Sanat-edebiyatta popülarite çukuru ve Temmuz’un Salih Diriklik dosyası
Mahmut Bıyıklı, edebiyat dergilerini popülizme yönelim bağlamında eleştirdiği yazısında, Temmuz dergisinin Haziran sayısında yer verdiği Salih Diriklik konulu dosyayı değerlendirmiş.
Mahmut Bıyıklı’nın Haber7.com’da yayımlanan yazısını aşağıda ilginize sunuyoruz:
Salih Diriklik'e vefa
Edebiyat dergileri hep aynı şahsiyetler üzerine birbirinin tekrarı sayılar hazırlıyor.
Farklı isimler ve özgün konular belirlemek gibi zahmete girilmiyor.
Mehmet Akif, Necip Fazıl, Sezai Karakoç, Cahit Zarifoğlu sayısı yapmayan dergi kalmadı gibi.
Dergilerimiz bu isimlerle ilgili özel bir sayı yapmasalar aslında özel bir şey yapmış olacaklar.
O kadar çok özensiz özel sayı çıktı ki yapılanların bir özelliği kalmadı.
Yeni bir şey söylenmiyor aynı yazılar ısıtılıp okuyucuya sunuluyor.
Eskiden böyle değildi. Üstatlarla ilgili doksanlı yıllarda hazırlanan sayılar tam arşivlikti. Daha ciddiydi.
Dergici dostlarımız bu tekrarlardan ziyade kıyıda kalmış kıymetli isimleri de gündeme taşımalı dosyalar yapmalı.
Temmuz Dergisi bu noktada haziran sayısında takdir edilecek dosya hazırlamış.
Sinema dünyamızın değerli isimlerinden Salih Diriklik’e adanan emek mahsulü güzel bir sayı okuyucuya sunulmuş.
Popüler olanın popüleritesinden pay kapma kolaycılığına kaçmadan değerli bir ismi unutmayıp vefayı kuşanmalarından dolayı kendilerini tebrik ediyorum.
Hayırlı bir hizmet olmuş.
Yeni nesiller usta yönetmeni tanımıyor.
Tanımamaları da gayet doğal çünkü bir zamanlar sinemada öncü işlere imza atan Diriklik neredeyse çeyrek asırdan bu yana kültürel alandan uzak duran bir isim.
Kameralara görünmeyi mikrofona çıkmayı seven bir kişi de değil.
Zaten Mustafa Kayapınar, Süleyman Ceran ve Yunus Güngör’ün gayretleriyle hazırlanan dosya için usta yönetmeni ikna etmek kolay olmamış.
İlk teklif yöneltildiğinde özel sayı hazırlanacak birisi değilim diyerek dervişane bir edayla reddetmiş.
Israrlar artınca da yapılmasını istemem yapana da hayır diyemem diye cevap vermiş.
MİLLİ SİNEMANIN ÖNCÜLERİNDEN
Türkiye’de Müslümanların sinema serüveninde adı en çok geçen isimlerden biriydi Diriklik.
Milli sinemanın öncülerinden.
Uzun zamandan beri sinemaya uzak dursa da yaptığı filmler Yücel Çakmaklı Mesut Uçakan gibi değerli büyüklerimizle açtıkları çığır dilden dile nesilden nesile efsane gibi aktarıldı.
O kuşağın emeklerini kimse inkâr edemez yaptıklarına vicdan sahibi hiç kimse dudak bükemez.
Onlar zoru başardılar.
Çalkantılı zamanlarda çalılıkları temizleyerek yeni yollar açtılar.
Kimselerin olmadığı zamanda milli manevi değerlerimize uygun sinema yapma çabalarıyla milletimizin gönlünde müstesna bir yer edindiler.
O dönem iktidar yoktu imkân yoktu. Yapılacak iş çoktu ama işe omuz verecek öyle çok kişi de yoktu.
