtdışı siyaset güçlerine karşı yapacak bir şeyiniz yoksa, hâlâ niye orada duruyorsunuz?
Çetelerle, Sarıkız’la, darbecilerle baş edemiyorsanız, orada işiniz ne?
Mafiaya, petrol ve uyuşturucu kaçakçılarına, devleti hortumlayanlara karşı ne yapacaksanız şimdi yapın!
Yarın çok geç olabilir.
İçeride bir çatışma başlarsa bu iş nerede durur bilmem. Ulusal bütünlük ne hâl alır, onu da bilmem..
Herkes her şeyi biliyor.. “Germeyelim” lafını filan da bırakın artık.. “İkna” çabalarını da!
Çünkü bu bahaneler kabak tadı verdi ve ciddiyetini kaybetti. Sıkmaya başladı, anlamı kalmadı..
Ya bu deveyi güdersiniz, ya bu diyardan gidersiniz..
Selam ve dua ile.
Vakit gazetesi
YAZIYA YORUM KAT