İşte böylesine garip zamanlarda Diriklik gençlik yıllarını sinemaya adamış.
Yönetmenlikle kalmayıp dergilerde sinema yazıları sinema kitabı sinema kulübü başkanlığı senaristlik gibi birçok dalda yükün altına omzunu koymuş.
Yaptığı her işte estetik kaygısı var.
Yazdığı eserlerde sinemaya yüklediği anlamı daha net görebiliyoruz.
İmkânsızlıkların iktidar olduğu zamanlarda sanatınızdan ödün vermeden iz bırakmak kolay bir mesele değildir.
ERKEN VEDA
Diriklik’in hayat hikayesi de aslında film olacak cinsten.
Sinema’da muhteşem işlere imza attıktan sonra erken sayılacak bir zamanda jübilesini yapar.
Sinemayı bir mücadele alanı olarak gören Diriklik haksızlıklara ve zor alanda sahiplenilmeyişlere içerleyerek tekrar doktorluğa döner.
Keşke demeyi sevmeyen birisi olarak keşke sinemada kalmasını sağlayacak bir ortam oluşturulabilseydi diyorum.
Bugün Müslümanların en zayıf olduğu alanda böylesine kıymetli bir ismin meydan yerinden çekilmesi büyük kayıp demektir.
Ama camiamız neyin kayıp neyin kazanç olduğunu tam anlayamadığı için bu acı kaybın da farkına bile uzun yıllar varamamış maalesef.
Tecrübeli kişilerin kadir kıymeti bilinmemiş.
Mesut Uçakan dergideki yazısında bu hususta epey sitem etmiş.
Milli Sinema hareketine onca imkâna rağmen sahip çıkılmayışı bu toplumun suçudur diyen Uçakan haklı. Bugüne dair tenkitleri de az değil.
Mevzinin kaybedildiği yerlerde mevzular da garip bir hal aldı.
Salihlerin çekildiği yerleri menfaatperestler doldurdu.
Şimdi bocalayıp duruyoruz. Yıl olmuş 2021 hala gençlere nasıl ulaşacağız diye kendi kendimize soruyoruz.
Hala her dönemin adamlarının kendimizden zannedip bütün imkân alanlarını onlara açarak gol üstüne gol yiyoruz.
‘İslami olanı gençliğe sanat alanında da sunabilir miyiz’ sorusunu kesintisiz sormaya devam edip cevap verebilseydik bugün boğuşmakta olduğumuz birçok sorunu aşmış oldurduk.
Gençlik köprüleri inkıtaya uğramadan devam etme imkânı bulabilseydi geçmişimizle geleceğimiz arasındaki bağlantıların başkaları tarafından dinamitlenmesine fırsat tanınmayacaktı.
Neyse geriye dönmeyelim biz yine dergiye dönelim.
Salih Diriklik’i sadece filmlerinden tanıyıp şahsiyeti hakkında fikir sahip olmayanlar için Temmuz güzel şahitlikler derlemiş.
Usta yönetmen hakkında yazılan yazılarda gençlerin örnek alması geren bir derviş portresi çiziliyor. ‘Az ama öz konuşan umutvar olan kimsenin ardından laf etmeyen eleştirilerini edebiyle yapan hayalperest olmayan eleştirilerini yüze vurmayan kolay öfkelenmeyen karar vermemek için acele etmeyen karar vermişse de geriye dönmeyen bir karakter. Adı gibi salih bir insan.
Dava olarak gördüğü sinema alanında büyük hizmetler yapan Salih Diriklik uzun sessizlik döneminin ardından artık sözünü esirgememeli birikimini bugüne taşımalı.
Kendisi yanaşmasa da ikna edilip tecrübelerini paylaşacağı bir platform mutlaka oluşturulmalı Diriklik gençlerle buluşturulmalı.
‘Bütün giysileri yırtsak yeridir, yeter bize vefa elbiseleri’ diyenlere selam olsun.
HABERE YORUM KAT